TR EN

Dil Seçin

Ara

Sevilen İnsan Bediüzzaman

Sevilen İnsan Bediüzzaman

Hayatımız imanın ışığında hayat olabilir ancak. O bakımdan Hazret-i Peygamber’in (asm) Kur’an-ı Azimüşşan ile açtığı yol bizim için en saadetli, en huzurlu, Rabbimizin rızasına ulaştıran yoldur. Bunun için bu yolda yürüdü Bediüzzaman.

Hayatımız imanın ışığında hayat olabilir ancak. O bakımdan Hazret-i Peygamber’in (asm) Kur’an-ı Azimüşşan ile açtığı yol bizim için en saadetli, en huzurlu, Rabbimizin rızasına ulaştıran yoldur.

Bunun için bu yolda yürüdü Bediüzzaman. Önce Allah’ı sevdirdi bize, sonra Rasulullah’ı (asm), Kur’an’ı, kendimizi sevdirdi. İnsanın kendi başına bir değerinin olmadığını, yaratan namına ona bakıldığı zaman değerli olduğunu öğretti bize.

Bir insan söylediğinin arkasında duruyorsa ve onu en evvel kendisi yaşıyorsa, dâvâ adamıdır.

Esir düşüp, sürgün gönderildiği Rusya’da I. Dünya Savaşı’nın akabindeki zorlu yıllarda yaklaşık iki buçuk sene kaldı. Volga Nehri kenarında yarınlar için idealinden hiç vazgeçmeyen bir insan olarak durdu. Orada da soğuğa, esarete katlandı. Bahar günleri için kışın zahmetine göğüs gerdi.

Güzel havalar nasıl insanlarda güzel duygular uyandırıyorsa, gözler muhteşem manzaraları nasıl neşeyle izliyorsa, Bediüzzaman’ın havası ve kokusu da Kur’an’dan üzerine, hayatına yansıyan pırıltılardandır. Bundan dolayı insanları kendi etrafında bulmuş, üzerindeki o manevî koku onları Kur’an dâvâsına cezbetmiş. 

Onu anmanın, hatırlayıp hayatımıza ondan ışıklar serpmenin tam vaktidir. Çünkü bize ebedî hayat kitabımız, saadetin yol haritası olan Kur’an’ı anlamanın, Kur’an’la yaşamanın yolunu açtı. 

Olumsuz görünen her şeyden bir hikmet, bir ders çıkardı. “Allah var, keder yok” dedi. 

Hastalığı sevdirdi, ihtiyarlığı sevdirdi, hapishaneyi sevdirdi, hayatı sevdirdi.

Nereye giderseniz gidin, kimle konuşursanız konuşun, ondan aktaracağınız bir cümle, hayatına tutacağınız bir ışık mutlaka olacaktır. Çünkü Bediüzzaman ve eserleri hayatın içindedir. Kur’an’a ayna olmuştur. Aynayı güneşe tutunca elbette aynada güneş görünecektir.

Cenab-ı Hakk’ın âdeti böyledir. Bulutun eliyle yağmuru, ağacın eliyle meyveyi gönderdiği gibi, insanların eliyle de güzellikleri gönderiyor. Sebeplerle iş görüyor Rabbimiz. 

Bediüzzaman’ın kalbine de bu insanlığa hizmet etme sevgisini koymuş. Eserleriyle dâvâsını bütün dünyaya duyurmuş. Hamd ederiz Rabbimize. Dalgalı bir hayat denizinde pusula olmuştur önümüze Kur’an’ın nuruyla ve eserleriyle. 

Evet, işimiz çok. Çok insanın bu nurdan haberi yok.

Onun için var gücümüzle çalışıp ışığı çoğaltmalıyız. Işığa düşman olanlar aynaları kırmaya kalksalar da kırılan aynalarda da yine o güneş parlayacaktır.

(Bediüzzaman Hazretlerini ve Selim Gündüzalp abimizi rahmet ve hasretle yâd ediyoruz. Allah (cc) onlardan razı olsun. Amin)

...

BEDİÜZZAMAN HAZRETLERİNDEN BİRKAÇ HATIRA

Risâle-i Nur’u orta okulda tanıdım. Diğer liseli talebelerle birlikte Kastamonu’da Üstad Hazretleri’ni ziyarete gittik. 

Üstad bize: “Siz bu fenleri, Allah’a iman ve itaat şartıyla, ferâizi (farzları) yapıp kebâirden içtinâb ederek (günahlardan sakınarak) okudukça, ibadet hükmüne geçer” dedi. (Abdullah Yeğin)

Üstad Hazretleri “Cuma akşamları camilerde tecdid-i iman yapıldığı gibi, biz de Risâle-i Nur okuyarak tecdid-i iman yapıyoruz” diyordu. (Bayram Yüksel)

Abdülmecid Nursî Ağabey, Üstad Hazretlerini ziyarete gelince, Isparta’daki ağabeylerin hepsi yemekte toplandı. (Üstad Hazretleri, dışarıdan, lokantadan yemek getirtti.) 

Yemekten sonra üstadımız şöyle duâ etti: “Yâ Rab! Bu cemaatla beraber, Cennet’te de yemek nasip eyle!” dedi.

Biz de bu duâya hep beraber, “Âmin âmin” dedik. (Bayram Yüksel)