TR EN

Dil Seçin

Ara

Satır Arkası

Satır Arkası

''HAYATIN İÇİNDEN KOPMAMAK LAZIM''

Çocuklar ve gençler Hollywood sanayisinin ürettiği ürünlerle imgelemleriyle kendi dünyalarını biçimlemiş oluyorlar. Geçenlerde bir arkadaşım; ''Bir gün oğluma, 'Bana bir mezarlık resmi çiz.' dedim ve bana başında haç resimlerinin olduğu bir sürü mezar çizdi. 'Oğlum sen nerede gördün böyle mezarı?' diye sorduğum zaman, 'Baba, televizyonda gösterilen bütün mezarlar böyle.' dedi.

Bakın, çocuklarımızı hayattan koparttığımız zaman nelerle karşılaşıyoruz. O yüzden benim çok sevdiğim bir slogan ''Televizyonu kapat hayatı aç!''

Çocuklarımızı hayatın içinde  gezdirmemiz lazım. İnsanların kanlı canlı varlıklar olduğunu, onlara bir yumruk isabet ederse, bir acı isabet ederse ağlayabileceklerini, üzülebileceklerini göstermemiz lazım. Yoksa duyarsızlaşıyoruz.

Televizyon abur cubur yemeyi hızlandırıyor. Çocuklar ekran karşısında çok oturdukları zaman fiziksel rahatsızlıklar da ortaya çıkmıyor mu?

Gençler arasında obezite büyük bir patlama yapmış durumda. Çünkü televizyon karşısında hepimiz pasif bir izleyiciyiz, televizyon bizden aktif bir şekilde katılım beklemiyor, böyle bir alet.

Kitap okurken aktif bir şekilde düşünerek sürece katılırsınız ancak televizyona sadece bakarsınız.

TV karşısında yüksek kalorili yiyecek ve içeceğin tüketilmesi obeziteyi tırmandırıyor. Reklamlar da domates, havuç, patlıcan özendirilmiyor, yani organik gıdalar olmuyor, burada reklam edilen şeyler aslında tüketilmesinde hiç bir fayda olmayan şeyler, bilakis zararlı olan şeyleri tanıtıyor. 

İşte kolayca tüketilen abur-cubur gıda dediğimiz şeyler çocuklara, gençlere sunuluyor. Kola, cips, çikolata... Gençler de böylece televizyon yayınıyla beraber tüketici kimliğine de sokulmuş oluyor. Bu araçlar ciddi bir şekilde radyasyon da yayıyor. 

Tüm ciddi meşgalelerden uzaklaşıp keyfince vakit geçirmek olarak telkin edilen tatil vakitleri, genelde TV karşısında geçirilir. İşte bu konuda Prof. Dr. Kemal Sayar hem uyarıyor hem de bu probleme çözüm yolu gösteriyor. Elbette bunları uygulamak bize düşüyor.

 

***

 

Kötü insanlar, yeryüzüne serpilmiş iyi insanları sınamaya yararlar. 

           — Voltaire

 

***

 

İnsanımız ariftir, siz sadece anlaşılır olmaya çalışın.

           — Mahir İz

 

***

 

Doktorlar sürekli hastalığı olanlara hava değiştirmeyi tavsiye ettiği gibi, ben de kökleşmiş alışkanlıkları olanlara yer değiştirmelerini tavsiye ederim. Çünkü alışkanlıkların edinildiği çevre, onları güçlendirmekten başka bir şey yapmaz.

           — Epiktetos

 

***

 

''İYİ KİTAPLAR BEYNİ GÜÇLENDİRİYOR''

İyi ve kaliteli edebiyat eserlerini okumanın beyin fonksiyonlarının çalışmasına olumlu katkılar yaptığı bilimsel olarak tespit edildi.

Liverpool Üniversitesi'nde yapılan araştırmada, deneklere klasik eserler yazmış önemli edebiyatçıların kitapları okutuldu. Yapılan deneyde deneklerin vücuduna, beyin dalgalarını ölçen tarayıcılar yerleştirildi. 

Daha sonra da deneklerden, yine aynı yöntemle, daha dün yazılmış, günlük ve nispeten basit metinler okumaları istendi. 

Yapılan bu araştırmanın sonunda, anlaşılması daha zor olan, daha çok zaman alan, okurken dikkat isteyen metinlerin, beyin dalgalarını daha fazla harekete geçirdiği, böylece zihin gelişimini olumlu yönde etkilediği çeşitli görüntüleme teknikleri ile de kanıtlanmış oldu. Kolay metinlerin ise etkileri daha zayıftı.

           — The Telegraph (14 Ocak 2013)

 

***

 

Sadece iki çeşit kitap vardır:

gelgeç kitaplar ve her zaman lazım olacak kitaplar.

           — J. Ruskin

 

***

 

Düşünceler oklar gibidir. Bir kere atıldılar mı, hedeflerini vururlar. Onları iyi koru. Yoksa bir gün kendi kendini vurabilirsin.

           — Kızılderili Atasözü

 

***

 

KİTABIN DEĞİŞTİRECEĞİ BİR HAYATINIZ OLSUN

''Bir gün bir kitap okudum ve bütün hayatım değişti.'' cümlesini kurabilecek derinlikte insanlar değiliz bugün artık biz. Hayatımızı değiştirecek hayal ve ideallere sahip değiliz. Aksine hayatı asla değiştiremeyecek avuntulara kapılacak kadar körleştirici bencilliklerle malûlüz. Hayallerimizin ve ideallerimizin boyu kısa sürede sıkılacağımız oyuncaklarla sınırlı. İnsan olmak, kendi varlığımızla zenginleşmek, kendi içimizde derinleşmek derdinde değiliz hiç. Kendi kuyruğumuzu kovalıyor, kendi kör ihtiraslarımızda boğuluyor olmanın ıstırabını hissedemeyecek kadar da uyuşmuş durumdayız maalesef.

Oysa bir kitap okuyunca mümkündür hayatın değişmesi... Tabii, kitabın da hayallere ve ideallere inanan hakiki bir kitap olması şartıyla!

           — Gökhan Özcan