TR EN

Dil Seçin

Ara

“Soru Sor!” / Yaşanmış Öykü

“Soru Sor!” / Yaşanmış Öykü

Mesai arkadaşıyla akşam iş çıkışında yaşlı hocasını ziyarete gitmişti. Hocası 93 yaşına gelmiş Osmanlı’nın son medrese öğrencilerinden biriydi. Ancak ileri yaşı ve hastalıklarından dolayı o günlerde ayağa kalkamaz olmuştu.

Her ziyaretinde farklı konular açılıyor, çok istifade ettiği dersler alıyordu.

Hocasının evine vardıklarında kapıyı büyük oğlu açıp buyur etti. Kısa bir hal hatırdan sonra babasının iki gündür iyice ağırlaştığını, ara ara yükselen ateşiyle şuurunu kaybettiğini söyledi. Üzülmüşlerdi. Belli ki hocası son günlerini yaşıyordu.

Oğlu tamamen uyku halinde olan hocanın kulağına eğildi ve biraz sesini yükselterek, “Baba Mehmet Bey geldi, Mehmet Bey geldi.” dedi.

Hareketsiz yatan yaşlı hocası, öğrencisinin ismini duyunca bir anda gözlerini açarak başını çevirdi ve esef dolu bir sesle dedi ki, “Oğlum Mehmet; ne duruyorsun!? Soru sor. Soru sor. Bak ilim toprağa gidiyor…”

Oysa ne soru sorulacak ne de sorulan soruya cevap verecek hali vardı. Zaten o sözlerinden sonra tekrar o sessiz haline döndü.

Biraz sonra okunan yatsı ezanıyla birlikte iki arkadaş evden ayrıldılar.

Camiye giderken arkadaşı, “Böyle bir ilim ehlinden son bir ders almak isterdim.” dedi.

Fakat Mehmet’in “Ben dersimi aldım.” cevabına arkadaşı şaşırmıştı, “Bir şey anlatmadı ki ne dersi aldın?” diye sordu.

Mehmet durdu ve tane tane şöyle dedi: “İnsanlar ölüm döşeğinde kendi dertlerine düşerler. Oysa hocamın zihni o halde bile ilimle meşguldü… İlmin hayattan da ölümden de önemli olduğunu bu akşam anladım.”

Evet gerçekten de hocası o akşam son dersini vermişti.

Ertesi gün vefat haberini aldılar.