TR EN

Dil Seçin

Ara

İletişim Kazalarını Nasıl Önleriz?

İletişim Kazalarını Nasıl Önleriz?

İletişim bilgi ve düşüncelerin, herkesçe aynı biçimde ve aynı değerde anlaşılır duruma getirilmesi, paylaşılması ve karşılıklı etkinin sağlanmasıdır.

Belki de insanların en büyük arzularından birisi kendini hakkıyla ifade edebilmesi ve kendilerinin hakkıyla anlaşılmasıdır. Birçok insanın, özellikle de âlimlerin veya sanatçıların bundan muzdarip olduğu bilinir.

Hatta günlük hayattaki sorunların %80’i iletişimsizlikten kaynaklandığı söylenebilir.

İletişimdeki temel amaç bir etkileşimi meydana getirmektir. Yani birden fazla kişi iletişimde bulunurken temel amaç, iletişimde taraf olan alıcıda iletişim sonucunda belli bir anlayışın ve davranışın oluşmasını sağlamaktır. Şayet bu oluşmuyorsa etkin iletişim oluşmamış, iletişim kazası yaşanmış demektir.

Etkin iletişimi engelleyen temel sorunlara hâkim olunabilirse, diğer bir ifadeyle iletişim kazalarındaki kör noktalar bilinebilirse kaza oranı daha az belki de hiç olmayacak, dolayısıyla etkin iletişim gerçekleşmiş olacaktır.

İletişimde doğrudan 3, dolaylı 2 olmak üzere 5 olay veya aktör vardır.

• Gönderici (KAYNAK)

• Mesajın iletilmesi (KANAL)

• Alıcı (HEDEF)

• Geri Bildirim (TEPKİ)

• Gürültü (ENGELLER)

 

1. GÖNDERİCİ: Bir fikrini, düşüncesini, ihtiyacını iletmek isteyendir. Gönderici iletişimin kaynağı ya da başlatıcısıdır. Göndericinin, yani kaynağın saygınlığı, güvenilirliği ve sevilirliği arttıkça iletişimin etkisi de artar.

İnsanların yüz yüze kurdukları ilişkide, kelimeler %10; ses tonu %30; beden dili %60 önem taşır. Beden dili, sözlü iletişime önemli bir destektir. Örneğin, bir yazar anlatıyor “Dört yaşındaki kızım ısrarla oyununa beni katmak istiyor. Ben de oyununa katılıyorum. Ama arada bir televizyona, elimdeki kitaba bakıyorum. Sonra telefon çaldı. İş ile ilgili arıyorlardı. Ben büyük bir ciddiyetle telefona cevap veriyordum. Gerekli soruları soruyordum ve not alıyordum. Telefon görüşmem bittikten sonra kızım bana şunu söylüyordu... “Baba benimle telefonda konuştuğun gibi oyna”…

2. KANAL: Mesajın alıcıya iletildiği yoldur. Kanal gönderici ile alıcı arasında bir bağ niteliğindedir. Konuşma, internet, medya araçları, telefon vb. birer iletişim kanalıdır. Kanalın kalitesi, iletişimin etkinliği ile doğru orantılıdır.

3. ALICI: Mesajın alınması dört aşamadan oluşmaktadır. Alma-kod çözümü-anlama-tepki. Alıcı, mesajı aldıktan sonra kod çözümünü gerçekleştirerek, ona belirli bir anlam bağladıktan sonra mesajdan çıkardığı anlama göre bir tepki gösterir. Eğer alıcının mesajdan algıladığı göndericininkinden farklı ise iletişim başarısızdır.

4. GERİBİLDİRİM-TEPKİ: Alıcının mesajı aldıktan sonra takınacağı tavır geribildirimdir. Geribildirim, iletişimin ne derece etkin olduğunu veya olmadığını ortaya koyar.

5. İLETİŞİM ENGELLERİ: İletişimin doğruluğunu veya güvenilirliğini azaltan herhangi bir şeydir. Çünkü mesajın iletilmesinde engel nedeniyle “Bilgi Kaybı” vardır. Göndericinin veya alıcının beş duyu organındaki arızalar, iletişim kanalındaki arızalar, fizikî ortamın gürültüsü, iletişim kaybının fiziksel yönünüdür. Aç bir insanın dinlediği her şeyi yemek olarak algılaması, fiziksel veya ruhsal sıkıntısı, kültürel özelliklerin farklı algıları sosyo-psikolojik engeldir. Kelimelerin yanlış anlama çekilmesi, resim veya sanata farklı bakışlar anlamsal engelleri oluşturur.

 

İletişimle ilgili bazı tavsiyeler ve hatırlatmalar

• Malum matematikte 2+2=4 ederken sosyal bilimlerde bu kesinlik yoktur. Bazen 5 eder, bazen 3 eder bazen de hiçbir şey etmeyebilir. Kişi nasıl görmek veya anlamak isterse öyle görür ve anlar.

• İletişimde iyi niyet çok önemlidir. Eğer iyi niyet yoksa söz her yere çekilebilir... Hatta Napolyon der ki, “Bana tevil edilmesi mümkün olmayan bir cümle getirin, onunla sizi astırayım.” Bir adam, takıntılı birisine “hava yağmurlu olacak” demiş, adam “sen bana ördek dedin” diye tepki göstermiş ve “yağmur yağınca su birikir, orada da ördek yüzer; sen bana ördek dedin…” demiş.

• Unutmamak lazım ki, herkes bu dünyayı kendi gözlüğüyle seyreder.

• Öfkeyi dindiren sihirli sözcük “haklı olabilirsin.” Bu aynı zamanda haklı olmayabilirsin anlamına da gelir… Adam öfke silahını çekti geliyor, ne olacak? Birinci aşama “haklı olabilirsin.” Bu öfkenin yarısını alır. İkinci aşama “yer göster, otursun.” Çünkü öfkeli ve ayakta insan çok tehlikelidir; oturması da kalan öfkenin bir kısmını alır. Üçüncü aşama “bir şeyler ikram et, çünkü insan ikramın kölesidir.” Bu da kalan öfkenin bir kısmını daha alır. Dördüncü aşama kişi artık konuşulacak kıvama gelmiştir, konuş ve sorunu hallet.

• Nabza göre şerbet vermek gerekir. Çünkü “belağat, mukteza-i hale mutabakat etmektir.” “Evet yüksek bir insan, bir çocukla konuştuğu zaman çocukların şivesiyle konuşursa, çocuğun zihnini okşamış olur. Çocuğun fehmi, onun çat-pat söylediği sözler ile ünsiyet peyda eder; söylediklerini dinler ve anlar. Aksi halde o insan ile o çocuk arasında bir malûmat alış-verişi olamaz. (İşaratül İcaz, s. 158)

• İletişimde sandviç modeli; aslında peygamber modelidir. Yediğimiz sandviç alt ekmek-üst ekmek-aradaki peynir vs. olmak üzere 3 unsurdan oluşur. İletişim sandvicinde birinci aşama “önce karşı tarafın pozitif özelliklerini say,” ikinci aşama “hata veya yanlışını söyle,” üçüncü aşama “hatalarını telafi edebilecek özelliklerini söyle.”

• İyi iletişim için iltifat etme sünnetini mutlaka kullan. İnsanların iltifata her zaman ihtiyaçları vardır. Ünlü bir iletişim yazarı şöyle der: “Yahu makineleri bile yağlıyorlar gıcırdamasın diye; biz niye insanlara iltifat edip yağlamıyoruz ki?”

• İlişkilerde son derece kibar, ama kararlı olmalı.

• Kişiye değil, olaya kızmalı veya düşman olmalı (kötünün değil, kötülüğün düşmanı olmalı.)

 

Bilgi çağında iletişim en keskin silah olacaktır

Günümüzde iletişim, insanların vazgeçilmez bir etkileşim aracı olmuştur. Ahir zamanda iletişimin insanların en keskin silahı olacağına Risale-i Nur tefsirinde Bediüzzaman Hazretleri şöyle işaret eder: “Elbette nev-i beşer, âhir vakitte ulûm ve fünûna dökülecektir. Bütün kuvvetini ilimden alacaktır. Hüküm ve kuvvet ise, ilmin eline geçecektir.”

Ayrıca “Hem o Kur’ân-ı Mucizü’l-Beyan, cezâlet ve belâgat-ı Kur’âniyeyi mükerreren ileri sürdüğünden remzen anlattırıyor ki: Ulûm ve fünûnun en parlağı olan belâgat ve cezâlet, bütün envâıyla âhirzamanda en merğub bir suret alacaktır. Hattâ insanlar, kendi fikirlerini birbirlerine kabul ettirmek ve hükümlerini birbirine icra ettirmek için, en keskin silâhını cezâlet-i beyandan ve en mukavemetsuz kuvvetini belâgat-ı edâdan alacaktır.” demektedir.

Anlaşılmak ve anlamak ne büyük nimet. Rabbimiz hepimize nasip etsin!..