TR EN

Dil Seçin

Ara

Kesintisiz Elektrik: Vücut Elektriği

Farkında olmasak da bütün yaşam faaliyetlerimizi elektrikle sürdürmekte, elektrikle iletişim sağlamakta, beş duyumuzu elektrikle kullanmaktayız. Hiç düşündünüz mü; kalbi duran bir hastaya neden elektrik şoku uygulanır?

Etrafımızda gördüğümüz ve dokunduğumuz her şeyin temelinde atom var. Atomun içinde ise proton, nötron ve elektron. Proton ve nötron çekirdekte bulunuyor. Elektronlar ise çekirdeğin etrafında sürekli dönerek hareket ediyorlar. Protonlar pozitif, elektronlar negatif elektrik yüklü, nötron ise yüksüz. Atomdaki elektron ve proton miktarı birbirine eşit. Bu da atomun nötr durumda olmasına neden oluyor. Atom fazladan bir elektron kazandığında bu onu negatif hale getiriyor ve denge bozuluyor. Atom bir elektron kaybettiğinde ise bu kez de pozitif yüklü oluyor. Bu dengesizlik bir elektron akımı başlamasına yol açıyor ve işte bu elektron akımı da elektrikolarak tanımlanıyor.

Trilyonlarca atomdan meydana gelen insan vücudu elektronların hareketiyle ortaya çıkan bu enerjiyle çalışıyor. Nefes almak, yürüyüp koşmak, yemek yemek, konuşmak, hareket etmek, kısacası yaşamımızı devam ettirebilmek için bu enerjiye ihtiyaç duyuyoruz. Bu enerji olmadan vücudun yaşamsal faaliyetlerini sürdürmesi söz konusu bile değil. İnsanın yaşamı boyunca vücudunda gerçekleşen sayısız hücre faaliyetinin temelinde hep elektrik var. Bir başka deyişle, vücuttaki tüm kimyasal işlemler elektrikle olup bitiyor.

Peki insan vücudunda elektrik nasıl üretiliyor?

Bu sorunun cevabı oldukça şaşırtıcı: Vücut, elektrik üretimini kendisi gerçekleştiriyor. Bu görevi vücudumuzdaki trilyonlarca hücre hep beraber yerine getiriyorlar. Küçük birer pile benzetebileceğimiz hücrelerin çevresi potasyum, iç kısmı ise sodyum sıvısı ile dolu. Sodyum ve potasyum karıştırıldığında bu iki mineral birbirleriyle etkileşime giriyor. Bunun üzerine bir çeşit akım meydana geliyor ve yan ürün olarak da elektrik açığa çıkıyor.

Vücudun kullandığı bu elektrik biyoelektrikkavramıyla ifade ediliyor. Doğal olarak sahip olduğumuz bu mekanizmanın pek çok avantajı var. Bunların başında da, sistemin kendi kendini tamir edebilmesi geliyor. Yaşamımız boyunca hepimiz vücudun bu özelliğinden sık sık yararlanmaktayız. Elimizde bir kesik oluştuğunda yaranın kısa sürede kendini tamir etmesi bunun bir örneği. Hiç kuşku yok, vücudun bu özelliği insanın yaşamını kolaylaştıran büyük bir nimet. Nitekim en yüksek teknoloji ile çalışan makinelerde dahi böyle bir avantaj söz konusu değil. Bu gerçek düşünüldüğünde, insan vücudunun yaratılışındaki mükemmellik bir kez daha anlaşılıyor.

Vücuttaki elektrik sisteminin bir başka üstün özelliği ise, çok yönlü kullanılabilmesi. Dolaşım, savunma ya da sinir sistemi gibi tüm sistemler vücuttaki elektrik düzeninden istisnasız olarak faydalanabiliyor. Halbuki insan üretimi olan elektrikli aletlerin pek çoğu, sadece tek bir fonksiyonu, bazıları ise en fazla birkaç benzer fonksiyonu yerine getirecek şekilde çalışıyor. Ki, ona rağmen yine de çok fazla enerji harcıyorlar. Vücut ise çok çeşitli yaşam fonksiyonlarına rağmen çok az elektrik enerjisi kullanıyor.

Vücuttaki elektrik sisteminin diğer bir özelliği ise şu: Bilindiği gibi, elektrikli aletlerde kullanılan elektriğin voltaj gücünün belli bir oranda olması gerekir. Bu oran, yine bir başka alet aracılığıyla sabitlenir. Ayarın bozulma ihtimali olabileceği göz önünde bulundurularak alınan bu yeni tedbir, akımı dengeleyen adaptörler ve regülatörler sayesinde hayata geçirilir. İnsan vücudunda ise tüm bu ayarlar hayat boyu sessiz bir düzen içinde işler. Öyle ki, insanın bundan haberi dahi olmaz.

Yine bir başka özellik ya da üstünlük, vücuttaki elektrik kullanımının kesintisiz olmasıdır. Yaşamın devamlılığını sağlayan ve neredeyse saniyenin binde birinde üretilen elektrik sinyallerinin akımı her an kesintisizce devam eder. Elektrikli aletlerin ise ortalama 10-20 senelik ömürleri vardır. Hatta çoğunlukla bu süre daha da az olabilmektedir.

Doğadaki canlıların vücutlarında bulunan elektriğin önemi geçtiğimiz yüzyıldan beri yoğun bir şekilde incelenmekte, bu konunun araştırılması amacıyla üniversitelerde kürsüler kurulmaktadır. Yapılan tüm araştırmalardaki ortak tespit, bilinen en kompleks biyolojik yapının insanın merkezi sinir sistemi olduğu yönündedir. Sinir sistemi 100 milyardan fazla sinir hücresi ve bunların aralarındaki trilyonlarca ince bağlantıdan meydana gelmektedir. Bunların yanı sıra, sinir hücrelerinin yaklaşık on katı yardımcı hücre de sistemde hazır bulunmaktadır.

Bilgiler sinirolarak adlandırılan elektriksel kablolarda neredeyse ışık hızına yakın bir hızla taşınmaktadır. Muazzam yoğunlukta bir hareket olmasına rağmen, hiçbir noktada karmaşa yaşanmaması ve mesajların gitmeleri gereken yerlere eksiksizce iletilmeleri de hayranlık uyandıran bir başka ince yaratılış örneğidir. Mesajlar vücudun kumanda merkezi olan beyinden çıkar ve duyu organları, kaslar, kemikler dahil olmak üzere vücudun her yerine büyük bir düzen içinde ulaşırlar. Öte yandan sinirler emir ve bilgileri sadece ulaştırmakla kalmaz, aynı zamanda vücudu koruyucu bir ağ gibi kaplayarak birbirinden farklı pek çok vücut sistemini kontrol ederler.

Hiç şüphesiz yeryüzündeki en kompleks mekanizma olan insan vücudunun sahip olduğu tüm bu özellikler kusursuz bir yaratılışı açık bir şekilde gözler önüne sermektedir. Günümüzde her türlü teknolojik imkâna rağmen insan vücudundaki düzenin bir benzerini oluşturmak mümkün değildir. Yarattığı her şeyi en güzel yapan” (Secde Suresi, 32) Rabbimiz, Haşr Suresinin 24. ayetinde belirtildiği gibi insanı da en güzel biçimde kusursuzca var etmiş, ona şekil ve suret vermiştir.

Unutmadan en başta sorduğumuz soruya da cevap verelim: Kalb durduğunda elektrik şoku uygulanmasının sebebi, kalbin çalışmak için elektriğe ihtiyaç duymasıdır.