TR EN

Dil Seçin

Ara

“Bana Bir Mucize Göster ki İnanayım?”

Bazı inanmayanlar şöyle diyorlar: “Madem bütün kâinatı yarattı. Bana bir mucize göster ki inanayım.” gibi sözler söylüyorlar. Onlara ne dersiniz?

Bazı inanmayanlar şöyle diyorlar: “Madem bütün kâinatı yarattı. Bana bir mucize göster ki inanayım” gibi sözler söylüyorlar. Onlara ne dersiniz?

Cevap: Mucize nedir? Önce onun tarifine bir bakmalıyız. Lügatte mucize şöyle tarif ediliyor: “İnsanı aciz bırakan, olağanüstü, garip şey.”

Demek ki mucize insanı aciz bırakan şeymiş. İnsanın aciz kalması ne demektir? İnsanın yapması ve meydana getirmesi mümkün olmayan şeydir. Mesela insan buz dolabı yapabilir. Demek ki buzdolabının yapılması mucize değildir. İnsan telefon da, televizyon da yapabilir. Demek ki insan bunları yapmaktan aciz değildir. Ama insan elmayı yapamaz, eriği yapamaz, yumurtayı yapamaz, yaprağı, çiçeği, böceği yapamaz. İnsan gözlük yapar, ama gözü yapamaz. Takma kol yapar ama, canlı kol yapamaz. Kulaklık yapar ama, işiten ve devamlı yenilenen hücrelere sahip bir kulak yapamaz. Bütün bunların taklitlerini plastikten veya kâğıttan yapabilir. Ama canlı, gelişen, farklılaşan ve değişen hücrelere sahip bir canlı, bir organ veya canlının kendisini meydana getiremez.

İnsan bunları yapmaktan acizdir. Yani bunların ve benzerlerinin yapılması ve yaratılması birer mucizedir.

İşte kâinattaki varlıklara bu açıdan baktığınız zaman her şey bir mucizedir. Bir çekirdekten ağacın çıkması, bir ağaçtan yaprak, çiçek ve meyvelerin yaratılması, her bir hücreden bir hayvanın yaratılması, yine insanların bir hücreden yaratılması birer mucizedir. Çekirdekten kavunun çıkması bir mucize olduğu gibi; kavundan, o kavunun bütün özelliklerine sahip çekirdeğin kavunun içerisinde yaratılması da ayrı bir mucizedir.

 İnsan ve hayvanların her bir organının yapısı birer mucize olduğu gibi, onların yerli yerine yerleştirilmesi ve çalıştırılması ayrı birer mucizedir. Yani gözü yaratmak bir mucize olduğu gibi, görmeyi yaratmak da ayrı bir mucizedir. Kulağı yaratmak ve yerine yerleştirmek bir mucize olduğu gibi, işitmeyi yaratmak da ayrı bir mucizedir…

Tavuğun yediği buğdaydan yumurta yapılması, koyunun yediği ottan et ve süt yapılması mucize değil de nedir? Biz ottan et ve süt, buğdaydan yumurta ve et yapamadığımıza göre, bunları tavuk ve koyunun yapması nasıl mümkün olacaktır?

Evinizin önündeki kiraz ağacında ocak ayının başında sabah kalktığınız zaman bazı kırmızı boncukların dallara asıldığını görseniz, ilk yapacağınız şey şöyle bir soru sormaktır:

“Bu boncukları dallara kim astı?..”

O boncukların kendiliğinden veya tesadüfün ya da tabiatın eseri olabileceğini aklınıza bile getirmezsiniz. Mutlaka onların ilim, irade, kudret ve şuur sahibi birisi tarafından asılmış olduğunu düşünürsünüz. Doğrusu da budur.

Peki, haziran ayında o dallara asılan kırmızı boncuk şeklindeki kirazları bir asan olmayacak mıdır? Bunlar tesadüfün ve tabiatın eseri olamayacağına, insanların da yapıp asması mümkün olmadığına göre bunlar birer mucize değil midir? Bu kirazlar hem canlı ve hem de kiraz ağacının bütün genetik özellikleri çekirdeklerinde şifrelendiğine göre, bu harika sanat eserleri kendi varlıklarıyla Allah’ı tanıtmıyorlar mı?! Bize olan rahmetini, cömertliğini, sevgisini göstermiyorlar mı?!

Bir top bile kendiliğinden havada durup gezmediğine göre, semada yıldızları, gezegenleri ve galaksileri yaratıp düzende tutan ve birbirine çarpmadan gezdiren kimdir?

İşte bütün bu saydıklarımız ve daha sayamadığımız canlılara ve cansızlara ait bütün özelliklerin hepsi, ne hayvanların ve ne de insanların yapması mümkün olmayan şeylerdir; mucize varlıklardır. Bu gözle kâinata bakıldığı zaman mucize olmayan hiçbir varlık yoktur. Her bir canlı varlık bütün özellikleriyle; “Ben Allah’ın mucize bir sanat eseriyim. Benim varlığım Allah’ın varlığına ve birliğine en büyük delildir” der.

İnsanın kendisini anne karnından bir hücre halinden bu hale kim getirdi? Ona kalp, mide, bağırsak, göz, kulak, kafa ve bacağı kim taktı? Akıl, şuur, hafıza, merak ve endişeyi, muhabbet ve sevgiyi kim verdi?

Allah’ın varlığına ve birliğini gösteren bundan daha büyük mucize olur mu?

Bunlardan da ders almayıp inanmak için hâlâ mucize arayanlara halk arasında yaygın olan şu sözle cevap verilir:

Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az.