TR EN

Dil Seçin

Ara

Papa Benedict: “Bir Endülüjans Alır Mıydınız?”

Papa XVI. Benedict, 12 Eylül 2006 tarihinde, Almanyadaki Regensburg Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde yaptığı konuşmasında, Hz. Muhammed (asm) ve İslâmiyetle ilgili sarf ettiği sözler bütün İslâm dünyasını ayağa kaldırmıştı. Papa bu konuşmasında 1350-1425 yılları arasında yaşamış olan ve Batı tarihinde Türklere karşı verdiği mücadelelerle anılan Bizans İmparatoru II. Manuel Paleologosun Muhammed, vaad ettiği inancı kılıçla yayma emrinden başka hangi yeniliği getirmiştir, gösterin bana?” sözlerinden alıntı yapmış ve İmparatorun bu sözleriyle “İnancı şiddet yoluyla yaymanın aykırılığını dile getirmeye çalıştığını” söylemişti. Bunun ardından Papa, “İslâmda Tanrı ile akıl arasında ayrılmaz bir bağ yok. Cihad, akla ve Tanrı’ya karşı.” demişti.

Bu sözler, sadece İslâm dünyasında değil, tüm dünyada yankı uyandırdı, bu konuşma ve dile getirilen iddialar üzerinde hemen her kesimden tepkilere, yorum ve analizlere tabi tutuldu. Örneğin İtalyan Padua Üniversitesi Din Sosyoloji Üniversitesi Profesörü Renzo Guolo, Belki bu Papa’nın en sert eleştirisi oldu, çünkü burada sadece aşırı dincilerden değil, İslâm’ın genelinden söz ediyor. Tanrıya şükür bütün İslâm dünyası aşırı dinci değil.” dedi.

Diğer yandan ABDde yayınlanan New York Times gazetesi, Papanın İslâm ile ilgili sözlerini kınadı ve Papa’ya özür dileme çağrısında bulundu. Papanın sözlerini, tehlikeli ve trajik” olarak değerlendiren gazete, Papanın, Hristiyanlarla Müslümanlar arasında ilk kez nifak tohumu atmadığı” yorumuna da yer verdi. Yazıda, Papanın 2004 yılında Vatikanda üst düzey bir yetkili iken Türkiyeyi kastederek, Bu Müslüman ülkenin, Avrupa ile daimi bir muhalefet içinde olduğunu” söyleyip, Türkiyenin AB üyeliğine karşı çıktığı hatırlatıldı.

Papaya olan tepkinin artması üzerine, Vatikan Devlet Sekreteri aracılığıyla yapılan açıklama, tepkilerin daha da artmasına yol açtı. Zira açıklamada, Papa, konuşmasının bazı bölümlerinin Müslümanların duyarlılığını inciticiymiş gibi bir hava oluşturmasından, kendi niyetine tümüyle ters biçimde yorumlanmasından büyük üzüntü duymuştur.” deniliyordu.

Bu durum hâlen de hız kesmeden devam etmekte.

Konunun Türkiye gündeminde hâlihazırda da tazeliğini korumasının temel sebeplerinden birisi, hiç şüphesiz Papanın, eğer bir değişiklik olmaz ise, 2006 Kasım ayı sonlarında yapacağı Türkiye gezisi.

 

Papanın araf” manevrası

Tüm bunlar olurken, İslâmla mücadele halinde olduğunu açıktan açığa belli eden Papa XVI. Benedictin bir başka hamlesi de, vaftiz olmayan çocukların cennete gidemeyeceğine ilişkin Hristiyan inancını düzeltmesi oldu.

Amerikan gazetesi Times haberine göre, Papa Katolik inancının en temel unsurlarından birisi olan Araf” inancında önemli bir değişiklik yapacak. Vaftiz” yapılmayan bebeklerin ölmeleri halinde doğrudan Cennete değil, Arafa gideceği inancını kaldırmayı plânlayan Papa, böyle bir adım atmakla bebek ölüm oranlarının çok yüksek olduğu ülkelerde (en başta Afrika ülkelerinde) milyonlarca çocuğun ve yetişkinin kalbini ve sempatisini kazanmayı hedefliyor.

Papanın bu girişimi de çok çarpıcı boyutlar taşıyor gerçekten. Görünüşe göre Papa bir taraftan Hristiyan âleminde yıllardan beri süregelen itikadî bir hatayı düzeltme çabasına girerken, öte yandan kendisine en büyük rakip olarak gördüğü İslâmiyetle de daha önce örneği görülmeyen türde bir mücadelenin içine girmiş gibi gözüküyor.

Hiç kuşkusuz, Papa bu kararıyla, İslâm’ın gönüllere yerleşmesinde rol oynayan en önemli ilkelerinden birisi olan insanların doğuşta günahsız ve Müslüman bir fıtratla yaratılmış olmasınabir alternatif sunma gayreti gösteriyor.

 

Araf inancı nedir?

Katolik inancına göre, her insan gibi ölü doğan çocuklar da insanoğlunun Cennet’ten kovulmasına yol açan ilk” veya aslî” günahı taşımakta. Bu sebeple yeni doğan her çocuğun vaftiz edilmesi” şart. Vaftiz edilmeden ölen büyükler gibi, çocuklar da bu günahtan arınmış olmuyorlar. Bu sebeple günahkâr yani cehennemlik sayılmaları için daha çok küçük olmaları sebebiyle âhiret âleminde cennet ile cehennem arasındaki Araf” denilen yerde kalacaklar.

Katolik inanca göre, Araf’ı kabul etmemek, aynı zamanda lânetlenme sebebi:

Eğer bir kişi, aklanma lütfunun alındığını, tövbe edenlerin suçlarının silinip sonsuz ceza borçlarının tamamen kaldırıldığını ve göklerin krallığına girmeden önce, ne bu dünyada ne de Arafta geçici bir cezanın olmayacağını söylüyorsa lanet altındadır.”

 

Papanın girişimi plânlı

Amerikan Times gazetesine göre Papa XVI. Benedict, henüz Papalık makamına gelmeden önce de bu yönde düşüncelere sahipti. Araf inancını iptal edeceğim, zira her zaman teolojik bir varsayımdan ibaretti.” diyerek bu yöndeki hedefini bir nevi çok öncelerden belirlemişti.

Vatikan kaynaklarına göre, Teoloji Komisyonu bahsettiğimiz yeniliği Tanrı bütün ruhların kurtarılmış olmasını istiyor ve vaftiz edilmemiş ruhlar merhamet sahibi Tanrının korumasındadır.” şeklinde tanımlayacak. Böylece “Ölen bütün çocuklar Cennet’e gidecektir.” şeklinde tercüme edilecek. Infantium (Bebekler) Arafı” kaldırılırken, Hz. İsadan önce yaşamış olanlar için öngörülen Patrum (Babalar) Arafı” kalacak. Yani, burada Henüz tam olarak arınmamış olarak ölenler... Cennet mutluluğuna girmek için gerekli kutsallığı elde etmek amacıyla öldükten sonra bir arınmadan” geçecekler.

 

Plânın kaynağı, endülüjans

Papa XVI. Benedictin bu hedefi ister istemez, zihnimizi, tıpkı İslâm aleyhinde alıntı yaptığı dönemlerdeki bir uygulamaya yöneltiyor. Zira o dönemlerde ve takip eden yüzyıllarda, Araf” inancı ve prensibi, Kilise’nin hem halk üzerindeki otoritesini güçlü bir şekilde devam ettirmeyi sağlıyor, hem de hatırı sayılır bir gelir kaynağı olma özelliğini taşıyordu.

Buna göre tüm işlenmiş günahlar bağışlansa bile geçici cezaya uğrayacaktı. Geçici cezanın verildiği yerin ismi Araf idi. Hristiyan olarak ölenler önce Arafta geçici cezaya uğrayacaklar ve sonra Cennet’e gidebileceklerdi. İşte bunun en kestirme” yolu Hristiyanların Endülüjans almalarıydı. İnsanlar Kiliseye başvurup ölmüş olan akrabaları için “İyi işler hazinesi”nden doğruluklar veya iyi işler satın alarak Arafta bulunan yakınlarının daha az acı çekmesini sağlamak ve Arafta kalma sürelerini kısaltabilmek için Endülüjanslar satın alıyorlardı.

Sözde ve dünyevî uygulamada otoritesini hâşâ ahirete kadar uzatma iddiasında olan Katolik kilise ve Papalık, yaşadığımız dönemde, yine otoritesini ve nüfuz alanını genişletebilmek için hiç boş durmayacağa benziyor.

Diğer yandan Katolik kilise her ne yaparsa yapsın, tıpkı eski karanlık dönemlerde olduğu gibi, doğan her insanın günahsız ve saf doğduğu esasını insanlara bildiren ve bu esasını hiçbir zaman hiçbir şekilde değiştirmeyen İslâmiyet karşısında sönük kalacağı muhakkaktır. Çünkü bir tarafta insanların isteğine göre neredeyse siyasî denebilecek bir tavırla akide üzerinde sürekli değişiklik yapan Hristiyanlık; diğer tarafta başlangıcından bu yana sağlam ve hakiki akideleriyle bugüne kadar gelen İslâmiyet!

Bu durumda gerek Katolik kilisenin, gerekse tüm Hristiyan din adamlarının tıpkı bir siyaset adamı gibi politik havaya göre dine şekil vermeye çalışmaktan vazgeçmeleri, hurafelerinden arınarak hakka yönelmeleri en makul bir çözüm olarak ortada durmaktadır.