Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın, çendan her hali ve her tavrı, sıdkına ve nübüvvetine şahit olabilir. Fakat her hali, her tavrı harikulâde olmak lazım değildir. Çünkü, Cenâb-ı Hak onu beşer suretinde göndermiş, tâ insanın ahvâl-i içtimaiyelerinde ve dünyevî, uhrevî saadetlerini kazandıracak amâl ve harekâtlarında rehber olsun ve imam olsun ve herbiri birer mucizât-ı kudret-i İlahiye olan âdiyat içindeki harikulâde olan sanat-ı Rabbâniyeyi ve tasarruf-u kudret-i İlahiyeyi göstersin. Eğer ef'âlinde (işlerinde) beşeriyetten çıkıp harikulâde olsaydı, bizzat imam olamazdı; ef'âliyle, ahvâliyle, etvârıyla ders veremezdi.
(Mektubat, On Dokuzuncu Mektup, 93)
***
Bu Dünya fanidir. En büyük dava, baki olan âlemi kazanmaktır. İnsanın itikadı sağlam olmazsa, davayı kaybeder.
(Emirdağ Lahikası, 15)
***
Şu koca kâinat sarayının bir ustası var. O usta onu bilir, görür, yapar, idare eder.
(Sözler, Otuz Üçüncü Söz, 628)
***
Sadaka nasıl mal ile olur. İlim ile dahi olur. Kavl (söz) ile, fiil ile, nasihat ile de oluyor.
(Sözler, Yirmi Beşinci Söz, 335)
***
Tarih şahittir ki, ehl-i İslâm ne vakit dinine tam temessük etmişse, o zamana nispeten terakki etmiş; ne vakit salâbeti terk etmişse, tedennî etmiş. Hıristiyanlık ise bilâkistir.
(Mektubat, Yirmi Dokuzuncu Mektup, 423)
***
Bu meydan-ı imtihanda olanlar, başı boş değiller; saadet sarayları ve zindanlar onları bekliyorlar...
(Sözler, Onuncu Söz, 55)