TR EN

Dil Seçin

Ara

Terörist Sadece Teröristtir

Bazı kavramlar vardır ki, bir mânâyı açıklamak, onu desteklemek ve pekiştirmek için kullanılır. Işıl ışıl güneş” dediğimizde, her kelimeyle parlak ve aydınlık bir gün anlatılır. Aynı durum zifiri karanlık” ifadesi için de geçerlidir. Görüldüğü gibi bu cümleleri oluşturan her bir kelime, diğeriyle âdeta omuz omuzadır. Birbirini destekler. Her bir kelime kendi taşıdığı anlamın yanı sıra, diğer kelimenin anlamını daha da güçlendirir.

Bazı kavramlar da vardır ki, asla yan yana gelmez. Gelmemelidir. Getirilmesi de çok saçma olur. Örneğin, hiç kimse kapkara bir ışıktan”, dondurucu bir hararetten”, “üzücü bir sevinçten” bahsetmez.

Ama bu kavramlar her ne kadar bir araya gelmeseler de, tanımlanırken hep zıtlarıyla açıklanır. Aydınlığı karanlığa, sıcaklığı soğukluğa, güzelliği çirkinliğe kıyaslayarak açıklarız. Hattâ zıtlıkların birbirine hâkimiyeti oranında niteleme yaparız. “Çok güzel”, biraz çirkin”, alacakaranlık” gibi.

Ne gariptir ki, yan yana gelmesi hiç mümkün olmayan ‘İslâmile terörkavramları, günümüz dünyasında çok kolaylıkla birlikte kullanılmaktadır. Halbuki ‘İslâmkelimesi hiçbir şekilde bu kavramla bağdaşmaz.

Diğer yandan ‘İslâmî’ veya ‘İslâmcı’ nitelemesiyle başlayan bir isim, olay veya hareket her şeyden önce İslâm’ın benimsediği, İslâmla yan yana gelebilecek bir şey olmalıdır. Çünkü ‘İslâmî’ demek, İslam’ın onayladığı, İslâm’ın kuşattığı şey demektir. ‘İslâmî terör’ çerçevesi ise, bu açıdan son derece mantıksız ve akıl dışı bir özellik taşır. Çünkü hiçbir yönüne ne terörü, ne de terörü çağrıştıracak en ufak bir hareketi benimsemeyen bir dini terörle ilişkilendirmek doğru değildir. Ayrıca bir kişinin veya grubun yaptığı terör eylemini İslâm adına yaptığını söylemesi de bu gerçeği değiştirmez. Hem yapılan, hem de söylenen yanlıştır ve bu yanlışlıktan dolayı evrensel bir din terörle yan yana getirilemez. Buradan hareketle İslâm’ı din olarak kabul eden, onun kurallarını yerine getirme azminde ve inancında olan bir kişinin, bir Müslümanın terörle en küçük bir ilgisinin olması mümkün değildir. Hattâ, bir Müslümanın biraz terörist veya çok terörist” gibi nitelemelerle tanımlanması da işin hakikatine ters düşer.

Müslümanın yeryüzünde bir tek gayesi vardır: Sadece ve sadece Allah’ın rızasını kazanmak.

O, dünya hayatında bütün düşüncelerini, amellerini bu gaye etrafında şekillendirir. Plân ve projelerini ona ulaşabilmek için yazar—çizer.

Müslüman, Allah’ın rızasını kazanma yolunda yürürken, vesilelerinin de meşru olmasına dikkat etmek mecburiyetindedir. Zira böyle yüce bir gaye, ancak meşrû vesilelerle elde edilebilir. Masum insanları öldürmek, bu gayeye ulaşmanın yollarından biri olamaz asla!

Müslüman, ancak Müslümandır. Terörist ise sadece ve sadece teröristtir.

 

Terörün ne olduğunu bilmek gerek

Terör, aslen Latince bir kavramdır ve kısaca korkuanlamını taşır.

Bir tanıma göre, terör, toplumun yapısını ve kamu otoritesini yıkmak, rejimin niteliğini değiştirmek için insanları korkutma, sindirme, yıldırma ve şiddet eylemlerinin bütünüdür. Diğer bir tanıma göre ise, belirli bir amaç için, toplumun bütününü veya bir kesimini yıldırmak, sindirmek ve gerektiğinde ortadan kaldırmak maksadıyla her türlü şiddet eylemlerini ihtiva eden eylemlere terör denir.1

Terörle ilgili yapılan tanımlar açık ve net olarak bu eylemlerin İslâmiyetle hiçbir yakınlığının olmadığını açık ve net olarak ortaya koyar. Uygulama alanı açısından ele aldığımız takdirde yüz yüze geldiğimiz temel özellikler de, terörle İslâm arasında hiçbir bağlantının olmadığını gösterir.

Terör eylemlerini yapanlar, eylemlerinin etkili olmasını, seslerinin fazla çıkmasını, duyulmasını, yankılanmasını, toplumu bütünüyle etkilemesini, sarsmasını isterler. Eylemi bu amaçla yaparlar. Hedeflerini de ona göre seçerler. Haber televizyonlardan görüntülendiği, arka arkaya kınama demeçleri verilmeye başlandığı zamanda, eylem amacına ulaşmış demektir.

Terörün en belirgin özelliği, her türlü şiddet yollarının kullanılmasıyla, toplumun genelinde veya bir bölümünde, mevcut düzeni değiştirmek amacıyla yapılan bir korkutma, yıldırma ve sansasyon oluşturma gayesini gütmesidir.

Terör eylemleri, toplumda dehşet ve yılgınlık yaratmayı hedeflediğinden, teröristler eylemlerini mümkün olduğunca açık gerçekleştirirler.

 

İslâm dinine göre terörün karşılığı olacak bir kavram yoktur

Gerek tanım, gerekse uygulama açısından İslâm literatüründe terörkavramının bir karşılığı yoktur. Aslında sadece bu durum dahi, terörün İslâm’dan ne kadar uzak olduğunun göstergesidir. Bu gerçeğin yanı sıra, uzaktan da olsa terör kavramına benzeyen bazı kavram ve uygulamalar vardır. Bağy, tuğyan, cenef, cünâh, ecrame, fâhişe (fahşâ), fısk, fitne, habîs (habâis), hatâ, hıns, ism, isyan, seyyie, zenb, zulüm2, hırâbe ve fesâd3 gibi kavramları bazı yönleriyle bu bağlamda ele alabiliriz.

Bağy kelimesi, sözlükte bir şeyi talep etme, talep ve istek konusunda aşırıya gitme; sınırı aşma, başkalarının hakkına tecavüz etme4; bozgunculuk isteme; zulüm, haset ve kibir özelliklerini sergileme5” anlamlarına gelir. Aynı kökten türetilen bâğî’ kelimesi ise, hak ve adaletle ülkeyi yöneten ulü’l-emre (devlet başkanına) karşı, bir tevile, yani kendince doğru görülen bir delile, bir sebebe dayanarak itaat dairesinden çıkan, bununla birlikte ellerindeki silâh gücüyle insanların öldürülmesini, mallarına el konulmasını, zürriyetlerinin esir edilmesini helâl gören isyancılar için kullanılır. Bâğî kelimesinin çoğulu buğâttır.

Buğât, sahip oldukları güçleri kullanarak İslâm ülkesi sınırları dahilindeki bir bölgeyi ele geçiren ve bu bölgede kendi hâkimiyetlerini ilân eden kimselerdir. Bu isyancıların ele geçirdikleri ve hâkimiyet altına aldıkları bölgeye Dârul-Bağy” denilmiştir.6

Tuğyân kelimesi günahta haddi aşma, nefis ve hevâya tabi olma, Allaha karşı kibir taşıma ve isyan etme” manalarını taşır.

Hırâbe kelimesi kısaca eşkiyalık” olarak tercüme edilebilir. Mâide Suresi 33. âyette hırâbe kapsamına girenler Allaha ve Resûlüne savaş açanlar” olarak ifade edilmiş ve bu ifadeler genel çerçevesiyle Mevcut meşrû sisteme karşı başkaldırma” şeklinde yorumlanmıştır. Prof. Dr. Mehmet Erdoğana göre eski zamanlardaki hırâbenin dilimizdeki tam karşılığı ‘eşkiyalıktır.7

Ancak eski dönemdeki eşkiyalıkla günümüzdeki terör eylemleri arasında bazı farklılıklar bulunmaktadır. Öncelikle günümüzde terör olayları sadece dağlarda ve şehir dışında değil, insanların yaşadıkları şehirlerde gerçekleştirilmektedir. Sırf korku ve dehşet meydana getirmek, örgüt adını duyurmak, propaganda yapmak gibi amaçlarla eylemler yapılmakta, nice masum insanların ölümüne, geride kalanların ise korku ve dehşet içinde kıvranmalarına sebebiyet verilmektedir. Bu hâliyle terörün hırâbe olarak nitelenen suçun çok daha ilerisinde bir suç olduğu rahatlıkla anlaşılır.

Fitne” kelimesi de bazı yönleriyle terör kelimesiyle aynı anlamları taşımaktadır. Bakara Suresinin 191. âyetinde Fitne, öldürmekten daha beterdir.” buyurulmuştur. Bu âyeti yorumlayan âlimler fitneyi insanları inançlarından döndürmek için uygulanan şiddet politikaları, din ve vicdan hürriyetinin baskı altına alınması olarak yorumlamışlardır. Toplum içinde meşrû düzeni sarsıcı, kargaşa yaratıcı, genel huzuru bozucu, kamu güvenliğini ortadan kaldırıcı, genel sağlığı tehdit ve insanları yerlerinden yurtlarından edici eylemler de “öldürmeden daha şiddetli” olarak nitelenen fitne kavramı içinde yer alan anlamlardır.8

 

Sonuç

Terör kavramının taşıdığı anlam veya anlamlar tam bilinmeden, İslâm diniyle beraber anılması, ‘İslâmî, İslâmcı, Dincigibi kelimelerin hemen ardına terörkuyruğunun takılması hiçbir açıdan doğru değildir. Özellikle de İslâm dinini yeterince araştırmadan.

İslâm tarihi boyunca, günümüzde sıkça şahid olduğumuz terör eylemlerinin uzaktan bir benzeri dahi görülmemiştir. Kaldı ki, aynı tarz bir eylem gerçekleşmiş olsaydı bile, böylesi olumsuz bir tabloyu barış ve kardeşlik esasları üzerine kurulu olan İslâm’a mâl etmek, İslâm ve Müslümanlık kisvesi altında yapılan yanlış uygulamalarla töhmet altında bulundurmak çok yanlıştır.

 

DİPNOTLAR

1- www.teror.gen.tr/turkce/genclik/

2- Bu kavramların geniş açıklaması için bak: Hüseyin Aydın, İslâm’da Günah Problemi-1, İlim ve Sanat, Mart 1997.

3- Mehmet Erdoğan, “Terör Üzerine”, www.altinoluk.com/Sayfa.php?MakaleNo=d189s048m1

4- Ragıb el-İsfahanî, Müfredat Elfâzu’l-Kur’an, Şam-1997, s. 136.

5- Abdülkerim Zeydan, “Hilaf İlmi ve İslâm Hukukçularının Hukuki İhtilaflarının Sebepleri” (Trc: Abdullah Kahraman),www.cumhuriyet.edu.tr/birimler/akademik/fak_ilahiyat/

6- Ahmet Özel, İslâm Hukukunda Ülke Kavramı, İstanbul-1988, s. 135-136.

7- Mehmet Erdoğan, “Terör Üzerine”, www.altinoluk.com/Sayfa.php?MakaleNo=d189s048m1

8- Mehmet Erdoğan, www.altinoluk.com/Sayfa.php7MakaleNo=d189s048m1