Büyük bir deprem yaşadık. Geniş bir alanda yaşanan deprem her birimizi ayrı bir hüzne boğdu. Rabbimizden gelen bu imtihanda fert fert kendi payımıza düşen sorumluluklarımızı düşünmemiz gerekiyor.
Malum Sakaryalı olarak bundan 23 yıl önce bizler de böylesi bir deprem yaşamıştık…
Yaşanan depremlerin hemen ardından farklı konular gündeme gelir ve tartışmalar başlar. Bazı meslek grupları hakkında eleştiriler yapılır. Tartışılan meslek gruplarından biri de müteahhitlerdir; tartışmalar onların üzerinde yoğunlaşır.
Ben de size merhum bir müteahhitten bahsetmek istiyorum.
Yaşadığımız 1999 depreminin ardından evimizin bulunduğu sokakta bazı binalar yıkılmış ve can kayıpları yaşanmıştı. Vefat edenlere rahmet diliyorum. Elhamdülillah bizim evimiz sağlam ve hasarsız evler arasındaydı. Evimizin karşısındaki cadde üzerinde 1977 yılında yapılmış 5 katlı bloklarlarda hiçbir çizik ve çatlama yaşanmamıştı. Herhangi bir can ve mal kaybının olmadığı bu binalar oldukça dikkat çekici bir şekilde ayakta duruyordu. Bu inşaatların yapıldığı tarihleri bendeniz çok iyi hatırlıyorum. Ankaralı bir müteahhit bu inşaatları yapmıştı.
Depremin üçüncü günü sabah saatlerinde yakılan ateşin sönmek üzere olan közlerinin etrafında komşularla otururken bir araç yanımıza gelerek park etti. Arabadan inen iki arkadaş bizlere selam verince yanımıza davet ettik. Kısa bir geçmiş olsun faslının ardından nereden geldiklerini sorduk. İçlerinden büyük olanı (yaşının 50’ye yakın olduğunu tahmin ediyorum) kendilerini tanıttıktan sonra, “Şu karşısında oturduğunuz 5 katlı binaları bizim babamız yapmıştı. Uzun zaman buraya geldi gitti. Bu binalara hep özen gösterdi. Kendisi bundan birkaç yıl önce vefat etti. Biz iki kardeşiz. İkimiz de müteahhitlik yapıyoruz. Buranın bir deprem bölgesi olması hasebiyle yaptığı binalar onun için çok önemliydi. Babamız bu inşaatı teslim ettikten sonra bizlere vasiyet etti. Bölgede bir deprem olması durumunda bu binaları bizim mutlaka gidip kontrol etmemizi söylemişti. Bizler de babamızın vasiyeti üzerine onun yaptırdığı binaları kontrol için geldik. Görüyoruz ki binalar sapasağlam, dimdik ayakta. İnsanlar babamızın arkasından onu dualarla anıyor. Çok şükür, bir müteahhit olarak yaptığı işler bizim yüzümüzü güldürdü. Deprem ve can kayıpları bizi üzse de onun yaptığı binaları ayakta görmek bizleri sevindirdi.”
Elbette ki bu buruk bir sevinç ama işini doğru yapan bir insanın böyle afetler sonrası da sevinmeye hakkı yok mudur?
İşini doğru yapmasının yanında gelecek nesillere de böyle vasiyette bulunması, yaşanan afet sonrası yüreklere su serpen bir olay değil mi? İnsan işini güzel yaptı mı öldükten sonra da rahmetle anılıyor.
Bu vesileyle yüzyılın afetini yaşayan bölge halkına tekrar geçmiş olsun diyorum.