TR EN

Dil Seçin

Ara

Allah'ın Orduları

Allah'ın Orduları

Dünya bir imtihan ve mücadele yeri.

Dünya bir imtihan ve mücadele yeri. Burada hayır-şer, güzel-çirkin, iyi-kötü bir arada ve karışık yaratılıyor. Bilinmek için kâinatı yaratan Allah (cc) bu âlemin çarklarını hayrı, güzelliği ve iyiliği sonuç verecek şekilde çeviriyor… İşte bunu yaparken de sebepleri yani mahlukatını kullanıyor. Allah’ın yarattıkları aynı zamanda Onun takdirini gerçekleştirmek için Onun orduları oluyor.

Temmuz ayında yaşadığımız elim darbe girişimiyle de gördük ki; Allah (cc) nice azları nice çoklara galip getirdiği gibi, vatan sevgisi ve imanlarından başka hiçbir silahları olmayan insanları, tankıyla, topuyla, uçağıyla askeriyle gelen bir orduya galip getirdi… Vatanımızı düşmana çiğnetmedi şükürler olsun…

Bu vesileyle, kumandan-ı âzam olan Allah’ın diğer ordularını da hatırlayalım ve Onun azametini bir derece de olsa tanıyıp Âlemler Rabbini tesbih edelim istedik…

Bahsettiğimiz ordular, silahlarla donatılmış, cüsselerinden başka büyüklüğü olmayan ve sadece yakıp yıkan bu ordular da değiller.

Evet, öyle bir kumandan var ki ve zerrelere öyle manevralar yaptırıyor ki, gözle görülmeyen askerlerinden kurduğu ordularla akılalmaz bir nizamın intizamını sağlıyor, iyileştiriyor, düzeltiyor. Ordu deyince “disiplin, itaat, manevra ve savaş” gibi şeyler hatırımıza gelir. Bu açıdan baktığımız kâinat, bize şu âyetin mânâsını ders verir “Göklerin ve yerin orduları, Allah’ındır.” (Fetih Suresi, 7)

 

ALLAH’IN ORDULARI

Evet, şu varlık âlemi, büyüklüğü nisbetinde muhteşem bir kışladır. Gökyüzündeki güneş, ay ve yıldızlar ise, Allah’ın askerleri. Bu kışlanın en hareketli bir bölümü, içinde yaşadığımız yerküresidir. Atmosferde meydana gelen fırtınalar, gök gürültüsü, şimşek ve yağmurlar, hava kuvvetlerinin bir bölümüdür. Kartaldan sineğe kadar sıralanan kuşlar sınıfı da, başka bir bölümü...

Denizlerdeki balinalardan yunuslara, köpek balıklarından hamsilere kadar binlerce canlı, deniz kuvvetlerinde yer alır.

Dikenli bitkilerden kadife tenli lâlelere, küçük fidanlardan dev çınar ağaçlarına ve ormandaki arslanlardan yer altındaki küçük karıncalara kadar yüzbinlerce hayvan cinsi de, kara kuvvetlerinin mensupları arasındadır. Allah’ın ordusundaki fertler ister küçük, ister büyük olsun, vazife yapmakta nazlanmazlar.

Mikro âlemdeki mikroorganizma ve virüsler, hayalimizin dahi alamayacağı kadar muazzam vazifeler görerek, o muhteşem ordunun merhametli kumandanına intisap etmekle nelerin yapılabileceğini ispat ederler.

Atomlar, tam bir itaat ve vazife anlayışı içersinde çalışır ve hadlerini zerre kadar dahi aşmayarak tayin edildikleri yerlerde harika fiillere mazhar olurlar.

Görmediğimiz âlemin sakinleri olan melekler, bu ordunun başka bir kısmıdır. Yaratılış olarak masum, Allah’ın emriyle iş gören ve asla isyan etmeyen nuranî varlıklar.

Hz. Âdem’den Peygamber Efendimiz’e (asm) kadar uzanan peygamberler silsilesi ve bunlara tâbi olan sıddıklar, şehitler ve salihler zümresi ise, bu ordunun en muhteşem kısmıdır.

Şimdi, Kur’an âyetlerinin ışığı altında ve varlık âlemi hakkındaki bilgi ve tecrübelerimizin yardımıyla, bu İlâhî orduyu daha yakından tanımaya insan ordusu ile başlayalım.

 

İNSAN ORDUSU

Kâinat Halıkı’nın en değerli, en nazlı, en niyazlı, fakat bazan da en âsi kulları bu sınıfta toplanmış.

Ve arz ordugâhının bu değerli askerleri, O yüce kumandanın tevhid bayrağını her yere dikmek gibi bir bayraktarlık vazifesiyle görevlendirilmiş. Fakat bu vazifesi çok önemli olduğundan, bütün şer güçler peşine düşmüş ve onu adım adım takip etmeye koyulmuş.

Maddî yönden mikroplar, onun vücud ülkesini tahrip etmeye ve vazifesini yapamaz duruma getirmeye çalışırken, mânevî yönden şeytanlar, insan üzerinde hâkimiyet kurmaya yönelmiş. Nefis, şeytanın bir casusu olarak onun bünyesine göz dikmiş.

Hırs, enaniyet, riya, heva ve heves gibi düşmanlar, kalp kalesinin zayıf noktalarından sızmayı hedef almış.

Şeytan, bu vesvese kuvvetlerini kalb üzerine gönderdiğinde kalbin yapabileceği şey, akıl mancınığına sarılmak ve O yüce kumandanın birliğine dair delil füzelerini, o şer güçlerin üzerine fırlatarak onları yok etmek oluyor. Ve bunu başardığı takdirde, rütbesi birden yükseltilerek meleklerin de üzerine çıkartılıyor.

 

VE İSLÂM ORDUSU...

İslâm ordusu, Hz. Âdem’den tâ Peygamberimize (asm) ve O’ndan da kıyamete kadar devam edecek olan nebîler, sıddıklar, şehitler ve salihler zümresinden meydana geliyor. Evet, Hz. Âdem’le başlayan insanlık tarihinde, insanların iki gruba ayrıldığı görülüyor:

1. Allah’ın gösterdiği yoldan giden peygamberler ve onlara tâbi olanlar.

2. Şeytanın gösterdiği yoldan gidip, nefis ve hevaya tâbi olanlar.

İnsanlık tarihi, bu iki grubun mücadele tarihidir.

Bu mücadele, Kur’ân’ın benzetmesiyle madenlerin birbirinden ayrışması mücadelesidir. Yani, Hz. Ebu Bekir gibi elmas ruhlu olanların, Ebu Cehil gibi kömür ruhlu olanlardan ayrılmasıdır. Bu mücadele esnasında bazan şeytanın orduları galip gibi görülse de, bu tamamen dış görünüş itibariyledir ve akan bir nehrin üzerindeki köpükler gibidir. (Ra’d suresi, 17) Köpük, sönmeye mahkûmdur. Su ise hedefine varacaktır. Firavun ve Nemrut gibilerin saltanat köpükleri hep sönmüş, zulmettikleri Müslümanlar ise, bir nehir gibi cennete akmışlardır.

İslâm ordusu, en büyük kumandam olan Hz. Muhammed (asm) kumandasında, sayıca kendinden kat kat fazla düşmanları mağlup ederek TEVHİD sancağını dünyanın her tarafında şerefle dalgalandırmıştır.

Son olarak bazı âyetlerin meâlleriyle mevzumuzu noktalayalım:

“Şeytanın grubunda olanlar hüsrana mahkûmdurlar.” (Mücâdele suresi, 19)

“Allah şöyle hüküm vermiştir: Celâlim hakkı için muhakkak ki, Ben ve peygamberlerim galip gelecektir.” (Mücâdele suresi, 21)

“İyi bilin ki, Allah’ın tarafında olanlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.” (Mücâdele suresi, 22)

“Şüphesiz Allah taraftarları galiplerin ta kendileridir.” (Mâide suresi, 56)

“Ordularımız, muhakkak galip gelecektir.” (Sâffât suresi, 173)