Okul öncesi dönemde çocuklar yetişkinler gibi soyut kavramları anlayamazlar. Bu yaştaki çocukların manevî dünyalarını besleyecek başka yetenekleri vardır. Meselâ, çocukların görmedikleri şeylere inanmama gibi bir problemleri yoktur; çocuklar görmedikleri şeylere de rahatlıkla inanırlar. Yine, çocuklar yetişkinler gibi çok fazla gelecek ve geçmişte yaşamazlar; onların bütünüyle içinde bulundukları ânı yaşamak gibi bir özellikleri vardır.
Yetişkinlere değil çocuklara ait bir başka özellik daha vardır ki, o da çocuklardaki inanılmaz merak düzeyidir. Sanki Allah, yetişkin olduklarında tüm bir kâinatı iç dünyalarına yerleştirebilsinler ve özümseyebilsinler diye, çocuklara sonsuz aç bir “merak midesi” yerleştirmiştir.
İşte, bu özelliklerin fazlasıyla göründüğü 2-5 yaş döneminde, çocukların manevî yönlerini beslemeye başlamak için tüm şartlar uygun durumdadır. Bu dönemde çocuğunuzun her konuyla ilgili sorularına yanıt vererek ve insanlarla ilişkilerini kuvvetlendirerek ona yardımcı olabilirsiniz. Çocuğunuza bir inanç temeli verdiğiniz zaman, hayatının sonraki dönemlerinde kullanması için ona sağlam bir zemin hazırlamış olursunuz. Peki, çocuğunuzda sağlam bir inanç temeli oluşturabilmek açısından somut olarak neler yapabilirsiniz?
Kendi inançlarınızı netleştirin: Çocuklar model alma yöntemiyle en çok anne babalarından etkilenirler. Bu, inanç konusunda da böyledir. Çocuğunuzun din ve inanç gelişimi, sizin anne baba olarak inancınızı ne ölçüde netleştirdiğinizle ilişkilidir. Eğer siz dinî inançlarınızda eşinizle beraber düşünce ve eylem bakımından tutarlı bir örneklik sergilerseniz, çocuğunuzun inanç gelişimi de ona göre olumlu yönde etkilenir. Kuşkusuz bu, sizin, çocuğunuzun dinle ilgili bütün sorularını cevaplamanız gerektiği anlamına gelmez. Ancak, şu temel sorular üzerine esaslı bir şekilde düşünmenizde fayda vardır: Allah’a gerçekten iman ediyor musunuz? Dünyada görünenin ötesinde bir âlemin var olduğuna inanıyor musunuz? Bir insan öldükten sonra ona neler olacağına dair inançlarınız, yani ahiret inancınız sağlam mı? Allah’ın her şeye kudreti yeten, âdil bir Yaratıcı olduğuna ne ölçüde inanıyorsunuz ve buna ilişkin çocuğunuza sunabileceğiniz makûl cevaplarınız var mı?
Bunlara ilave olarak, çocuğunuzun ne tür bir dinî eğitimden geçmesinin daha iyi olacağı hakkında da düşünmelisiniz. Maalesef, pek çok anne baba bu konuda ciddi hatalar yapabilmektedir. Meselâ, çocuğunu dinin icapları ve özellikle de ibadetleri hususunda serbest bırakıp; yardımlaşma, iyi niyet gibi sosyolojik ve psikolojik boyutları öne çıkaran anne babaların sayısı hiç de az değildir. Kuşkusuz, bunun tersi de doğrudur. Anne baba olarak, özellikle bu gibi noktaları daha derin düşünüp, doğru kararlar almaya çalışmalısınız.
Çocuğunuzu inanç değerleriyle olabildiğince erken tanıştırın: Küçük çocuklar Allah’ı yetişkinler gibi kavrayamazlar ama ilk günden itibaren çocuğunuza, Allah’tan bahsetmenizin hiçbir sakıncası yoktur. Çünkü çocuklar görmedikleri şeylere inanma yeteneğine sahiptirler. Nasıl ki ona dünyaya gelmeden önce kaybettiğiniz bir yakınınızdan bahsettiğinizde sizi dinliyor ve o kişiyi tanımaya çalışıyorsa, Allah’la ilgili sözleriniz de Allah’ı tanımasına yardımcı olacaktır. “Allah bizim şefkatli yaratıcımızdır.” dediğinizde, çocuğunuz size inanır. Bunlara ilave olarak, bir de sizi ibadet ederken görürse, maneviyat, artık hayatının doğal bir parçası olur. Hem böylece çocuğunuzun dinle ilişkisini başkaları değil, siz şekillendirmiş olursunuz. Unutmayın ki, siz çocuğunuza Allah’tan bahsetmezseniz bile, başka birisi mutlaka bahsedecektir. Ve onun nasıl bahsedeceğini asla garanti altına alamazsınız.
Her sorunun cevabını biliyormuş gibi davranmayın: Çocuğunuz dinle ilgili, meselâ ölümden sonrası ile ilgili sorular sorduğunda, ona sadece bildiğiniz kadarını anlatın. Ve onun anlayacağı şekilde örnekler sunun. Meselâ ölümle ilgili olarak, başka bir şehirde yaşadığı için göremediği teyzesini hatırlatın ona. Çocuğunuz tıpkı teyzesinin başka bir şehirde yaşıyor olması gibi, ölen insanların da başka bir âlemde yaşamakta olduğunu anlayabilecektir. Ama bilmediğiniz konularla ilgili sorularını yanıtlamayın ve “Bilmiyorum” demekten çekinmeyin. Unutmayın ki, yanlış bilgi vermektense doğrusunu öğrenene kadar hiç bilgi vermemek daha iyidir.
Gün içinde yaşadığınız normal olayları çocuğunuzun manevî yönünü geliştirmek için kullanın: Çocuğunuza maneviyatın ve dinin gündelik hayatın bir parçası olduğunu anlatabilmek için, mutlaka hayatın içinde sarf edilen söz ve eylemlerden faydalanmanız gerekir. Sabah perdeyi açtığınızda, “Bak çocuğum, Allah bize yeni bir gün armağan etti.” diyebilirsiniz. Ya da akşam yatağına girdiği zaman çocuğunuza “Allah geceni güzel rüyalarla şenlendirsin ve sabah bizi birbirimize kavuştursun.” diye dua edebilirsiniz.
Yaratıcının sürekli yenilediği bir eser olarak tabiatı sevmeyi ve ona değer vermeyi öğretin: Tabiat Allah’ın güzel isimlerinin sürekli görünür olduğu mükemmel bir ortamdır. Çocuklar duyularıyla öğrenirler. Sahilden bir taş alıp suda sektirmekten hoşlanırlar. Kelebeklerin peşinden koşmaya bayılırlar. Çocuğunuzun tabiatı kutsal bir nazarla görmesine yardımcı olun. Bunun için toprağa, ağaca, elmaya, kelebeğe önce siz saygı gösterin ve sevin. Ailenizle pikniğe ya da bir sahil kenarına gittiğinizde etrafınızı temiz bırakın ve o bölgede yaşayan canlıların ve bitkilerin yaşam alanlarını koruyun. Eğer mümkünse çocuğunuzla birlikte bir bahçe oluşturun ve bakımını düzenli bir şekilde beraberce yapın. Çocuğunuz, çiçeklerin ve ağaçların büyümesini ve meyve vermesini gördükçe, içinde Allah’ın kudreti ve merhametine karşı bir sıcaklık hissedecektir. Ona yeryüzündeki her şeyin bizi düşünen Allah’ın bir hediyesi, bir nimeti olduğu fikrini sık sık belirtin.
Öyküler anlatın: Din alanında birçok düşünce soyuttur. Bu soyut düşüncelerin daha iyi anlaşılmasında öyküler çok önemli bir işlev görür. Daha küçük yaştayken, çocuğunuzun öykülerle tanışmasını sağlayın ve ona öyküler anlatın. Ona arılardan, kelebeklerden, ağaçlardan bahsedin. Anlattığınız öykülerde bu canlıların söylemek istedikleri anlamlara tercüman olmaya çalışın. Sözgelimi, ağaçların bize meyve vermesiyle, topraktan çeşitli yiyeceklerin yetişmesiyle Rabbimizin bize ne anlatmak istediği üzerinde durabilirsiniz. Böyle öyküler çocuğunuzun hayal dünyasını zenginleştirip maneviyatını besleyeceği gibi, yeni sorular sormasına da zemin hazırlayacaktır.
Aile gelenekleri oluşturun: Ruhanî ve manevî yanımız, bizi sadece ilahî alana bağlamaz; aynı zamanda birbirimizle ve geçmişimizle de bağlantı içinde olmamıza yardım eder. Eğer çocuğunuzu da kendi yetiştiğiniz manevî gelenek içinde yetiştirirseniz, çocuğunuzu yılların tecrübesiyle oluşmuş geleneklerle de tanıştırmış olursunuz. Aile büyüklerinizin okuduğu bir Kur’an-ı Kerim ve diğer dinî kitaplar, ibadet etmek için kullandıkları seccade ya da başka bir hatıra çocuğunuzun ailenizdeki sürekliliği fark etmesine ve benimsemesine yardımcı olabilir. Ayrıca, gerek aile gerekse din büyüklerinin kıssa niteliğindeki hikâyelerinden bahsetmek, çocuğunuza manevî silsilenin sürekliliği ve büyüklüğü hakkında bir fikir verecek ve kendisini daha güvenli hissetmesini sağlayacaktır.
Eğlenceli faaliyetlere yer verin: Din ve maneviyat konuları, sıkıcı olmaktan uzaklaştırılmalı, neşeli ve eğlenceli bir hale getirilmelidir. Bunun için bazı faaliyetlerden yararlanılabilir. Örneğin, çocukların hoşuna gidebilecek çizgi filmler ve video CD’ler izlenebilir.
Sessizlik eyleminde bulunun: Belli zamanlarda; bir deniz manzarası karşısında, gökyüzündeki bulutları seyrederken, güneşin doğuşunu, batışını ya da gökte ayı takip ederken çocuğunuzla birlikte sessiz kalın. Size sunulan manzaranın muhteşemliği karşısında kalbinizde uyanan takdir duygusunu hissetmeye çalışın. Bunu düzenli aralıklarla yapmaya gayret edin. İnsanın kalbinden geçen konuşmaları duyabilmek için sessiz kalmaya ihtiyacı vardır. Ruhun dinlenmesi, yeniden şarj olması ve sema âlemine yakınlık hissedebilmesi, dilin susmasıyla mümkündür.
Ona anlayabileceği basit dualar öğretin: Çocuğunuza duanın sadece belli zamanlarda, görev niyetiyle yapılan bir şey olmadığını öğretin. Çocuğunuz, bir şeye ihtiyaç duyduğunda ya da bir şey için teşekkür etmek istediğinde dua edebileceğini bilmelidir. Yine bilmelidir ki dua sevdiğimiz bir arkadaşımızla görüşmemizi sağlayan telefon gibi, Allah ile konuşmamızı sağlayan bir araçtır. Dua etmeye alışması için dua ederken çocuğunuzu yanınıza alın ve onu ellerini havaya kaldırarak “âmin” demeye teşvik edin. Ayrıca gündelik yaşam sırasında küçük ve önemsiz gibi görülen olayların dua etmeye nasıl vesile kılınacağını örneklendirin. Meselâ, çocuğunuz güzel bir şey gördüğünde, bir işi ilk defa başardığında, sabah uyandığında ya da akşam yatağına girdiğinde nasıl dua etmesi gerektiğini sizin uygulamalarınıza bakarak öğrenebilir ve bunları içselleştirebilir.
Duanın çocuğunuzun dünyasında sağlam bir şekilde yer etmesi için yemek vakitlerini değerlendirmek de çok önemlidir. Yemekten önce ve sonra yapılan ve bize acizliğimizi ve bunun karşısında Allah’ın verdiği nimetleri hatırlatan yemek duası, çocuğunuzu duaya alıştırmanın en kolay ama en etkili yoludur. Eğer çocuğunuz kendi kelimeleriyle dua cümleleri oluşturamıyorsa, “Verdiği bu güzel nimetler için Allah’a...” gibi cümle tamamlama yöntemini kullanabilirsiniz. Dua konusunda temel düşünce, çocuğun Allah’ın varlığından haberdar olması ve onunla istediği her an konuşabileceğini bilmesidir.
Bayramların manevî hazzını yaşatın: Kurban ya da Ramazan bayramları, çocukların dinî terbiyeleri ve dine ısınmaları için bulunmaz fırsatlardır. Çok küçük yaşlarda 1-2 saatlik, sonra yarım gün tutulan oruç, çocukların çok hoşuna gider. İftar vakitlerinde evde solunan manevî atmosfer, ibadetlerde artış, sıklaşan ziyaretler, fakirlere yardım edilmesi, bayram günlerinde çocuklara gösterilen ihtimam ve sevgi, onlara küçük hediyeler verilmesi, çocukların bu vakitlerde büyük bir manevî haz yaşamasına yol açar. Küçük yaşlardan itibaren bu hazzı yaşayan çocukların, manevî dünyalarında önemli bir duygusal derinlik ve zenginlik kazanacakları aşikârdır.
İnançlı kişilerden oluşan topluluklar içinde olmasına izin verin: Çocuğunuzu toplu bir şekilde ibadet edilen ya da ibadet maksatlı toplanılan yerlere götürmeyi ihmal etmeyin. Çünkü bu sayede çocuğunuz dinin ve maneviyatın toplum hayatı içinde ne kadar merkezî bir rol oynadığını görebilecektir. Ayrıca inandığınız dinin toplu uygulamalarına alışkanlık kazanacak ve büyüdüğünde bu gibi yerlerde kendini daha güvenli ve rahat hissedecektir. Ancak bu uygulamayı, çocuğunuzun katlanamayacağı dozlara taşımamaya özen gösterin. Aksi takdirde, çocuğunuz bu toplu yerlerde yaşandığı sıkıntı nedeniyle amaçladığınızın tersine bir muhalefet duygusuyla dolabilir.
Çocuğunuzun yönlendiriciliğini dikkate alın: Çocuklar yetişkin değildir. Onlar kendilerine özgü bakış açılarına ve duygulara sahiptirler. Dolayısıyla dinle ilgili konuları bir yetişkin edasıyla çocuğunuza dikte etmeyin. Bu gibi konuları onunla karşılıklı konuşurken, ona söz hakkı tanıyın ve onun kelimeleriyle konuşmaya gayret edin. Kavrayamayacağı büyük laflar etmekten sakının. Size “Allah nerede? Öldükten sonra bize ne oluyor?” gibi sorular sorduğunda, önce ona ne düşündüğünü sorarak onun dünyasında konunun nasıl ve ne düzeyde kavrandığını anlamaya çalışın. Bütün diyaloglar gibi, dinî ve manevî diyaloglar da iki taraflıdır. Eğer okul öncesi evredeki çocuğunuzu dinlerseniz, daha önce hiç düşünmemiş olduğunuz cevaplar keşfettiğinizi hayretle göreceksiniz.
Unutmayın, çocuğunuz merakı sonucu bizden öğrendikleriyle ne kadar hayrete düşerse, onların bakış açılarını anlamak için sabrettiğimizde biz de en az onlar kadar hayrete düşebiliriz.