TR EN

Dil Seçin

Ara

Avrupa Sanatında Irkçı Tasvirler

1990’lı yıllarda izlediğimiz Malcolm X filminde dikkat çekici bir replik vardır: “Niçin bütün kilise resimlerinde Hz. İsa beyaz?” Bu tespit önemli.

1990’lı yıllarda izlediğimiz Malcolm X filminde dikkat çekici bir replik vardır:

“Niçin bütün kilise resimlerinde Hz. İsa beyaz?”

Bu tespit önemli. Amerika’da zencilerin maruz kaldığı ırkçılığa karşı mücadele eden ve Müslüman olduktan sonra dünyanın en önemli fikir ve aksiyon adamlarından biri olan Malcolm X’in şehadeti üzerinden elli beş sene geçti. Buna rağmen hâlâ Batı sanatındaki ırkçılığa dair kimsenin bir şey söylememiş olması ilginçtir.

Bu ülfet veya öğretiye rıza olarak düşünülebilir. Herhalde bütün kilise resimlerinde Hz. Meryem ve Hz. İsa’yı genellikle beyaz olarak göre göre herkes buna alışmış olmalı. Hz. İsa’nın Filistinli bir Arap olduğu gerçeğini sorgulamaksızın bunu kabul etmişler. Türkiye gibi Avrupa’nın musallat olduğu modernleşme süreci içerisinde olan ülkeler, Batılılaşma bataklığında bilim ve sanat ile düşe kalka ilerlerken, sömürgeleştirme öğretisi olarak Batının sunduğu her şeye körü körüne razı olduklarından, Hz. İsa’nın bir Ortadoğulu olduğu gerçeğini bile düşünmekten aciz kalmışlardır.

Sosyal medya üzerinde dolaşan bir video var. Küçük bir zenci çocuğun önüne biri siyah, birisi beyaz iki oyuncak bebek koyuyorlar. Çocuğa bunlardan hangisi güzel veya çirkin, hangisi iyi veya kötü, gibi sorular soruluyor. Çocuk da medyanın ve Avrupalı efendinin(!) öğretisine uygun olarak, sorulan sorulara, beyaz oyuncağın iyi ve güzel olduğunu, siyah oyuncağın ise çirkin ve kötü olduğunu parmağı ile göstererek cevap veriyor. İşte Avrupa sanatının ve medyasının eğitici ikna gücü…

Emmanuel Kant gibi bazı sanat ve estetik teorisyenleri, sanatta ve estetikte güzellik ile fayda kavramını birbirinden ayırmak gerektiğini söylerler. Ancak Avrupa, açık açık veya gizliden gizliye bütün sanat türlerini kendi yaşam ve düşünce  sistemini diğer insanlara aşılamak için ustaca kullanır. Tabi ki bu, beyaz efendinin kendi ürettiği maddi ve manevi ürünleri pazarlamak için planladığı sömürgeciliğin yeni bir şeklidir.

Tarih boyunca resim ve heykel gib tasvir sanatlarının Avrupa’da sponsoru kilise, saray ya da zengin ve soylu sınıf olmuştur. Antik Yunan ve Roma dönemlerinde de saraya, soylu ve zengin sınıfa, pagan ve putperest tapınaklarına hizmet eden sanatçılar, Hıristiyan olduktan sonra görevlerine kilise merkezinde devam etmişlerdir. Aslında Hz. Musa’nın getirdiği “On Emir” arasında olan, dini amaçlı heykel ve resim (ikon) yapma yasağı, mevcut Hristiyanlar tarafından da uyulması gereken önemli bir kuraldır. Ancak MS. 3. yüzyıldan itibaren Hristiyanlık Roma’nın resmi dini olur. Sanat adına kazandıkları resim ve heykel tecrübesini Tevrat ve İncil gibi Kitab-ı Mukaddes’teki kıssaları tasvir ederek cahil halkı eğitmek için kullanmayı uygun görürler. Böylece sanat, süsleme ve dekor işlevi yanında eğitim aracı olmak gibi yeni bir görev de üstlenir.

Ortaçağ boyunca, 15. yüzyılda ortaya çıkan Rönesans dönemine kadar 1500 seneden fazla resim ve heykel sanatçıları kiliseye hizmet ederek bu görevi en iyi şekilde yerine getirmeye çalışmışlardır. Rönesanstan sonra da bu görev devam eder. Leonardo Da Vinci, Rafaello, Mikelanjelo, Donetello, Dürer gibi pek çok ünlü sanatçı kilise için sanat eseri üretmişlerdir.

Avrupa sanatında Hz. İsa ve annesi Hz. Meryem, en çok tasvir edilen figürlerdir. Resimlerin çoğunda Hz. İsa ve Hz. Meryem beyaz tenli, bazılarında ise sarışın ve mavi gözlü olarak tasvir edilmişlerdir. Çok nadiren esmer ve Arap olarak tasvir edildiği de görülmektedir. Irkçı beyaz adamın Afrika, Asya ve Ortadoğu gibi ülkelere karşı beslediği ikinci sınıf insan muamelesinin kökleri çok daha eskidir. Ancak Avrupa sanatında ırkçılık problemi bunun en somut örneği ve göstergesidir. Hatta bazı resimlerde Hz. İsa’yı yargılayan ve çarmığa geren insanlar, sarıklı Osmanlı tipinde tasvir edilerek Avrupa’da Osmanlı’ya karşı Haçlı ruhu canlı tutulmaya çalışılmıştır ki, bunu üreten kafa yapısını ayrıca incelemek icab eder.

Bütün bu resimler göstergebilim açısından incelendiğinde, Avrupalıların Hz. İsa’yı kendilerinden biri olarak görme arzusu, yan anlam ve derin anlam olarak kolayca anlaşılabilir. Hatta James Ensor’un “İsa’nın Brüksel’e Girişi” tablosu, Hz. İsa’yı Avrupalı görme eğiliminin en belirgin dışavurumudur.

Resim 1: James Ensor, İsanın Brüksele Girişi, 1888. Belçika.

Resim 2: Leonardo Da Vinci, Bebek İsa Ve Meryem  Nar İle, 1470, Ulusal Sanat Galerisi, Washington.

Resim 3: Rafaello, Madonna (Bakire Meryem), 1505, Ulusal Sanat Galerisi, Washington.

Resim 4: Boticelli, Meryem Ve Bebek İsa, 1470, İtalya.

Resim 5: Albrecht Dürer, Meryem Ve Bebek İsa, 1499, Almanya.

Resim 6: Erken Rönesans, Meryem Ve Bebek İsa, 15.Yy. İtalya.

Resim 7: Erken Rönesans, Carlo Crivelli,  Meryem Ve Bebek İsa, 1480, İtalya.

Resim 8: Nadiren Görülen Siyah Meryem Ve Bebek İsa, Ortaçağ Ortodoks Kilisesi, Polonya.