TR EN

Dil Seçin

Ara

Kâinattan Haberler

UYDU ZENGİNİ JÜPİTER

Hawaii Üniversitesi astronomlarından Scott Sheppard ve David Jewitt Jüpiter’in 20 yeni uydusunu bulduklarını açıkladılar. Geçen mayıs ayında yapılan bu açıklamadan bir ay sonra British Colombia Üniversitesi’nden Brett Gladman liderliğindeki bir ekip Jüpiter’in bir uydusunu daha buldu. Böylece, Jüpiter’in toplam uydusu 61 oldu. Son beş yılda güneş sistemindeki gezegenlerin bilinen uydu sayısı 64’den 129’a çıktı ve araştırmalar devam ediyor.

— Discover, Ağustos 2003

 

***

 

“Bir köpek balığı 100 milyon damla deniz suyu içindeki bir damla kanı hissedebilir.”

 

***

 

YAZIYI KİMLER BULDU?

Çin’in batı bölgelerinde bulunan bir kaplumbağa kabuğu ilk yazının kimler tarafından kullanıldığına dair yeni ipuçları veriyor. Bugüne kadar araştırmacılar yazının ilk olarak Orta Doğu’da kullanıldığını söylüyorlardı. Kazılardan elde edilen bulgular da bu doğrultudaydı.

Brookhaven Ulusal Laboratuarı’nda bir kimyacı olan Gannan Harbottle din adamlarına ait olduğu anlaşılan mezarlarda yaptığı kazıda 24 adet kaplumbağa kabuğu buldu. Kabukların üzerindeki 11 adet rakam ve sembolün Çin’e ait ilk kompleks yazı şekliyle benzerlik gösterdiğini tespit etti. Bulunan bu yazılar, 2000 yıldan daha eskiydi. Yani Mezopotamya’daki kil tabletlerinden de eski.

Harbottle “Mezopotamya’da yazının gelişimi, tüccarlara ait kil tabletlere işlenmiş işaretlerden, soyut konuşma işaretlerine doğru bir geçişi gösteriyordu. Her ne kadar bu Çince sembollerin soyut konuşma için kullanılıp kullanılmadığından emin değilsek de bunlar şimdiki Çin yazısının en ilkel örnekleri olabilir.” diyor.

Kaplumbağa kabuklarının bilinen ilk müzik enstrümanlarında kullanılması, Harbottle’yi bu yazıların tüccarlar tarafından değil de din adamları tarafından yazıldığı sonucuna götürüyor. Araştırmacılar 5000 yıllık tarihi olan bu işaretlerin bugünkü Çin yazısına nasıl dönüşmüş olabileceği konusunda ise, henüz hiçbir fikir yürütemiyorlar.

— Discover, Ağustos 2003

 

***

 

AVLANIRKEN ÇENENİ KAPA!

Tanzanya yerlileri ava çıktıklarında birbirleriyle konuşmak için kelimeleri değil, ağızlarından çıkardıktan seslerden oluşan sıradışı bir dili kullanıyorlar. İşin ilginç yanı, geniş alanlarda yaşayan farklı farklı kabileler normal dilleri ayrı olmasına rağmen bu dili kullanabiliyorlar. Stanford Üniversitesinden Alec Knight ve ekibi kabileleri genlerine kadar incelediler ve aralarında yakın zamanda bir akrabalık olmadığını tespit ettiler. Knignt’in açıklamasına göre binlerce yıldır kullanılan bu dilin kaybolmaması çok pratik bir amaca hizmet etmesinden kaynaklanıyor. Antilop ve zürafaları takip ederken kelimelerle konuşmak yerine bu esrarengiz dille haberleşmek çok daha iyi. Çünkü doğal sessizlik bozulmuyor, bu sesler yağmur sesine benziyor.

— Discover, Eylül 2003

 

***

 

GÜRÜLTÜYE DİKKAT!

San Francisco, California Üniversitesi’nden Edward Chang, çocukların ilk aylarda aşırı gürültüye maruz kalmalarının duyma ve öğrenme kabiliyetlerinin gelişimini etkilediğini açıkladı. Chang ve meslektaşı Michael Merzenich yeni doğmuş fareleri üç ay boyunca gürültüye maruz bıraktılar. Daha sonra hayvanların beyinleri incelendiğinde, gürültüye maruz kalan farelerin kontrol grubundaki diğer farelere göre gelişmede oldukça geri kaldıkları görüldü. Chang; “Onlarda beyin zarı daha yavaş gelişiyor ve sinirlerin uyarılması daha geç oluyor.” diyor. Gürültüye maruz kalan farelerin beyin gelişimi normal farelerin gelişiminin ancak dörtte biri kadar olduğu tespit edildi.

İnsanların işitme sistemlerinin gelişimi farelerinkine birçok yönden benziyor. Araştırmacılar bu yüzden havaalanı, karayollarına yakın yerde yaşayıp gürültüye maruz kalan çocukların gürültüden çok etkilenmiş olabileceklerini söylüyorlar. “İnsanlardaki gelişme hızının normalin altına düşmesi ciddi sonuçlar doğurur.” diyen araştırmacılar, bu iddiayı kuvvetlendirmek için gürültüden dolayı işitme engeli olan çocukları belirlemeye çalışıyorlar.

— Discover, Eylül 2003

 

***

 

Araştırmacılar sürekli gürültüye maruz kalmanın, öğrenme yeteneğinin azalmasına neden olduğunu söylüyorlar.