TR EN

Dil Seçin

Ara

Sıradışı Bir İnsan: Bediüzzaman

Said Nursi’nin başlattığı hareket ve bıraktığı eserler sadece dini bir hareket ve eserler değil; psikolojik, sosyolojik, felsefi boyutlarıyla birlikte ilginçtir ‘sosyal nörobilimi’ öngörmüş bir hareket ve eserlerdir. Bugün herkesin benimsediği ‘demokratik kültürü’ Osmanlı’nın son yıllarında yazılı ve sözlü ifade etme öngörüsüne sahip olması çok anlamlıdır.

Bediüzzaman’ın kişiliği ve liderliği çok dikkat çekicidir. Formel eğitim almadığı halde hem Doğu’yu hem de Batı’yı izlemiş ve bilen ilginç bir kişilikle karşı karşıyayız.

Bediüzzaman idealisttir: Çünkü “Kur’an’ın sönmez ve söndürülmez bir eser olduğunu insanlığa kanıtlamak” için 28 yıl sürgün ve çilelere rağmen geri adım atmamıştı.

Bediüzzaman innovatiftir: Çünkü iman ilimlerinde değişim üretmişti ve ‘ulu kişi’ merkezli değil kitap merkezli değişimi hayata geçirmişti.

Bediüzzaman realisttir: Çünkü amacına ulaşmak için gücünün yettiği ve kontrol edebileceği çözümler üretebildi. Şiddete karşıydı. Namık Kemal’in “Fikirlerin çarpışmasından hakikat kıvılcımları çıkar.” sözünü önemsemişti.

Bediüzzaman aktivisttir: Çünkü sadece eser yazmadı eserlerin Anadolu’da yaygın olarak okunması için “Vatan sathını bir mektep” yaptı.

Bediüzzaman sosyolog gibidir: Çünkü yüz yıl önceden bu günü görebilmişti. Yüz yıl önce güneydoğunun sorununu eğitimin çözeceğini görerek ırkçılığa karşı eğitim istedi. “Cehalet, yoksulluk ve ayrımcılığı üç düşman” olarak tanımlayıp II. Abdülhamid’e Doğu’da medrese değil fen bilimleri ağırlıklı (darülfünun) üniversite kurarak aydınlanmayı savundu. “Devlet, yöneticiler, paşalar milletin hizmetkârıdır.” dedi.

Bediüzzaman psikolog gibidir: Çünkü yazdığı “Hastalar ve Vesvese Risalesi”  gibi eserler önleyici sağlıkta çözüm üretme kapasitesine sahipti. Hutbe-i Şamiye isimli eserinde toplumsal psikolojiyi ilginç biçimde analiz etti ve ümit aşıladı.

Bediüzzaman savaşçıdır: Çünkü saldırgan materyalizmi “Akıl yürütme yöntemleri” kullanarak tek tek çürütebiliyordu; “Büyük cihad, manevi cihaddır.” diyerek “Bu çağda kılıç kınına girmelidir.” diyordu.

Bediüzzaman direnişçidir: Çünkü tek partili dönemlerde toplumsal muhalefeti tek başına temsil etti ve 18 defa zehirlendiği halde geri adım atmadı; sivil itaatsizliğin bir örneğini sundu.

Bediüzzaman spritüalistti: Çünkü “İhlas ve samimiyet” olarak adlandırdığı büyülü gücü her haliyle yaşayabilmişti.

Bediüzzaman barışçıdır: Çünkü geliştirdiği “Müspet hareket” metodu ile kavga çıkarmadan amacına ilerledi. “Şiddet göstermeme, inancımın birinci maddesidir. Aynı zamanda o, benim itikatımın da son maddesidir.” diyen Hintli lider Mahatma Gandhi gibi, “Medenîlere galebe çalmak ikna iledir, söz anlamayan vahşiler gibi icbar ile değildir.” diyerek şiddeti reddetmiştir.

Bediüzzaman bilgin ve bilgedir: Çünkü ilimle hikmeti birleştirmişti.

Bediüzzaman ‘ehlullah’tır: Çünkü çağın “Tarikat dersi vermeden, Musa’nın Asa’sını kullanarak aynı sonucu alan” bir Mevlana’sıydı.

Bediüzzaman sahici bir insandır: Şefkatli bir üstat, yoksul ama kanaat zengini bir hoca, müthiş bir bellek, keskin bir zekâ, şaşırtıcı bir muhakeme gücüne sahipti.

Bediüzzaman kadar yanlış anlaşılmış bir insana tarihte çok az rastlanır. O’nun hakkında kalem oynatmak mayınlı araziye girmek gibidir. Türkiye tarihinde ‘Psikolojik Savaş’ın kurbanı olan bu değere sahip çıkmazsak tarih bizi ayıplar.

Balık okyanusta doğar, büyür, yaşar ve ölür fakat okyanusu bilemez. İnsanoğlu mucize içindeyken mucize bekler, mucizeyi bilemez. Bunun gibi hakikatin kölesi olmuş hür adam Bediüzzaman’ı bilememişiz.

‘Din ve Bilim’i bu derece barıştırmayı başarmış ‘Hazine eserler’ pozitif bilim bakışı ile yorumlanarak değerlendirilmelidir.

Vicdan için;
“Ne yapmak gerektiğini söyleyen iç ses,
 yanlış yapmaktan koruyan iç bekçi,
 hiçbir şey yapmama yanlışından koruyan iç ölçü,
 nasıl yapacağını anlatan bir iç eğilim” denilir.

İşte Bediüzzaman bu toplumun vicdanı olarak yaşamış ilginç ve sıra dışı bir kişiliktir. Eserleri ‘Fen İlimleri ve Din İlimlerini’ bir arada açıklama iddiasındadır. Muhakkak incelenmelidir.

Bediüzzamanın eserleri;

Geleneğin, otoritenin, çoğunluğun sesi yerine, vicdanının sesini dinleyen insanlara;

Görüşleri çoğunluğun görüşüne ters düştüğü durumlarda risk almayı bilenlere;

Hayatı bir çocuk gibi ele alıp içtenlik, özümseme ve yoğunlaşmayı önemseyenlere;

Güvenli davranışlara takılıp kalmaktansa yeni denemeleri düşünenlere;

Hayata nesnel bakış açısı ile bakmak isteyenlere;

İnsanlığın dünyadaki ve ölümden sonraki refahı ile ilgilenenlere;

Gelecek ve sonsuzlukla ilgili belirsizliklere çözüm arayanlara çok önemli şeyler söylemektedir.