TR EN

Dil Seçin

Ara

Dünyayı Kuşatan Rahmet

Dünyayı Kuşatan Rahmet

Göç yolunda yavrusunu sırtında taşıyan kuş çok yorulmuştu.

Annesinin durumunu gören yavru:

“Ben de seneye seni sırtımda taşıyacağım.” dedi.

Anne cevap verdi:

“Bu hiçbir zaman olmayacak yavrum. Çünkü gelecek yıl da sen kendi yavrunu sırtında taşıyacaksın.”

***

Kuran’da Rabbimiz şöyle buyuruyor:

“Göklerde ve yerde nice deliller vardır ki, insanlar onların yanından dönüp bakmaksızın geçip giderler.” (Yusuf Suresi, 105)

El-Hak; ayet doğru söylüyor.

Evet en çok göz önünde olduğu halde belki en az dikkat çeken bir hakikat, şefkat ve rahmet hakikatidir.

Bir canlı gözünü açar dünyaya sessizce.

Kimse bilmez, kimse görmez, sadece Yaradan bilir.

Bir dünya kurulur yuvaların birinde, bir hayat yaratılır. Misafir daha dünyaya gelmeden hazırlıklar başlar. Bir anne ve bir de baba o yavruya hizmetkâr yapılır.

Neler oluyor, neler bitiyor kimse bilmez.

Sadece Allah bilir.

Uzak yerlerden, gece gündüz rızık taşınır yavrunun ayağına.

Bembeyaz bir sütü kendisi için hazırlanmış bulur yavru dünyaya gözünü açtığında.

Ya da rızkı koşturulur ayağına aciz yavrunun.

Durum değişmez, her iki halde de bir “rızık verici” görüp gözetmektedir yavruyu.

Her muhtacın rızkı en uygun vakitte hazırdır. Yavru doğar sütü hazırdır; yavru doğar derede otu bitirilir…

Dünya, işte böyle bir Rahman’ın gözümüzün önünde cereyan eden sonsuz rahmetiyle kuşatılmıştır.

Şefkat kendini hemen gösterir kalp gözüne, fakat bazen kafa gözü görmez bu şefkati.

Çünkü insanın bahanesi çoktur, işleri çoktur, bakacak zamanı yoktur…

Başka yerlere kaçmak için bahaneleri bitmez.

Oysa bir yuvada bir kuşun beslenmesi, bir bebeğin dünyaya gelirken sütünün hazır edilmesi, dünyanın en büyük mucizelerinden iken ve görülmeye lâyık iken, ne hikmetse kaçar insan bunu düşünmekten, görmez ya da görmezden gelir…

Ne olur o zaman?

Rezzak olan Rabbimizin dünya üzerinde yavrularda gösterdiği muhteşem bir mucize ıskalanmış olur; sıradan, değersiz bir fiil haline dönüşür o insanın gözünde.

Bunun da vebali yok mudur!..

***

Anne baba, kendilerine emanet edilen yavrularını korumak için çırpınır dururlar. Günler geceler boyunca sürer; haftalar, aylar takip eder birbirini.

Bazen de yıllarca sürer bir yavrunun yetişmesi.

Yavru bir gün uçar gider yuvadan.

Anneyle baba başka görevleri, başka yolcuları beklemeye başlar.

Gidenden hiçbir fayda ya da menfaat görmez anne baba. Onlar yavruyu yetiştirir sadece.

Yetişen yavrular da anneler ve babalar olurlar.

Arkadan gelenler de dört elle sarılır yaratılış görevlerine. Hayatları pahasına yerine getirirler emirleri.

Şuursuz oldukları halde şuurlu gibi hareket ederler; çünkü bir rahmetin rehberliğidir onları koşturan…

***

Her canlı işte böyle, ya anne olmak için gözünü açar bu dünyaya, ya baba olmak için.

Canlılar dünyasına bakanlar anneler, babalar, yavrular görürler. Bunlar bir saydam perdedir aslında, arkasından dünyayı kuşatan bir rahmet görülür bütün ihtişamıyla, bütün görkemiyle…

Görebilene aşk olsun.