TR EN

Dil Seçin

Ara

Zayıf Halkalar / Hayalin İçinden Öyküler

Zayıf Halkalar / Hayalin İçinden Öyküler

“İnsan zayıf yaratılmıştır.”

(Nisa Suresi, 4/28)

 

Genç adam, vakit azaldıkça kararını daha çok sorgulamaya başlamıştı. Böyle bir sorgulama hiç tasvip etmediği bir şeydi eskiden. Kesin kararlı olmayı, tereddüt etmemeyi ve kararların, etraflıca düşünüldükten sonra verilmiş olmasını savunurdu hep. Kusursuz ve mükemmel olmaya özen gösterir, çevresindeki herkesten de bunu beklerdi. Satış ve pazarlama direktörü olarak çalıştığı büyük ölçekli bir firmada, en zayıf halka diye tabir ettikleri ile yollarını ayırmayı prensip edinmişti. O zamanlar merhamet etmeyi taviz vermek, taviz vermeyi acizlik olarak görüyordu. Ta ki kızının doğduğu güne kadar…

O gün onun için bir dönüm noktası olmuş, zihnini, algılarını ve kimyasını değiştirmiş, artık her şeye farklı bakmasına neden olmuştu. Çok seviyordu kızını. Gerekirse canını bile verebilirdi onun yaşaması için. Nitekim şu an burada bulunma sebebi de kızıydı. Canını vermeyecekti fakat kalan gençliğini feda edecekti. Sorguladığı ve kafasında netleşmeyen şey ise yaşlı bir insan olarak, onunla yeterince ilgilenemeyecek olmasıydı.

Vakit gelmişti. Kendisini toparladı. Birazdan bu bekleme odasından işlemin yapılacağı bölüme alınacaklardı. Böylece ihtiyacı olan paraya da kavuşacaktı. Bu parayı verecek olan yaşlı adam şu an onunla birlikte bekliyordu. Yüzündeki ve ellerindeki çizgilerin çokluğu dikkatini çekmişti. Yıllara yenik düşmek bu demek ki diye düşündü. Fakat kalan ömründe bu halde yaşamayı göze almıştı. Bunu henüz 4 yaşındaki Progeria hastası kızı için yapacaktı.

22 yıl önce, 2020 yılı Kimya Nobel Ödülü, insan DNA’sında gen değiştirme teknolojisini (CRİSPR-Cas9) geliştiren iki bayan bilim insanına verilmişti. Bu teknoloji zamanla daha da geliştirildi. 2042 yılına gelindiğinde, artık bebeklerin cinsiyetlerini, saç ve göz renklerini anne ve babaları seçebiliyor, hastalıklara karşı dirençli genler eklenebiliyor ve istenmeyen genler istenilenler ile değiştirilebiliyordu. Fakat bunun birkaç istisnası vardı. Genetik bir hastalık olan Progeria hastalığı da bunlardan biriydi.

Son birkaç yılda bilim ve teknolojide ardı ardına baş döndüren gelişmeler yaşanıyordu. Ölümsüzlüğün peşine düşen bilim insanları buna çok yaklaştıklarını düşünmeye başladılar. Bazı genlerin değişimi sadece embriyolarda değil yetişkinlerde de yapılmaya başlandı. Geçen yıl büyük bir keşif gerçekleşti ve 6 milyar adet kod içeren DNA diziliminde, gençlik ve yaşlılıkla ilgili genlerin tamamını tespit ettiler. Bundan daha önemli keşif ise hemen sonrasında geldi ve kronik bir rahatsızlığı olmaması şartı ile, genç bir insanla yaşlı bir insan arasında bu genlerin değişiminin yapılabileceği açıklandı. Fareler üzerinde yapılan deneylerde başarılı sonuçlar alınmıştı.

Bu teknolojiyi geliştirmeye çalışan şirketin tesislerindeydiler. Genç adam ilk defa insanlar üzerinde yapılacak olan bu işlemde denek olmayı gönüllü olarak kabul etmişti. Sonuç başarılı olursa yaşlı adam nerede ise 30 yıl gençleşmiş olacaktı. Kendisi de kalan ömrünü yaşlı bir insan olarak geçirecek, bu fedakârlığı karşısında alacağı para ise, küçük kızının ameliyatı için ve sonrasında devam edecek tedavi süreci için kullanılacaktı. Kızının hastalığı bu yüzyılın başlarında on milyonda bir görülen, fakat her yıl büyük bir hızla artarak 2042 yılına gelindiğinde ortalama bin çocuktan birinde görülmeye başlanan genetik bir hastalıktı. Erken yaşlanma hastalığı olarak da bilinen ve bilimsel adı Progeria olan bu hastalık bedenin hızla yaşlanmasına ve yaşam süresinin hızla kısalmasına sebep olmaktaydı.

Kendine geldiğinde odada yalnızdı. İşlemin başında hemen yan tarafında yatmakta olan yaşlı adamın yerinde olmadığını fark etti ve çok şaşırdı. Tavandaki aynalı yüzeyde kendisini hiç değişmemiş olarak gördüğünde şaşkınlığı daha da arttı. O sırada doktor girdi odaya. Onun şaşkınlığını görünce hemen konuyu izah etmek istedi.

“Çok üzgünüm, işlemi sizinle gerçekleştiremedik” dedi. Devamını getirmek için daha derinden bir nefes aldı. “Çünkü” dedi, “Beyninizdeki bir tümör nedeni ile en fazla birkaç hafta ömrünüz kaldığını tespit ettik. Oysa geçen hafta işleme hazırlık için yaptığımız tahlillerde böyle bir şeye rastlanmamıştı. Bu kadar kısa süre içinde bu kadar büyüyen ve aynı hızla büyümeye devam eden bu tümör bizi de çok şaşırttı. Müdahale etmek için çok geç.”

Genç adam ne diyeceğini bilemedi. Duyduklarına inanmak ve inanmamak arasında bocaladı. Kelimeler boğazında düğümlendi. Konuşamadı.

Doktor sözlerine devam etti:

“Diğer beyefendi aslında bu şirketin ortaklarından. Kızınızla ilgili konuyu bildiği için size yine de aynı tutarda ödeme yapılacağını, her türlü yardıma da hazır olduğunu iletmemizi istedi. Bu deneyi başka bir gönüllü ile tekrarlayacağız. Siz biraz istirahat edin. Dilediğiniz zaman çıkış işlemlerinizi yaptırabilirsiniz.”

Henüz 40 yaşındaydı ve kendisine birkaç haftalık ömrü kaldığı söylenmişti. Duyguları karmakarışıktı. Kızının ameliyat olup iyileşecek olması bir nebze ferahlattı içini. Bir an önce o yaşlı adamla irtibata geçmeliyim diye düşündü.  Kızının ameliyatıyla ve ameliyat sonrası tedavi süreci ile ilgilenebilecek kimsesi yoktu. Çok sevdiği eşini de, kızının doğduğu gün son yolculuğuna uğurlamıştı.

Dört yıl öncesine gitti aklı. Görünüşte her şey mükemmeldi, işinde çok başarılıydı ve mutlu bir evliliği vardı. Oysa şimdi hayat oyununda kendisinin en zayıf halka olduğunu düşündü bir an. Fakat rahatsız olmadı bundan. Değiştiremeyeceği şeyleri kabullenmeyi öğreneli çok olmuştu. Aslında bunca bilimsel gelişmelere rağmen, istisnasız bütün insanlar ölüm karşısında aynı zayıflıkta, aynı acizlikteydiler. Sadece ölüm karşısında da değil, hayatın birçok alanında aynı zayıflık geçerliydi. Buna rağmen, ahmakça bir kibre kapılarak inkara düşebiliyordu; çünkü insan zayıf yaratılmıştı.

Bunları düşündü genç adam. Yaşadığı bunca sıkıntıya rağmen kalbinde hissettiği huzur, belki de bunu idrak edebilmesinden kaynaklanıyordu.