TR EN

Dil Seçin

Ara

Ergenlik Çağı 2

Ergenlik Çağı 2

Fırtınalar içinde, sakinliği aramanın hikâyesidir ergenlik çağı...

Ergenle nasıl iletişim kurmalıyız, bir ebeveyn olarak ona nasıl yaklaşmalıyız?

Bunların hepsi onunla gerçekten konuşarak öğrenilecek şeyler. Sorgulamadan, aşağılamadan, kınamadan sadece onu anlamak için dinlemek...

Çoğu zaman anne baba olarak koruyucu tutumumuzla o daha anlatmaya başlamadan nasihat etmeye, kızmaya yöneliriz. Bu tutum, çocuğun yolunu kapatır. Sözünü, söyleyeceklerini ve paylaşacaklarını engeller. Zamanla, neyi söyleyince hangi karşılığı alacağını tahmin etmeye başlar ve tam söyleyecekken vazgeçer.

Her ne kadar korksak, korumaya çalışsak da, onu sabırla dinlemek çok önemli... Ancak böylelikle ne yaşadığının ve içindeki fırtınanın farkına varabiliriz. Daha bir şey yapmadan uyarmak, eleştirmek, ergeni savunmaya yönlendirir. Yaşadıklarını, düşüncelerini saklar, paylaşmaz. Bilir ki, paylaşsa da kimse onu anlamayacak...

Ergenin asıl sorunu ve şikâyeti, kimsenin onu anlamamasıdır. Kendi kendini bile çözemezken, bu yaşadıklarına kendisi bile anlam veremezken, büyüklerin onu anlamaması, duymaması onu gerçekten yalnızlaştırır. Kendi iç dünyasına daha çok yönelir. Tek başına odasında saatlerce vakit geçirmeyi, ailesiyle birlikte olmaya tercih eder.

Arada sırada gencin kendi başına kalması ve vakit geçirmesi normaldir ama bu durumun sürekli olması dikkat edilmesi gereken bir durumdur. Arkadaşlarından uzaklaşması, tamamen içine dönmesi, yalnızlaşması, konuşmak istememesi aile tarafından ciddiye alınmalı ve şefkatle yaklaşılmalıdır. Genci kontrol etmek isteyen anne baba, onu dinleyerek bunu daha kolay yapabilir. Yaşadıklarını onun cümlelerinden ve duygularından çıkarabilir.

Genci anlamak o kadar zor değildir aslında... Hormanları farklı çalışmaya başladığı için kendisini bile anlamayan gence, şefkatle yaklaşmak, onu anlayışla dinlemek çoğu zaman yeterli olur. Çünkü genç kendini çözmeye ve kişiliğini bir yere oturtmaya çalışırken sakin bir liman arar.

Çoğu zaman o da bilmez yolunu, sadece biliyormuş gibi yapar. Emin görünmek ona cesaret, güç ve kuvvet verir. Sürekli eleştirilen, yargılanan genç, daha katı ve sert görünür. İçindeki kırılgan çocuğu göstermek istemez. Güçlü ve katı görünerek kendini korumaya çalışır. Karşılıklı bu tutum aileyle gencin arasına mesafeler koyar. Kalan bu boşluğa dışarıdan birçok kişi girebilir. Bunların çoğu da sağlıksız tercihlerdir. Onaylanmak, dinlenilmek ve kabul edilmek için başka ilişkiler devreye girer.

“Bazen küçük bir çocuk gibi hissediyorum kendimi, bazen de kocaman bir adam gibi... Bazen anneme sokulup korkuyorum, hem de çok korkuyorum diye ağlamak istiyorum. Bazen de diklenip, istediğimi yapabileceğimi göstermeye çalışıyorum. Aslında büyümekten çok korkuyorum. İçimdeki bu değişikliklere anlam veremiyorum. Bazen çok sinirli ve hırçın olabiliyorum ama hemen sonra deli gibi mutlu hissediyorum kendimi... Duygularım ne çabuk yer değiştiriyor, biri gidiyor, biri geliyor sanki... Sebepsiz mutluluklarım oluyor bazen, aynı sebepsiz hüzünlerimin olması gibi...”

Ergenlik dönemini yaşayan bir gencin cümlelerinden onun içinde bulunduğu durumu henüz anlayamadığını görüyoruz. Genç için duygular öyle sık yer değişirir ki, kendisi bile anlayamaz. Az önce çok öfkelendiği bir olaya, birkaç dakika sonra kahkahalarla gülebilir.

Her duyguyu doruklarda yaşar. En dipte ve en dorukta... Bir ortası zor bulunur... Aslında bu dönem gencin dengeyi aramasının ifadesidir. Sükûnet ve itidali arama sürecidir.

Fırtınalar içinde, sakinliği aramanın hikâyesidir ergenlik çağı...