“Aptalca sorular sormayı bırakmayan insanlar bilim adamı olurlar.”
— Fizikçi Leon Lederman
***
“PENGUENLER CİNSİYETLERİNİ GÜNEŞ IŞIĞIYLA ÖĞRENİR”
Antartika’da uzun kutup gecesi, güneşin ufukta yükselmesiyle biter ve altı ay sürecek olan gündüz başlar. Çok geçmeden kuzeyden siyah “farklı” penguen sürüleri akın eder. Kısa bacakları üzerinde hoplayarak ilerleyen penguen sürülerinin, hedeflerine varması için uçsuz bucaksız karlı arazide yüzlerce kilometre yol almaları gerekir. Yol üstünde yiyecek hiçbir şey yoktur; penguenler bu uzun yürüyüşe ancak yazın deniz kıyısında biriktirdikleri yağ sayesinde dayanırlar.
Penguenin kısa bacağıyla attığı adımların uzunluğu 10 cm’dir ama, dakikada 120 adım atar. Fazla yürümekten yorulunca da beyaz göğsü üzerine yatar ve bacaklarını kürek gibi kullanarak kızakla kayar gibi yol alır.
Hedeflerine varır varmaz, bir çukur kazarlar, çukurun çevresine taştan bir duvarcık çevirirler ve çukurun içine girerek bekleşmeye başlarlar.
Bekledikleri şey oldukça gariptir: Cinsiyetlerini öğrenmek. Çünkü penguenler cinsiyetlerini o âna kadar bilmezler. Bunu öğrenmeleri için güneş ışığına ihtiyaçları vardır.
Güneş ışığı, cinsiyet bezelerini harekete geçirir. Bu bezeler bir süre hem dişi, hem erkek cinsiyet hormonları salgıladığından, penguenlerin, hormonlardan birinin salgısı çoğalana dek, biraz daha beklemeleri gerekmektedir. Cinsiyetlerinin ne olduğunu ancak o zaman anlarlar. Bu gerçek anlaşıldıktan sonra dişiler, çukurlarının içinde, bir eş beklemeye başlarlar. Erkeklerden herhangi biri, penguen geleneklerine göre, gagasına bir taş alarak, törenle dişinin önüne koyar. O bölgede taş çok nadir olduğundan, bundan daha mükemmel bir “düğün hediyesi” bulunamaz. Dişi, taşı kaldırır ve eğilip kalkarsa erkek, önerisinin kabul edildiğini anlar. Fakat taş olduğu yerde kalırsa, erkek penguen başka bir dişi aramak zorunda kalır.