TR EN

Dil Seçin

Ara

Ruhsal Şifa / “Eşim Beni Anlamıyor; İlişkimiz Artık Çok Rutin Ve Sıkıcı Hale Geldi.”

Ruhsal Şifa / “Eşim Beni Anlamıyor; İlişkimiz Artık Çok Rutin Ve Sıkıcı Hale Geldi.”

Soru: 32 yaşındayım ve 2 çocuk annesiyim. Evliliğimin on ikinci yılına girmek üzereyim ancak eşim beni anlamıyor, ihtiyaçlarımın farkında bile değil. Bazen sırf onun için giyiniyorum, süsleniyorum ama bunu fark etmiyor bile. İlişkimiz artık çok rutin ve sıkıcı hale gelmiş durumda. Çok şükür kocamla ciddi problemler yaşamıyoruz ancak bahsini ettiğim sıradanlaşma ve anlaşılamama hissi artık ilişkimize zarar vermeye başladı. Hocam, bu konuda ne yapabilirim?

Cevap: Bahsini ettiğiniz problemleri sağlıklı yürüyen evliliklerde bile dönem dönem duyabiliyoruz. Bu cümlelerin artması ilişkide alarm manasına geliyor. Zira anlaşılmadığını hissetmek beraberinde engellenme, haksızlığa uğrama, baskı altında hissetme ve bunalıma girme gibi durumları da getirir. Peki, bu durumları asgari hale getirebilmek adına neler yapabiliriz?

Öncelikle robotlardan bahsetmediğimizi unutmayalım. İnsandan bahsediyorsak ömür boyunca aynı hal üzere yaşamak mümkün değildir. Yani mükemmel gözüyle baktığımız evliliklerde bile bazen anlaşılamamak, anlaşamamak, tartışmak, bunalmak mümkündür. Bunların “bazenlikten” çıkıp “her zamanlığa” dönüşmesi ortada bir problemin olduğuna işarettir.

Bu problemlerle bizlere başvuran birçok eşin birbirlerini çok iyi tanımadıklarını müşahede ediyoruz. Eşler birbirlerinin sevdiği ya da sevmediği şeyleri genelde biliyorlar ancak bu tanımanın sadece yüzeysel kısmıdır ve ilişkide bazı şeylere yetse de genel olarak köklü çözümler için sevmek/sevmemek listesinden daha fazlasına ihtiyacımız vardır. Evet, eşinizin sevdiği yemeği bilmeniz güzel ve doğru bir adımdır. Ancak her şeyi güzel bir yemeğe bağlamak hatalı bir yaklaşımdır. Yemek esnasında davranışlar, konuşulacak konular ve beklentiler eşlerin birbirlerini daha detaylı tanımasıyla sağlıklı bir zeminde ilerleyebilir.

Eşlerin öncelikle kadın ve erkek fıtratının ve beyin yapılarının dolayısıyla düşünme biçimlerinin farklı olduğunun bilincinde olmaları gerekir. Mesela kadın için göz teması çok önemli ihtiyaçken erkekler için göz teması kurmak pek ilgi çekici değildir. Erkek, sonucun ne olacağına daha fazla odaklanırken kadın sonuçtan ziyade sürecin nasıl olduğu ile ilgilenir. Hal böyleyken göz temasının karısı için ne kadar önemli olduğunu bilen bir erkek, karısı için göz temasına dikkat ederken, kadın da kocası için yemekten sonrasına odaklanmayı deneyebilir. Kadın ve erkek arasındaki biyolojik ve psikolojik farkların öğrenilmesi eşler için hayati öneme sahiptir. Evlilik öncesi için de diğer cinsiyeti tanımak ve evliliğe daha sağlıklı adımlar atmak adına ciddi bir kazanımdır.

İnsanlar genel olarak düşünce ve davranışlarına göre görsel, dokunsal, işitsel ve kinestetik (hareket) olmak üzere dört bölümde sınıflandırılabilir. Her bireyin kişiliği kendine has olmakla beraber bahsini ettiğimiz dört sınıftan birinin özelliklerini diğerlerine göre daha fazla taşımaktadır. Daha kaliteli bir ilişki ve köklü çözümler arıyorsak biyolojik ve psikolojik farklılıklarımızın farkına vararak düşünce ve beklentilerimizi bunlara göre düzenlememiz gerekmektedir.

Görsel insanların görme ile ilgili özellikleri güçlü olduğundan şık giyinmeyi, takı takmayı, bakımlı olmayı çok önemserler. Toplumda belli bir zevk sahibi olarak tanınırlar. Görsel özellikleri ağır basan insanlara görsel ve somut mesajlar göndermezseniz çatışmalar yaşayabilirsiniz. Görsel birey hediye, takı ve benzeri jestlerden çok hoşlanır. Güzel giyinmek, bakımlı olmak onlar için çok önemlidir. Görsel birine “seni seviyorum” demek (işitsel), sarılmak (dokunsal), onu bir yerlere götürmek (kinestetik) ona alınan bir hediye kadar tatmin edici olmaz. Ona sevildiğini göstermeniz gerekir. İşlerde yardım etmek, zor zamanlarında yanında olmak en önemli sevgi işaretlerindendir.

İşitsel insanlar işitmekten hoşlanan, dinlemeye yatkın, yeri geldikçe konuşan özelliklere sahiptirler. Sözlere ve telaffuza çok önem verirler. Böyle insanların kulağına eğilip sevildiğini fısıldamanız ona verilecek en büyük hediyelerdendir. Duyduğu övgüler ve tatlı sözler onu bulutların üzerine çıkarırken, duyacakları eleştiri ve kötü sözler diğer sınıflara göre daha yıkıcı olur işitsel insanlarda. İşitsel insanlar konuşarak rahatlamaya yatkındır. Böyle bir eşe sahipseniz gözlerine tebessümle bakarak onu dinlemeye önem verin.

Dokunsal insanlar için tensel temas çok önemlidir. Uzaktan uzağa sevemezler. Eğer onunla sorunlarınızı çözmek istiyorsanız bunu ona sevgiyle dokunmadan yapmanız pek mümkün değildir. Dokunmak ve dokunulmak bu insanların dünyasında anlaşılabilmenin anahtarıdır. Eşiniz bu gruba dâhilse ona şiir yazmak yerine bir defa içten sarılın onun için yeterli olacaktır. Bu gruptaki bireylerin felsefesi özetle “seven insan dokunur; sevdiğini, değer verdiğini dokunarak göster”dir.

Kinestetik (hareketli) yapıya sahip olan insanların en önemli özelliği yerinde duramayan enerjik insanlar olmalarıdır. Evde mum ışığında eşiyle yemek yemek onlar için büyük bir zorluktur. Bundan zevk alamazlar. Bunun yerine eşiyle seyahat etmek onu tatmin edecek en önemli etkinliklerdendir. Eşiniz dün ona getirdiğiniz pahalı tektaş yüzüğe rağmen “beni sevsen şuraya, buraya götürürdün!” diye serzenişte bulunuyorsa eşinizin görsel değil kinestetik yapıda olduğunu anlamanız gerekmektedir. Tektaşa vereceğiniz parayı seyahate ayırmanız ilişkinizi çok daha sağlıklı kılacaktır.

Saydığımız bu dört özellik her insanda çeşitli yoğunlukta vardır. Ancak biri ya da en fazla ikisi çok daha baskındır. Eşinizi bir de bu açıdan değerlendirerek hangi kategoriye girdiğini saptayın ve onun için gerekirse bir miktar da kendinizden ödün vererek daha sağlıklı ve huzurlu bir yuva için önemli bir adım atın. Tabi eşinizden önce kendinizin hangi kategoriye girdiğini de öğrenmeye gayret edin. Bu sayede ihtiyaçlarınızı ve zaaflarınızı da fark etmeniz kişisel gelişimize büyük katkı sağlayacaktır. Eşinizle beraber bu yazımı okuyup hangi kategoriye daha yakın olduğunuzu konuşmak güzel bir başlangıç olabilir.