TR EN

Dil Seçin

Ara

Satır Arkası

Satır Arkası

AKIL NEYE YARAR?

Serbestlik ve hürlük birbirinden farklı şeylerdir. İrade hürdür ancak serbest olmaz.

Başıboş gezen deveye Bedeviler 'cehl' derler. Yani ipini koparmış ve her an başka bir kervanın malı, kölesi olmaya hazır bir deveye 'cehl' yani 'cahil' derler. Deve kaçmasın diye boynuna ve ayaklarına bağladıkları ipe ise Bedeviler 'aql' (El Aql) yani 'akıl' derler. Akıl kavramının kökeni budur.

Öyleyse insanın başıboş gezmemesi ve başkalarının kölesi olmaması için bağlı olduğu bir ip vardır ve bu ipin adı ''akıl''dır. Akıllı bir varlık olan insan aynı zamanda bir ahlak varlığıdır. Akıllı bir varlık olan insan, serbest değildir ancak iradesi ve tercihi olduğundan hürdür. Hayvanlar iç güdü ve zekayla yaşam sürerler, insanlar akıl ve iradeyle hayat sürerler.

     (Mehmet Sabri Genç, Karekök Hayat)

 

***

 

''İnsanın elinde yozlaşmış herşey.''

''Doğru, ama herşeyin düzelmesi için sebep de insan değil mi? Peygamberler, veliler, kahramanlar da insan''

     (Cemil Meriç'ten ''Herşey insanın elinde yozlaşmış.'' diyen Rousseau'ya, bardağın dolu tarafını da gösteren harika bir cevap)

 

***

 

Ustaya rahmet duasıyla...

40 yıl önce Zafer'in ilk sayısından itibaren çizgileriyle ufkumuza şekil veren Vehip Sinan abimizi rahöetle yad ediyoruz.

Alttaki adreste VEHİP SİNAN KARİKATÜR SERGİSİ'ni ziyeret edebilirsiniz.

02-30 Nisan 2016 tarihleri arasında; 

İBB Karikatür ve Mizah Merkezi

Asmalı Mescit Mah. Refik Saydam Cad. Tali Sk. Tepebaşı 

Beyoğlu/İstanbul

 

***

 

Kalbin hacmini, içine aldığı sevgiler belirler.

     (Cenap Şahabettin)

 

***

 

SAHİP OLDUKLARINI GÖRECEK GÖZLER

H. D. Thoreau, hayatının belli bir dönemini, şehirden uzak kırlarda ve ormanda geçiren kalbi ve ruhi hazzı ile baş başa kalan bir insandı.

Kırlarda dolaşırken önünden geçtiği beyaz evlere gıpta ile ve hayranlıkla bakar, ömrünü o evlerden birinde huzur içinde geçirebileceğini düşünüp hayal eder, diğer yandan da o mütevazi evlerin mutlu sahiplerine şöyle seslenirdi:

''Allah'tan sizlere, sahip olduğunuz nimetleri görmesini bilecek gözler vermesini diliyorum.''

Sahip olduğunuz nimetleri görmesini bilecek gözler, işte bu gözlerdir ki gerçekleri görür...

 Nimeti görmeyen fark edemez, fark etmeyen de şükretmeyi hatırlamaz... Şükürsüzlük de eldeki nimetlerin kaybedilmesinin habercisidir. Çünkü değeri bilinmeyen şey gözden de düşer elden de... Bunun için nasıl baktığımız ve nasıl gördüğümüz çok önemlidir...

 

***

 

TRENLER VE HATIRALAR

Babam tren görmemiş akrabalarına hep bir hatırasını keyifle anlattı:

Bir sabah istasyonun oradan geçerken posta trenin saat sekiz buçukta, yani olması gerektiği zamanda istasyona girdiğini görünce, hemen koşup istasyon memurunu tebrik etmek istemiş. Memur gülmüş. ''Beyefendi'' demiş, ''o dünün treni! Rötar tam yimi dört saat!''

     (Kemal Sayar, ''Kendine iyi bak'' s.76)

 

***

 

AZİMLE VE SEBATLA DEVAM EDİNCE...

Çaresiz kaldığım zamanlarda, yakınımda bir taş ustası var, gider onu seyrederim.

Adam elindeki çekiç ile belki yüz kere vurur taşa. Ancak değil kırmak, küçücük bir çatlak bile oluşturamaz. Sonra birden, yüz birinci vuruşta taş ikiye ayrılıverir.

İşte o vakit anlarım ki; taşı ikiye bölen sadece o son vuruş değildir, ondan öncekilerin de payı vardır.

     A. Emre Çağlayan