TR EN

Dil Seçin

Ara

Sanat Ve Reklam

Sanat Ve Reklam

İnsanlar yaşadıkları dünyanın ve kâinatın güzelliğini estetik ve sanat vasıtasıyla farkeder ve tanımlarlar.

Estetik bir kaygı olarak sanat, insanların ruhunun güzelliğinin yansıması ve duygularının dışavurumu olarak tarif edilir. İnsanlar yaşadıkları dünyanın ve kâinatın güzelliğini estetik ve sanat vasıtasıyla farkeder ve tanımlarlar.

Bütün sanat ve düşünce insanları, sanatı bilinçli bir tasarım ve sunum olarak kabul ederler. Hatta enteresandır ki, Marksist estetik tabiatta var olan güzellikleri sanat güzelliği olarak tanımlamaktan kaçınır. Platon’a göre dünyadaki var olan güzelikler “Mimemis” yani ilahi güzelliğin yansıması ve gölgesidirler. Sanat eserleri de ikinci elden Mimesis yani gölgenin gölgesidir.

Leonardo Da Vinci’ye modellik yapan bir kadın olan Mona Lisa’nın portresini yansıtan tablosunu sanat olarak kabul edip, aslını ve orijinalini yani güzel bir varlık olarak Mona Lisa’nın kendisini sanat eseri kabul etmemek aslında büyük bir çelişki ve yanılgıdır.

Sanatın böyle felsefi problemlerinin yanı sıra, burjuva tabir edilen üst sınıf insanların hizmetinde ve tekelinde olması da bütün sanat tarihi boyunca ayrı bir problem olmuştur. Sanatın gelişimini ve beğeni anlayışını yönlendiren bu durum, sanatçıların ruhundaki özgürlüğü ve özgünlüğü her zaman rahatsız etmiştir.

Eskiden sanat eserleri çok özel mekânlarda sergilenir ve değerlendirilirdi. Müzik ve tiyatro gibi sanatlar özel mekânlarda icra edildiği gibi görsel sanatlar da dinî mimari, saray ve müzelerde sergilenir ve el yazması kitaplara işlenirdi. Bir sanat eserine sahip olmak, üst sınıf bir kültür ve ekonomik zenginliğin göstergesi sayılmaktaydı.

Yirminci yüzyılın sanayi devrimi ve modern tüketim kültürü, sanatın da tüketimini değiştirmiştir. Fotoğraf ve sinema gibi kendileri de birer sanat olan teknolojik gelişmeler, günümüzde televizyon ve internet vasıtasıyla, her şeyin modasını çok hızlı bir şekilde değiştirdiği gibi sanatın tüketimini hızlandırmıştır.

Artık sanat eserleri çok hızlı bir şekilde üretilebilmekte ve çoğaltılabilmektedir. Yazılı ve görsel medya her türlü sanatı birer iletişim aracı olarak da kullanmaktadır. Bilhassa reklam sektörü yeni üretilen ürünleri pazarlamak için insanların estetik algısını etkilemekte, sanatın bütün imkânlarından yararlanmaktadır.

John Berger “Görme Biçimleri” adlı kitabında reklamların insanları mutsuz ettiğini öne sürer. Eskiden insanlar bir şeyi satın alıp sahip oldukları zaman mutlu olurlardı. Ancak şimdi modern insan, sahip olduğu bir şeyin tadını çıkaramadan reklamlar yüzünden yeni modelini görür ve bütün zevk ve lezzetini kaybeder. Ayrıca kendini fakir de hisseder.

Bediüzzaman, ‘Rüyada Bir Hitabe’sinde, bundan tam yüz sene önce bu durumu dikkat çekici bir şekilde özetlemiştir. Ona göre medeniyet insanı fakir etmiştir. Eskiden  bir insan dört şeye muhtaç iken, medeniyet yüz şeye muhtaç ve fakir hale getirmiştir. Çalışma ve üretim, masrafa ve tüketime kâfi gelmediğinden, insanlar hırs sebebiyle hileye ve gayrı meşru kazanç yollarına sapmışlardır.

Devlet ve toplumun gelişmesine ve zenginleşmesine karşılık, fertler sürekli artan ihtiyaçları sebebiyle fakirleşmektedirler. “Her ne ki elde yoktur ihtiyaçta vardır” tespitiyle, Bediüzzaman’ın ‘görenek belası’ olarak tanımladığı reklam, insanları her gün daha çok artan ihtiyaçları sebebiyle fakir ve mutsuz etmektedir.

Örnek olarak cep telefonları gösterilebilir. Her gün yeni bir modeli üretilen, tasarımları ve artan özellikleriyle cep telefonları artık iletişim ihtiyacını karşılamaktan çıkmıştır. Adeta insanların zenginlik ve kariyerinin bir göstergesi olmuştur.

Medyada reklamlar sanatın estetik ve görüntü imkânlarından yararlanarak, sürekli yeni modellerin özelliklerinden ve tasarımlarının şıklığından bahsederek insanları etki altında bırakmaktadır. Kredi ve taksitle ödeme imkânlarını da öne sürerek, bunların tüketiminin mümkün olduğu varsayımı ile, insanları satın almaya zorlamaktadır. Bu yüzden insanlar sahip oldukları mevcut eşyalarına kanaat ve şükretmek yerine, yeni modellerini almak için hırs göstermekte ve kendilerini mutsuz hissetmektedirler.

Sanatın medyada kullanımı sadece reklamlardan ibaret değildir. Artık insanlar birbirlerini etkilemek için en keskin silahını sanattan almaktadır. Artık sanat bir güçtür. Bu güce sahip olanlar diğer insanları istedikleri gibi yönlendirmekte ve yönetmektedirler. Sahip olmayanlar da sömürülmeye mahkûmdurlar.