TR EN

Dil Seçin

Ara

Sevgi, Şefkat Ve Rahîm İsmi

Kâinatta sevgi ve sevginin muhtelif çeşit ve derecelerinin varlığı konusunda herhalde kimsenin bir şüphesi yoktur. Sevginin de en halisi ve en yücesi her türlü maddî ve manevî menfaat duygularından arınmış olan şefkattir.

 

Kâinatta sevgi ve sevginin muhtelif çeşit ve derecelerinin varlığı konusunda herhalde kimsenin bir şüphesi yoktur. Hatta Bediüzzaman, sevgiyi yaratılışın mayası olarak görür: “Muhabbet, şu kâinatın bir sebeb-i vücududur. Hem şu kâinatın râbıtasıdır”1 der. Sevgilerin de en halisi ve en yücesi her türlü maddî ve manevî menfaat duygularından arınmış olan şefkattir. Kâinatta yaygın bir anne şefkatinin varlığı gözlemlerle sabittir ve hatta yanlış olarak kullanılan “tabiat ana” tabiri hissedilen bu gerçeğin bir ifadesidir.

Bediüzzaman, vahşi hayvanlarda bile görülen bu şefkate işaret eder ve dikkatleri bu şefkat pırıltılarının kaynağına çevirir: “[Rahmet] hattâ ağacın başındaki yuvada kanatsız, zayıf kuşçuklara annelerini emirber nefer gibi gezdirir, rızıklarını getirttirir. Ve aç bir aslanı yavrusuna musahhar (hizmetkâr) eder, elde ettiği bir eti yemeyip yavrusuna yedirir.”2

Şefkat hissinin gıdası, şefkat etme ve edilme, yani şartsız ve karşılıksız sevme ve sevilmedir. O yüzden maddî menfaat ve maddî hazlara dayalı materyalist felsefede şefkat diye bir şey yoktur ve olması da mümkün değildir. Neticede en ulvî bir his olan şefkat, en süflî bir his olan maddî cazibe yani şehvet ile karıştırılmıştır ve bu derin yanılgı bilim diye takdim edilmiştir.

Şefkat en parlak tarzda annelerde tecelli eder ve onları adeta cisimleşmiş şefkate çevirir. İnsanların temel yapı taşları olan hücrelerinde ‘şefkat’ diye maddî bir unsur olmadığına göre, varlığı tecrübelerle sabit olan bu şefkat, madde değil mânâdır.

O halde diyebiliriz ki, kâinatta bir şefkat gerçeği vardır. Ve şefkatli varlıklar, zaman ve mekân üstü bir şefkat kaynağından gelen şefkat tecellilerini, bir elmas gibi en yoğun tarzda alıp yansıtabilenlerdir. Bediüzzaman’a göre varlığı apaçık görülen bu şefkat yansımaları ‘Rahîm’ isminin görünen cilveleridir:

“Kâinatta hadsiz rahmetin mevcudiyeti ve hakikati, aynen güneşin ziyası gibi görünür. Ve ziyanın güneşe kat’î şehadeti misillü, bu geniş rahmet dahi, perde arkasında bir Rahman-ı Rahîm’e şehadet eder.”3 Ve yine der ki: “Bütün validelerin şefkatleri, ancak bir lem’a-i tecelli-i rahmettir.”4

 

Kaynaklar:

1. Nursî, B. S., Sözler, Lemeat, s. 698, Envar Neşriyat, İstanbul, 1996.

2. Nursî, B. S., Muhakemat, 3. Makale, 1. Maksat, s. 134, Envar Neşriyat, İstanbul, 1996.

3. Nursî, B. S., Sözler, 29. Söz, s. 509, Envar Neşriyat, İstanbul, 1996.

4. Nursî, B. S., Sözler, 32. Söz, 3. Mevkıf,  s. 617, Envar Neşriyat, İstanbul, 1996.