TR EN

Dil Seçin

Ara

Bayram Şenliği

Bayram bir lütuf, bayram bir ihsan, bayram bir ikramdır.

Bayram İlâhî bir hediye, Peygamberî bir armağandır.

Bayramın başlangıcı Hicret sonrasına dayanır. Peygamberimiz Medine’yi şereflendirdiğinde halk, yılın iki gününü oyun ve eğlence ile geçirmekteydi.

Bugünlerin mahiyeti nedir?” diye sordu.

Biz İslâm öncesi bu iki günde eğleniriz.” dediler.

Güzellik Peygamberi, bütün cahiliye âdetlerini değiştirdiği gibi, bunları da şu sözleri ile değiştirdi:

Yüce Allah, bu günleri onlardan daha hayırlı iki gün ile değiştirdi. Bunlar, ‘Kurban Bayramı’ ve ‘Ramazan Bayramıdır.’”


 

Bayram şeâiri

Bayram bir şeâirdir. Bir İslâm bayrağı ve din sembolüdür. Şimdiye kadar bu neşeye herkes katılmış; oruç tutan tutmayan, namaz kılan kılmayan, hattâ inanan ve inanmayan bile bayram kutlamasına iştirak etmiştir. Yüzyılın ilk çeyreğinde yeni yeni bayramlar uydurulmuş, böylelikle Ramazan ve Kurban gözardı edilmiştir, gündemden düşürülmüştür. Ama halk hiçbir zaman unutmamıştır. İcat edilen bayramları tatil günü saymış, hiç mi hiç bayramlaşmamıştır o günlerde. Yetmiş yıl içinde kaç “bayram” tarihe karıştı bilinmez? Çünkü, Küllü şey’in yerciu ilâ aslihî.” Her şey aslına döner...


 

Bayram sevinci

Sevinç, sürur, neşe, eğlence ve şenlik bugünün önemli özellikleridir. Her yaştan ve her baştan insan, konumuna ve seviyesine göre bu sevince ve neşeye katılır. Çünkü sonunda saadet, huzur ve ferahlık gelmektir. Mü’min sevinçlidir, neşelidir. İçi dışı şevk doludur. Dudakları tebessüm ederken gözlerinin içi ışıldamaktadır sevinçten...

Akif’imizin terennümüyle,

Pürhandedir âfak, cihan başka cihandır

Bayram ne kadar hoş, ne şetâretli zamandır

Bayram nimetini tadanlar kulluk sınavını elinden geldiği kadarıyla vermenin hazzını yaşamakta, af müjdesine ermenin heyecanını tatmakta, ibadet alışkanlığını edinmenin güzelliğini kazanmaktadır. Ramazan boyu imsak-iftar arası bir şey yeyip içmesi yasakken, bayram günü oruç tutması yasaktır. Bayram günü Rezzak’ın in’âmından istifade ettiği gibi, ikram ve hediye başta olmak üzere yardım ve bağış kapılarını da aralamaktadır. Çocuklara, yakınlara, fakirlere ve muhtaçlara... Öyle ki bayram günü, en muhtaç insan bile doya doya nimete ermektedir. Efendimizin beyanıyla,

Bugünler yeme-içme günüdür.”


 

Bayram eğlencesi

Bayram eğlencesinin tarihçesi mutluluk yüzyılına dayanır. Sadece şu iki örnek, sünnetin insan fıtratına ne kadar uygun olduğunu göstermesi açısından dikkat çekicidir:

Bir bayram günü idi. Ensardan iki kızcağız Hz. Âişe’nin yanında def çalıp ezgi söylemekteydi. Bu manzarayı Hz. Ebû Bekir gördü ve hemen kızı Hz. Âişe’ye:

Resûlullah’ın evinde şeytan sesi ha!” diye müdahale etmek istedi.

Peygamberimizin cevabı ise şöyle oldu:

Yâ Ebâ Bekir, her milletin bir bayramı vardır. Bu da bizim bayramımızdır.”

Bir başka bayram gününde de Mescid-i Nebevi’de iki Sudanlı mızrak kalkan oyunu oynamaktaydı. Peygamberimiz, Hz. Âişe’ye:

Seyretmek ister misin?” diye sordu. ‘Evet’ deyince, Hz. Âişe’yi arka tarafına aldı. Hz. Âişe, başını Peygamberimizin omzuna dayadı ve oyunu seyretti. Bu esnada bir yandan Peygamberimiz oyuncuları teşvik etmekteydi. Hz. Âişe der ki:

Usanıncaya kadar oyunu seyrettim. Bir ara Resulullah ‘Yeter mi?’ diye sordu. ‘Evet’ dedim. ‘Öyle ise gidelim.’ buyurdu.”


 

Tekbir sadâsı

Meşru dairede olsa bile insan bazan gönlüne söz geçirememekte ve gaflete dalıp sınırı taşabilmektedir. Bunun için dengeyi korumak çok büyük önem taşımaktadır. Dengenin korunması da ancak kalbin gıdası olan zikirle ve kulluğun fiyatı olan şükürle sağlanabilmektedir. Çünkü “şükür nimeti artırır ve gafleti kaçırır.”

Bayram günlerinin en meşhur zikri tekbirdir. Itrî’nin bestesi ile lâhutî bir zirveye yücelen tekbir, asırlardır gönül iklimimizi coşturmaktadır. Yahya Kemal’in deyimiyle,

Nice bayramların sabâh erken,

Göğü, top sesleriyle gürlerken,

Söylemiş saltanatlı Tekbir’i.

Tekbirin söylenişi ferdî değildir, toplu haldedir, cumhur cemaattir, gür bir edâ ile bin ses, tek ses oluverir bir anda. Yine Şairin ifadesiyle,

Büyük Allah’ı anarken bir ağızdan herkes

Nice bin dalgalı tekbir oluyor tek bir ses.

Tekbiri şevkle söylerken şu mânâlar da kalbe âb-ı hayat gibi akmaktadır:

Cenab-ı Hakkın kudreti ve ilmi her şeyin üstünde büyüktür. Hiçbir şey Onun ilminin dışına çıkamaz, kudretinden kaçamaz ve kurtulamaz. Ve korktuğumuz en büyük şeylerden daha büyüktür. Haşri getirmekten ve bizi yokluktan kurtarmaktan ve ebedî saadeti vermekten daha büyüktür.”


 

Bayram namazı

Bayramla birlikte gündeme gelen bir diğer kulluk şekli bayram namazıdır. Namaz şükrün özü, insanlığın mânâsı ve ruhî neşenin uç noktasıdır. Bir ay boyu teravih secdeleriyle Rabbine yaklaşan Ramazan dostu bayram sabahıyla melekleri imrendirmekte ve tek başına bir bayram oluvermektedir.

Farkına varmadan bu ânın hazzına kapılan ve henüz beş vakit namaza alışamayan mü’min Bayram namazını kaçırmama” heyecanını yaşamaktadır, öyle ki camiler Cuma kalabalığını aşmaktadır. Herhalde kalbin derûnunda, ruhun sadefinde şu Peygamberî ifade duyulmaktadır: Bugünümüzde ilk yapacağımız iş namaz kılmaktır.”


 

Bayram salâsı

Henüz mikrofon ve hoparlör icat edilmemişken altın sesli müezzinlerimizin maharetiyle minarelerimizden bir salâ çağlarmış. Fakat birçok güzelliklerle birlikte bayram salâsı da tarihteki yerini almış, fakat mânâsı hâlen kalbimizde yankılanmaktadır. Aslı Arapça olan ve kendine has bir kafiyesi ve makamı bulunan bu salâdan şu mânaları anlıyoruz:

Bayram, yeni elbiseler giymek değildir.

Asıl bayram azaptan korkmaktır.

Bayram, arabalara binmek değildir.

Asıl bayram günahları terk etmektir.

Bayram, kıymetli halılar sermek değildir.

Asıl bayram sıratı geçmektir.

Bayram, süslenip püslenmek değildir.

Asıl bayram takva ile bezenmektir.

Bayram, rengârenk şeylere bakmak değildir.

Asıl bayram Rahman’ın cemaline bakmaktır.


 

Efendim, Cennet bayramına ermeniz niyazıyla...