Anlatılır ki, bir köyde bir adam varmış, iş güç tutmaz, konu komşudan hırsızlık yapar, onlardan çaldığı tavuk, hindi, ördek ve kazlarla geçinirmiş.
Yine bir gün yakın komşusunun bahçesinden hindi çalmış. Hindiyi kesmiş, temizlemiş ve karısı da ocakta pişmeye bırakmış.
Hindisi çalınan komşu bunu fark etmiş. Hemen koşup mahallenin imamına ve ihtiyar heyetine durumu anlatıp şikâyet etmiş. Ardından da imam, muhtar ve ihtiyar heyeti hırsızın evine baskın yapmışlar.
Henüz yeni pişmiş ve sofrada hazır bulunan hindiyi görüp suçüstü yakalamışlar hırsızı. Ama hırsız ısrarla, onun hindi olmadığını ve kendisinin bugün avda vurduğu yaban kazı olduğunu iddia etmiş.
Muhtar, “öyle ise, tüylerini, kafasını ve ayaklarını görelim” demiş.
O sırada heyetten birisi de bahçedeki çöp tenekesinde hindinin ayaklarını bulmuş. Diğerlerine de göstermiş ve “yuh olsun sana” demişler hırsıza, “kazın ayağı böyle mi olur, utanmaz...”
Fakat kaşarlanmış hırsız iddiasında üstelemiş, “Efendim” demiş, “Bu yaban kazıdır. Bunların ayakları böyle olur. Çünkü bunlar havada uçarlar, suda yüzen kazlar gibi ayak parmaklarında perdeleri yoktur.”
Bu olaydan sonra köyde bu konu anlatılıp “kazın ayağı öyle değil” sözü bir gülüşme sebebi olmuş. Sonra da gitgide bu söz, bir sorunun, bir durumun sanıldığı gibi olmadığını anlatan bir deyim olmuş.
•••
Bu deyim; bir konu hakkında “sen öyle zannediyorsun ama işin aslı öyle değil” anlamında kullanılır.