TR EN

Dil Seçin

Ara

Çocukluğa Dair

Bir çocuğun kendini tanıma ve hayatı anlama yolunda ilk basamakları tırmanırken bunca sayısal değere ihtiyacı yok aslında. Onun en büyük ihtiyacı sevgi, ilgi ve şefkatle yoğrulduğu, kabul gördüğü, kendini güvende hissettiği bir aile ortamı. Hangi sayısal büyüklük onun bu ihtiyacına cevap verebilir ki? Evin oda sayısı mı? Kendine ait odasının son moda eşyalarla dekore edilmiş olması mı? Pahalı giysi ve oyuncaklar mı? Ona anne baba hasreti çektirerek kazanılan yüksek kazançlar mı?..

Eğer gözler ruhun dünyayı temaşa ettiği pencereler hükmündeyse, daha bu dünyada iken cenneti görmek isteyenler, çocukların hiçbir kirle tanışmamış o tertemiz gözlerinden bize bakan ruhlarını seyredebilirler. Çünkü huzur ve saflığın mahalli olan o derinlik içinde cennetten bir esintidir soluklanan. Hani o hep yakalamak için peşinde koşup durduğumuz huzur ve safiyet. Aslında dışarıya doğru bir şeylerin peşinde koşuyor olmak yanlış yönde gösterilen bir çaba. Ardında çoğunlukla tatminsizlik ve yorgunluk bırakan. Oysa aradığımız şey bizde, kendi içimizde.

Bir kulak versek kendimize. Söyleyecek çok şeyimiz var belki de. Mesela çocukluğumuza ait bir resmi karşımıza alarak baksak kendi gözlerimizin içine. Bir de aynayı tutup yüzümüze, şimdimizle yüzleşsek. Hangi hal ve safhalardan geçerek bugünlere geldiğimiz üzerine iyi bir düşünme fırsatı olmaz mı bu? O resimdeki bakışlarla, ayna karşısında kendine bakan şimdiki bizin bakışları birbirine ne kadar benziyor acaba? O saf ve masum çocuksu bakış bizi terk mi etti? Etrafı tanımaya anlamaya çalışan merak dolu bakışlarımızdan eser kalmadı mı yoksa? Nasılsa büyüdük ve her şeyi kanıksayıp sıradanlığa mahkum ettiysek eğer, ne hayata ne de kendimize dair bir heyecan ve barış hissi barındırdığımızı söylemek mümkün olur mu dersiniz?

İşte maziyi bize taşıyan o resimler bize hatırlatacaktır unuttuğumuz bazı güzellikleri. Biz hep böyle iş güç peşinde koşturan hayat yorgunu kimseler değildik. İlahi bir lütufla yokluk karanlığından çıkarılıp hayat bahşedilen bizler, her insan evladı gibi aciz ve zayıf kimseler olarak dünyayı teşrif ettik. Ancak ne haliniz varsa görün denmedi bize. Öyle bir şefkat ve sevgiyle kucaklandık ki, her ihtiyacımıza cevap verildi, serpildik büyüdük. Şimdi aynı sevgi ve şefkatle bu kez bize emanet edilen çocuklarımızı hayata hazırlama, hayata kazandırma çabası içindeyiz. Yani biz de insanlık var olduğundan beri olageldiği üzere bu dünyada payımıza düşeni yaşıyoruz. Asıl gayeyi unutmadan ve nihai hedefi hep göz önünde bulundurarak bu yolculuğu tamamlayanlardan olabilirsek ne mutlu bize.

İçimizde kendisinden dünya yolculuğumuz nedeniyle ayrı düştüğümüz ana yurdumuz olan cennetin ve ona özlemin ifadesi olan çocuk yanımız bu nedenle hep hatırlanmalı. Unutuluşa terk edilmemeli. Büyümüş olmak bizi bize uzak kılmamalı. Fıtratla savaş halinde olan modern hayat bizi olabildiğince maddeye yöneltmeye çalışıyor. Maneviyat eksikliği ve değer yokluğu her alanda nitelik ve kalite kaybına yol açıyor. Oysa çocukluğumuzda sayılar açısından çokluk bize ne ifade ederdi ki? Burada “Küçük Prens” adlı kitapta yer alan “Büyükler sayılardan hoşlanır” cümlesini hatırlıyorum yine. Büyüklerin herhangi bir konuda değerlendirme yaparken sayılarla ifade edilen hususları öncelikle dikkate almalarını çocuk nazarıyla eleştiren…

Çocukluğun kendine has dünyasında basit ve sade ama çocuk için çok şey ifade eden hususlar olduğunu unutmamak gerek.

Bir çocuğun kendini tanıma ve hayatı anlama yolunda ilk basamakları tırmanırken bunca sayısal değere ihtiyacı yok aslında. Onun en büyük ihtiyacı sevgi, ilgi ve şefkatle yoğrulduğu, kabul gördüğü, kendini güvende hissettiği bir aile ortamı. Hangi sayısal büyüklük onun bu ihtiyacına cevap verebilir ki? Evin oda sayısı mı? Kendine ait odasının son moda eşyalarla dekore edilmiş olması mı? Pahalı giysi ve oyuncaklar mı? Ona anne baba hasreti çektirerek kazanılan yüksek kazançlar mı?..

Yoksa biz büyükler kendi istek ve arzularımızı yerine getirirken çocuklar üzerinden “ihtiyaçtan” edebiyatı mı yapıyoruz? Çocukların da dünün çocukları olan bizlerin de asıl ihtiyaçları üzerine yeniden düşünmeli vesselam.