TR EN

Dil Seçin

Ara

Osmanlı'nın Şefkat Seferleri

Osmanlı'nın Şefkat Seferleri

Osmanlı, kanatları altındaki milletler-dinler topluluğunu yüzyıllarca sevgi ve hoşgörüyle yönetti. Dünyanın dört bir tarafındaki elini uzatabildiği milletleri de bundan nasipsiz bırakmadı.

Osmanlı, kanatları altındaki milletler-dinler topluluğunu yüzyıllarca sevgi ve hoşgörüyle yönetti. Dünyanın dört bir tarafındaki elini uzatabildiği milletleri de bundan nasipsiz bırakmadı.

En azılı düşmanlarına dâhi yeri geldiğinde insanca davranmaktan, merhamet göstermekten çekinmedi. Zulme, katliama, istilaya ve felâkete uğrayan milletlere, dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar, şefkat elini uzattı. Sinesini ve devletinin kapısını sonuna kadar açtı.

Resim 1: Payitaht İstanbul’dan yardım seferine çıkan bir Osmanlı kalyonu.

Topraklarını, insanlığın her daim sığınabileceği bir iltica limanına, aman bulacağı bir huzur ve emniyet iklimine dönüştürdü.

Nihayetinde, ‘Ufukların Efendisi’ olarak asırlarca hem dünyaya hem gönüllere taht kurdu.

Şanlı tarihimizden işte birkaç parlak numune:

 

FRANSA’YI KURTARAN MERHAMETLİ EL

1525 yılındaki Pavia Savaşı’nda Fransa, Almanya’ya yenilmiş; Kral I. Fransuva (François) esir düşmüştü. Kendisi gibi ülkesi de Almanya’nın esareti altına girmek üzereydi. Mektup yazarak cihan sultanı Kanunî’nin yardımına sığındı.

Resim 2: Cihan Sultanı Kanunî ve esaretten kurtardığı Fransuva.

Kanunî’nin cevabî mektubu; Osmanlı’nın altın çağının, azametli zamanlarının muhteşem bir hatırası olduğu kadar, cihan çapındaki güç ve insanlığının da çarpıcı göstergelerindendir:

Resim 3: Kanunî’nin Fransuva’ya gönderdiği meşhur mektup.

“Hükümdarların sığındığı kapımın eşiğine uzattığın mektuptan malumum oldu ki, memleketinin toprakları düşman tarafından zaptolunup, sen dâhi şu anda onlar elinde esir bulunmaktasın. Kurtulmaklığın için bizden yardım dilemektesin. Yüreğiniz teselli bulsun. Ümidinizi kesmeyin. Yüce seleflerimiz, Allah onların kabirlerini nur içinde tutsun, düşmanlarını kahretmek ve sayısız fetihlere ermek maksadıyla her vakit cihat için kılıç çekmek fırsatını kaçırmayıp, ben dahi onların açtığı çığırda harekete geçip, her gün zorlu kaleler ve girilmesinde engeller bulunan şehirler fethetmiş bulunmaktayım. O sebepten gece ve gündüz atımız eyerlenmiş ve kılıcımız kuşanılmıştır. Hak Subhanehu ve Teâlâ hayırlar müyesser eyleyip, ne dilerse öyle olacaktır.”

Kanunî’nin ihsanı ve merhamet eli sayesinde, 1526’da kazanılan Mohaç Zaferi’nin bir neticesi olarak Fransuva’nın esaret zinciri kırıldı, devleti de yıkılmaktan kurtarıldı.

Öyle ki Fransuva, selamet bulduktan sonra; “Hastalığım olmasa, bizzat gelip, padişahın ayaklarını öpeceğim!” diyerek minnet ve şükranını ifade etti.

Resim 4: Fransuva fırsat bulamasa da Macar Kralı Zapolyo 1566’da Kanunî’nin önünde diz çökmüştü.

 

DERSAADET’TEN AÇE’YE İNSANLIK SEFERİ

Açe, Gücerat ve Sumatra…

Osmanlı’nın, binlerce kilometre ötede de olsa tüm Müslümanların ve insanlığın, hiçbir karşılık beklemeksizin şefkatle imdadına koşan gönüllü bir kurtarıcısı olduğunun, okyanus ötesi diyarlarda bıraktığı ölümsüz abidelerindendir.

Resim 5: Bugün Endonezya’da bulunan Hint Okyanusu kıyısındaki Açe ve Sumatra Adası’nın Osmanlı zamanındaki haritası.

Portekiz, 16. yüzyıl başlarında Sumatra İslam Devletleri içinde yer alan Açe’yi hedef almıştı. 1511’de Ali Mughayat Şah tarafından kurulan Açe Darusselam Sultanlığı’nı ortadan kaldırmak için sık sık saldırıyordu. Açeliler de her defasında direnerek karşı koymaya çalışıyorlardı.

Resim 6: Açe Darusselam Sultanlığı’nın bayrağı.

Açe, 1540’da Portekiz istilasına uğradı. Sultan Alaaddin Riayet Şah, Kanunî’den yardım talep etti. Gönderdiği şu mektupla Osmanlı’nın kapısını çaldı:

“12.000’i yerleşik, 24.000 adaya hükmediyorum. Bütün bu adalarda hutbe, siz padişahımın adına okunmaktadır. Seylan hükümdarı kâfirdir. Ama Seylan’da, teba-i şahanenizden olan Müslüman cemaati ve 14 camileri vardır. Hutbe, ism-i şerifinize okunur. Malabar racası keza kâfirdir. Ama ülkesinde 24 camide hutbeniz geçer. Şimdi kadırga ve kale yapmasını bilen gemi ve inşaat mühendisleri göndermeniz için şahane eşiğinize yakarıyoruz.”

Resim 7: Sumatra Adası’ndan Mekke’ye gelen Müslüman hacılar.

 

AÇELİLERE EMANET PEHLİVANLAR

Kanunî, yardım isteğine, 1554’te Seydi Ali Reis’i Hindistan’a; Lütfi Bey’i de 1564’de mühimmat yüklü 19 gemi, 12 top döküm ustası, gemi yapımcıları, askerler ve doktorlardan oluşan 300 uzman personeli Açe’ye yollayarak cevap verdi.

Resim 8: Açelilere emanet edilen şefkat ve yiğitlik abidesi Osmanlı cengâverlerinin mezarları.

Açelilerin muhabbetle bağırlarına bastıkları, “Pehlivan” olarak adlandırılan bu insanlar, bir daha geri dönmemek üzere Hint Okyanusu’na yelken açmışlardı. (Devam edecek...)