TR EN

Dil Seçin

Ara

Satır Arkası

Satır Arkası

YUMUŞAK KALPLİLERİN UĞRAK YERİ: SADAKA TAŞI

Sadaka taşlarının isimlerinin bölgelere, ülkelere ve zamana göre değiştiği görülmektedir. İşte sadaka taşlarına halk arasında verilen isimlerden bazıları:

Sadaka taşı, zekat taşı, zekat kuyusu, dilenci mihrabı, hacet taşı, ihtiyaçgah, fukara taşı,hayrat deliği...

Osmanlı döneminde sadaka taşları, genellikle gözden, kalabalıktan uzak, fakir, muhtaç ve hasta insanların barındığı yerlere yakın mekanlara konulurdu.

Sayıları gün geçtikçe azalan, bir zamanlar İstanbul'da 160 adet olduğu tahmin ediliyor.

Ne işe yaradıkları, kimler tarafından ve ne zaman dikildikleri hakkında pek çok insanın bir fikrinin olmadığı sadaka taşları gayet sade, mütevazi fakat bir o kadar da derin anlamlar ifade eden ve iyilik yapmayı hatırlatan eserlerdir.

Cömertlik, iyilik yapmak, yardım etmek görerek öğrenilmesi gereken faziletler olduğu için, bu tür faydalı eserler insanların yardımsever olmalarına katkıda bulunurlar.

Üstelik kimin verdiği ve kimin aldığı da bilinmediğinden, iyiliğin sadece Allah için yapılması gerektiğine de çok güzel örneklerdir.

                                                                                                                    Adnan Emiroğlu

 

***

 

Sabır ve dua müminin ne güzel iki silahıdır.

                                     Hadis-i Şerif

 

***

 

Şu düşündürücü çağımızda, daha da düşündürücü olan, bizim hala düşünmüyor olduğumuzdur.

                                                                                      M. Heidegger

 

***

 

MERHAMET HERKES İÇİN LAZIM

İyileşmemiz gerek, dünyanın iyileşmesi gerek, zulme karşı merhameti diriltmek gerek. Zalimin nobran bombalarına merhametin bilgelik ve erdemiyle direnmek gerek. Merhamet diğer varlıklar için dünyayı emin bir yer kılmaktır.

Merhamet seni öldürmeye gelenin sende dirilmesi demektir.

Merhamet şefkat ve çabayla geliştirilebilir. Hiçbir hayvan, yüksek düzeydeki bilişsel süreçlerle arzularına gem vurmaz. Hiçbir hayvan gayretle bir beceriyi geliştirebileceğini bilmez. İnsan bilir.

Neye değer vermeyi öğrenmişsek, onu olmayı isteriz. 

Ey merhamet! Ey kalpten kalbe giden yol! Yak kandillerini, dağılsın karanlık.

                                                                         Kemal Sayar

 

***

 

Western romancısı Louis Amour (1908-1988) bir anısını anlatıyor:

Bir gün daktilonun başına çökmüş çalakalem yazıyordum. Birden küçük kızım başıma dikildi: ''Baba neden bu kadar hızlı yazıyorsun?''

''Çünkü öykünün sonunu çok merak ediyorum kızım.''

 

***

 

TÜRKİYE'NİN ANLAMI

Üzerinde yaşadığımız bu topraklar, namaz kılar gibi vatan kılınmıştır. Bunun aksini kimse söyleyemez.

Yunus Emre'nin niçin çok sayıda türbesi olduğunu hiç düşündünüz mü? Ona sahip olmakla değil, bu topraklara sahip çıkmakla ilgili özel bir durumdur bu. Dönemin şartlarını göz önünde bulundurursanız, o türbelerin her birinin birer tapu senedi olduğunu görürsünüz.

Rivayetlere göre, Saru Saltuk vefat ettiğinde, evinden yedi tabut birden çıkmış ve her tabut, başka bir yöne götürülmüş, gömülmüştür. Bunun nedenini biraz düşünün derim.

Ben de düşüneyim: Bu topraklarda daha yeniyiz. Ne olacağımız belli değil. İnsanımız, hiç olmazsa bu kabirlere, türbelere sahip çıkar, buraları kolay kolay terk etmez.

İbn-i Haldun, coğrafyanın kader olduğunu söyler. Türkiye de bizim kaderimizdir.

İnancıma göre, burası, Uhud Savaşı'nda okçuların korumak zorunda olduğu, hiç ayrılmamaları gereken tepe gibidir. Buradan bakınca, Mekke'den Medine'ye, Halep'ten Şam'a, Bağdat'tan Kudüs'e, Buhara'dan Semerkand'a, Saraybosna'dan Üsküp'e kadar her yer görünür. Burayı terk etmek yahut zayıf bırakmak, ta oralara yansır, nitekim yansımıştır. O halde, Türkiye'nin 'köprü' olduğunu söyleyenlere 'kale' hatırlatması yapalım.

Burası, ülkelerden bir ülke, topraklardan bir toprak değildir. Burada yaşamanın, kalmanın çeşitli zorlukları vardır. Buna 'bedel ödemek' diyoruz. Unutmayalım ki, insanlar ölür, milletler yaşar. Bazen bir bir, bazen bin bin.

Şimdi, yeni bir dönemden geçtiğimiz söyleniyor. ''Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda'' gibi duygular, bayrak gibi kelimeler, bazılarına göre, 'hamaset' kapsamına giriyor. Girsin...

                                                                                            İbrahim Tenekeci