TR EN

Dil Seçin

Ara

Bir Güzel Örneklik Esintisi: Güven

Var edildiği andan itibaren halden hale geçirilip insan suretini aldığı anne rahmi, insan için son derece güvenli bir mekândır. 

Ancak her türlü endişe ve kaygıdan azade bir şekilde hayatını sürdürdüğü bu ortamdan vakti gelince ayrılmak kaderidir.

Tanımadığı, bilmediği yabancısı olduğu bu dünyaya kendisini neyin beklediğini bilmeden geliverir herkes gibi. 

İlgi ve bakıma muhtaç olarak dünyayı teşrif eden insan yavrusu, bu muhtaçlığının bir ifadesi olarak ağlayabilmektedir sadece. 

Bereket onun ağlamalarına kulak verecek, ihtiyaçlarını giderecek birileri vardır. Allah’ın kalplerine koyduğu sevgi ve sorumluluk duygusuyla seve isteye küçük emanete sahip çıkan anne babalar... 

İhtiyaç duyduğunda ağlamalarına karşılık verildiğini, kendisiyle ilgilenildiğini gören ve rahatlayan bebek, böylece dünyanın öyle zannettiği gibi güvensiz bir yer olmadığını anlamaya başlar. İhtiyaçlarına cevap verilmesi, sevildiğinin ve değerli olduğunun ifadesidir onun için.

İç içe geçmiş iki boyutlu bir inşa süreci söz konusudur. Bebek fiziki olarak büyür gelişir, iç dünyasında da güven duygusu yeşerir, boy verir.

Gözlerinin önünde günden güne serpilen çocuklarının aynı zamanda ilmek ilmek güven duygusunu inşa eden ebeveyn, evlatlarının hayat yolunda kat ettikleri her mesafeyi büyük bir sevinç vesilesi olarak görürler.

Okul çağına gelmeleri mesela bütün aile için yeni ve heyecanlı bir başlangıç demektir.

Okul hayatıyla birlikte çocuğun dünyasına yeni kahramanlar dâhil olurlar.

Bilmediklerini öğretecek, bilgisi, sevgisi, ilgisi ile onu besleyecek, sahip olduğu yetenekleri keşfedip hayata geçirmesi için onu cesaretlendirip destekleyecek öğretmenleri... 

“Yüreğinden yakalayamadığı öğrencisinin ellerinden kayıp gideceğini” bilen, bu yüzden de yürek inşasını gaye edinmiş öğretmenleri... 

Onlar öğrenci-öğretmen muhataplığının aynı zamanda insan-insan ilişkisi demek olduğunu bilirler. 

Okul çatısı altında görev ve sorumluluklar dahilinde kurulan formal ilişki bilgi boyutunda yeni öğrenmeler için zemin oluşturur. Bunun ötesine geçildiğinde de insani boyutta bir gelişme ve derinleşme imkanı sunar. 

Aklına ve yüreğine hitap edilen genç, kendi olma yolunda emin adımlarla ilerler. İyi yetişmiş biri olarak toplumdaki yerini alır. 

Okula başlamadan önce, çocukların aileleri tarafından sevgiyle ve sorumluluk duygusuyla büyütülmüş olması da çok önemli... Böyle çocukların fark edilmelerini sağlayan güven veren bir duruşları vardır... Ufak tefek narin yapılı olsalar bile bu böyledir... Güçlü olmanın fizikle değil kişilikle ilgili bir özellik olduğunu anlatırlar tutum ve davranışlarıyla…

Zaten davranışlar değil midir kelimelerden daha yüksek sesle konuşan? Kâl ile anlatmaktan çok hâl ile anlatmak değil midir daha etkili olan? 

Kişinin muhatabı ile göz teması kurması, tane tane konuşması, başkalarının birbirini dinlemekten çok sesini yükselterek kendini dinletmeye çalıştığı ortamlarda bile, makul bir ses tonunu muhafaza ederek düşüncelerini ifade etmesi, güven duygusunun gelişmişliği ile alakalı bir husus nitekim. 

Öğrencilik hayatında sorumluluklarını bihakkın yerine getirip bunun neticesinde gelen başarıyı tatmanın, kendine güven duygusunun gelişimine olumlu katkıda bulunduğu biliniyor. 

Çevresindeki insanlarda kendilerine emanet edilen bir şeyin emin ellerde olduğuna dair bir intiba bırakılması da, kişiye güven duyulmasını sağlayan önemli bir özellik. 

Günümüzde insanların önce güvenini kazanıp sonradan büyük hayal kırıklıklarına sebep olanlara da rastlıyoruz ne yazık ki. Yaşanan her hayal kırıklığının yürekleri birbirinden soğuttuğu, insanların arasını açtığı düşünülürse, bu tür olumsuz örneklerin toplumsal barış ve kardeşlik atmosferine ne kadar zarar verdiği anlaşılacaktır. Bu yüzden iyi örnekleri yaşatmaya ve çoğaltmaya belki her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var.

“Ol mahiler ki derya içredir deryayı bilmezler” misali sahip olduğumuz değerlerin farkında olmamak ya da kıymetlerini bilmemek gibi bir hastalıktan mustaribiz. 

Oysa Kur’an bize sunulan “güzel bir örneklik”ten bahseder. 

İman edenler, Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar için kendisinde “güzel bir örneklik” bulunan Son Peygamber Hz. Muhammed Mustafa (sav).

O’nun peygamberlik vazifesini yüklenmeden önce  “El-Emin” sıfatıyla anılmasından payımıza önemli dersler düşüyor.

“Muhammed’ül-Emin” yani “Güvenilir Muhammed”... Mekke halkının ihtilafa düştüklerinde hakemliğine başvurup verdiği karara uyacak kadar kendisine güvendiği genç... Yurdu Mekke’den çıkarılıp Medine’ye hicret ettiğinde dahi kendisinde başkalarının emanetleri bulunan kutlu muhacir... 

“Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim” diyen Peygamber Efendimizin güzel örnekliğinden nasiplenme çabası ne kutlu bir çabadır. Güven duygusu ve en önemlisi güvenilir olmak güzel ahlakın önemli cüzlerinden biri.

İşte güven duygusu gelişmiş, kendine güvenen, başkalarına güven telkin eden ve bu güveni boş çıkarmayan gençleri görmek, o “güzel örnek”ten çağımıza taşınan bir esintiyi hissetmek demek. Böyle gençlerin varlığı ve ortaya koydukları örneklik, geleceğin huzur, barış ve güven toplumuna katkıda bulunma çabasında olan eğitimcileri ümitvar kılmakta vesselam.