TR EN

Dil Seçin

Ara

Takım Olmanın Avantajı

Takım Olmanın Avantajı

Belli bir amaç ve hedef için bir araya gelen insanlar, bunu başarmak için etkin bir takım ruhu oluşturmak durumundadır. Çünkü başarı ve zafer ancak birlikte kazanılır. Takım/grup sinerjisi denilen bir güç vardır. Takım anlayışında “ben” değil, “biz” kavramı hükmeder. Takımın başarısı, şerefi, maddi veya manevi başarısı tüm üyelere aittir.

Belli bir amaç ve hedef için bir araya gelen insanlar, bunu başarmak için etkin bir takım ruhu oluşturmak durumundadır. Çünkü başarı ve zafer ancak birlikte kazanılır. Takım/grup sinerjisi denilen bir güç vardır.

 

BİR ELİN NESİ VAR…

Takım sözcüğü Türk Dil Kurumu’na (TDK) göre “Görev bakımından birbirini tamamlayan kimselerin topluluğu, grup, ekip”tir. Görüleceği üzere takım-grup-ekip aynı anlama gelmektedir. Takım sözcüğü, İngilizce/Team; Türkçe /Tim sözcüğü ile eş anlamlıdır. Grup sözcüğü ise İngilizce/Group sözcüğünden türetilmiş olup takım sözcüğü ile eş anlamlıdır.

Cemiyet ve cemaat sözcükleri ise Arapça kökenli olup “cem olma” yani bir araya gelme anlamını taşırlar. Cemiyet sözcüğü ile cemaat sözcüğü arasında ise fark vardır:

• Cemaat kavramı sosyolojik açıdan birincil grup diye ifade edilen birbirlerine güvenen, sıcak bir ortamda yaşayan, karşılıklı dayanışma içinde bulunan sınırlı sayıdaki bireylerden oluşur. Üyeler sık sık bir araya gelirler; karşılıklı ilişkiler plansız programsız oluşur; grup üyeleri yalnızca kendilerini değil öbür üyeleri de düşünürler. Bu grupların üye sayısı az olup aynı özellikleri gösteren insanların bir araya gelmesinden oluşur.

• Cemiyet ise sosyolojik açıdan ikincil grup denilen daha kalabalık, nispeten geçici, benzerlik göstermeyen resmi gruplardır. Bu grupların üyeleri birbirleriyle belirli çıkar ve aktiviteleri açısından ilişki kurarlar. Birbirinden farklı özellikler gösteren insanların bir araya gelmesinden oluşur.

 

HENRY FORD’A GÖRE TAKIM VE BAŞARI

Ama her halükârda hem cemiyet hem de cemaat aslında birçok takımlardan oluşan büyük bir takımdır.

Sosyal bir varlık olan insanlar ortak bir amaç için bir araya gelirler ve bu amaca ulaşmak veya diğer ifade ile başarmak veya zafere ulaşmak için takım oluştururlar. Takımın gayesi iş bölümü yapıp daha etkin bir şekilde amaca ulaşmaktır.

Birlikte başarmak için takımın birbirine kenetlenmesi, inanması ve işbirliği yaparak iş bölümü yapması gerekir. Dünyaca ünlü işadamı H. Ford bunun önemini “Bir araya gelmek sadece bir başlangıçtır. Bir arada kalmak ya da tutmak büyük bir ilerlemedir. Birlikte çalışmak ise, gerçek başarıdır” şeklinde özetlemiştir.

 

TAKIM OLMANIN GÜCÜ

Takımların büyük bir sinerjisi veya gücü vardır. İhlas Risalesi’nde verilen ilginç matematiksel bir örnekte 1+1’in 2 yapacağı, ancak omuz omuza, yan yana duran iki adet birin 11 yapacağı harika bir şekilde açıklanmaktadır. Söz konusu bahsin orijinal metninde şöyle anlatılır: “Evet, üç elif ittihad etmezse, üç kıymeti var. Sırr-ı adediyet ile ittihad etse, yüz on bir kıymet alır. Dört kere dört ayrı ayrı olsa, on altı kıymeti var. Eğer sırr-ı uhuvvet ve ittihad-ı maksat ve ittifak-ı vazife ile tevafuk edip bir çizgi üstünde omuz omuza verseler, o vakit dört bin dört yüz kırk dört kuvvetinde ve kıymetinde olduğu gibi, hakikî sırr-ı ihlâs ile, on altı fedakâr kardeşlerin kıymet ve kuvvet-i mâneviyesi dört binden geçtiğine, pek çok vukuat-ı tarihiye şehadet ediyor.” şeklinde izahtan sonra, bu işin sırrını da şöyle açıklar: “Hakikî, samimi bir ittifakta her bir fert, sair kardeşlerin gözüyle de bakabilir ve kulaklarıyla da işitebilir. Güya on hakikî müttehit adamın her biri yirmi gözle bakıyor, on akılla düşünüyor, yirmi kulakla işitiyor, yirmi elle çalışıyor bir tarzda mânevî kıymeti ve kuvvetleri vardır.”

Bu hakikatın farklı bir ifadesini dünyaca ünlü bir futbolcunun ağzından şöyle duymuştum. Demişti ki, “Ben takımımın son vuruşunu yapan oyuncuyum, attığım goller sadece bana ait değildir. 18 kişiden oluşan takımımın 18 beyni ile düşünüyor, 36 gözle bakıyor ve 36 ayak gücüyle çektiğim şutlar ile gol atıyorum. Yani aslında atılan golleri ben değil, takımım atıyor” şeklinde önemli bir gerçeği dile getiriyordu.

Takım anlayışında “ben” değil, “biz” kavramı hükmeder. Takımın başarısı, şerefi, maddi veya manevi başarısı tüm üyelere aittir.

 

TAKIM OLMANIN FAYDASI

Takım olmanın maddi ve manevi faydasına dair İhlas Risalesi’nde verilen iki güzel örnek vardır. Maddi faydasına ilişkin dikiş iğneleri yapan bir takım çalışması örneğinde uzmanlaşma ve iş bölümü ile birlikte daha çok kazanılacağı vurgusu yapılmaktadır:

“Dikiş iğneleri yapan on adam, ayrı ayrı yapmaya çalışmışlar. O ferdî çalışmanın, her günde yalnız üç iğne, o ferdî sanatın meyvesi olmuş. Sonra, teşrikü’l-mesâi düsturuyla on adam birleşmişler. Biri demir getirip, biri ocak yandırıp, biri delik açar, biri ocağa sokar, biri ucunu sivriltir, ve hâkezâ... Herbirisi iğne yapmak sanatında yalnız cüz’î bir işle meşgul olup, iştigal ettiği hizmet basit olduğundan vakit zayi olmayıp, o hizmette meleke kazanarak, gayet süratle işini görmüş. Sonra, o teşrik-i mesâi ve taksim-i a’mâl düsturuyla olan sanatın semeresini taksim etmişler. Her birisine bir günde üç iğneye bedel üç yüz iğne düştüğünü görmüşler.”

Takım olmanın manevi faydasına ilişkin verilen örnekte ise şirketleşmenin yani çaba ve gayretlerin birleştirilmesi önemi vurgulanmıştır. Maddi şirketlerde toplam kazanç hissedarlara hisse oranınca bölünürken, manevi şirketlerde ise toplam hasılatın aynen bir mislinin hiç bölünmeden üyelere dağıtılacağı anlatılmaktadır: “Nasılki dört beş adamdan, iştirak niyetiyle biri gazyağı, biri fitil, biri lâmba, biri şişe, biri kibrit getirip lâmbayı yaktılar. Herbiri tam bir lâmbaya mâlik oluyor. O iştirak edenlerin herbirinin bir duvarda büyük bir âyinesi varsa, herbirinin noksansız, parçalanmadan, birer lâmba, oda ile beraber âyinesine girer. Aynen öyle de, emvâl-i uhreviyede sırr-ı ihlâs ile iştirak ve sırr-ı uhuvvet ile tesanüd ve sırr-ı ittihad ile teşrikü’l-mesâi, o iştirak-i amâlden hâsıl olan umum yekün ve umum nur herbirinin defter-i amâline bitamâmihâ gireceği, ehl-i hakikat mâbeyninde meşhut ve vakidir. Ve vüs’at-i rahmet ve kerem-i İlâhînin muktezasıdır.”

Evet görüleceği üzere yaşanan tüm bu hadiseler sevgili Peygamberimizin (asm), “Allah’ın rahmet ve kudret eli topluluk üzerinedir” ifadesini açıkça tasdik etmektedir. Ancak Kur’an’da ifade edilen “...Ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık” (Hucurat, 49:13) ayetinin geniş bir manası “Sizi taife taife, millet millet, kabile kabile yaratmışım, tâ birbirinizi tanımalısınız ve birbirinizdeki hayat-ı içtimaiyeye ait münasebetlerinizi bilesiniz, birbirinize muavenet edesiniz. Yoksa, sizi kabile kabile yaptım ki, yekdiğerinize karşı inkârla yabani bakasınız, husumet ve adâvet edesiniz değildir.” Yani evet bir takım veya cemiyet veya cemaat olmak güzel ve faydalı, ancak bunu diğerlerini ayrıştırmak ve ötekileştirmek için değil, sosyal faydadan azami yararlanmak için yapmak güzeldir.