TR EN

Dil Seçin

Ara

Çanakkale'nin Kahraman Hemşiresi: Safiye Hüseyin

Dr. Besim Ömer’in (Akalın) kurduğu Hilâl-i Ahmer Cemiyeti’nin (Kızılay), İstanbullu kadınlar için 1911 yılında açtığı hemşirelik ve ebelik kursundan mezun olan ilk hasta bakıcılardan biri de Safiye Hüseyin (1881-1964) idi.

Safiye Hüseyin’in, üzerinde Çanakkale Harp, Hilâl-i Ahmer, Kızılhaç Madalyaları ve Şefkat Nişanı da bulunan bir fotoğrafı

Dr. Besim Ömer’in (Akalın) kurduğu Hilâl-i Ahmer Cemiyeti’nin (Kızılay), İstanbullu kadınlar için 1911 yılında açtığı hemşirelik ve ebelik kursundan mezun olan ilk hasta bakıcılardan biri de Safiye Hüseyin (1881-1964) idi.

 

MESLEK HAYATI VE BAŞARILARI

Türkiye’de modern hemşireliğin öncüsü olarak kabul edilen Safiye Hüseyin (Elbi), meslek aşkıyla dolu şefkat abidesi bir Osmanlı hanımefendisiydi.

Hilâl-i Ahmer Cemiyeti Hanımlar Merkezinin kurucuları arasında yer aldı. İstanbullu hanımların fahri olarak Çanakkale ve diğer cephelerde hemşirelik yapmalarına öncülük etti.

Hilâl-i Ahmer Cemiyeti tarafından savaş yıllarında yardım amaçlı hazırlanan kartpostallardan biri

Balkan ve Çanakkale Savaşlarında gönüllü hasta bakıcılık yaptı. Çanakkale Savaşı’nda Reşit Paşa Hastane Gemisi’nde baş hasta bakıcı olarak görev aldı.

Burada, yüzlerce Mehmetçik’in yarasını bir anne şefkatiyle sardı. Çanakkale’nin kahraman hemşirelerinden biri olarak adını tarihe yazdırdı.

Hemşireliği tutkuyla eda eden Safiye Hanım’a, cephedeki üstün hizmetlerinden dolayı Çanakkale Harp Madalyası verildi. Ayrıca Hilâl-i Ahmer Madalyası, Kızılhaç Madalyası, Florence Nightingale Madalyası, Şefkat Nişanı, Kızılay Onur Belgesi ve Kırmızı Şeritli Harp Madalyası ile de onurlandırıldı.

8 Temmuz 1964’de İstanbul Vakıf Gureba Hastanesi’nde vefat etti; Zincirlikuyu Mezarlığına defnedildi.

100 liralık Hilâl-i Ahmer İane (Yardım) Makbuzu

 

ORTAK LİSAN: ANNE!

Safiye Hüseyin, Çanakkale Savaşı sonrası verdiği bir mülakatta, insanın hissiyatını doruk noktaya çıkaran bir hatırasından şöyle söz etmişti:

Yüzlerce yaralının önümde öldüğünü gördüm. Hemen hepsi de aynı kelimeyi sayıklayarak, “Anne! Anne!” diyerek öldüler.

Vapurda cepheden topladığımız muhtelif milletlere mensup yaralılar vardı. Almanlar, Avustralyalılar, İngilizler ve bizim yaralılarımız... Hepsi kendi dilleriyle ekseriya tek bir kelime sayıklıyordu:

“Anne!..”

İlk Osmanlı hemşirelerinden Safiye Hüseyin’in başka bir resmi

 

BEKİR ÇAVUŞ’UN HİKÂYESİ

Safiye Hüseyin aynı zamanda savaş anılarını anlatan ilk hemşirelerimizdendi. Hatıraları, sonraki yıllarda muhtelif yerlerde neşredildi.

Yüzlerce yaralı Mehmetçik’in, gözlerinin önünde şehitliğe yürüyüşüne şahit olmuştu. Bekir Çavuş isimli Mehmetçik’in kolları arasında can vermesi, hayatı boyunca unutamadığı hadiselerin başında geliyordu.

İşte onun yürek burkan, göz yaşartıcı hikâyesi ve şehitlik ufkuna yükselişi:

Hilâl-i Ahmer’in, Safiye Hüseyin gibi şefkat kahramanı hemşirelerinin savaştaki hizmetlerini anlatan kartpostalı

Ağır yaralı bir şekilde hastaneye getirilen Bekir Çavuş’un bir ayağı kangren olmuştu. Öteki ayağını da ameliyat masasında kaybetmişti.

Durumu fevkalade kritikti. Çok kan kaybediyordu. Ölmesi an meselesiydi. Fakat beklenmedik olaylar meydana geliyordu. Bunlardan biri, Safiye Hanım’ın anlatımıyla şöyle gelişmişti:

O gece sabaha karşı kamaramın kapısı hızlı hızlı vuruldu. Kalktım dışarıda bir ses:

- Başhemşire! Başhemşire! Hani ayağını ameliyat ettiğimiz ağır yaralı yok mu? Kendisine bir hâl geldi hemşire. Tek bacağıyla ayağa kalktı. Odanın içinde dolaşmak istiyor, diye bağırıyordu.

Hemen koştum. Bekir Çavuş ayağa kalkmıştı. Yanına gittim. Bileğinden tuttum; müthiş ateşi vardı.

- Aman Bekir Çavuş! Ne yapıyorsun? Bu hâl ile ayağa kalkılır mı, dedim.

Bekir Çavuş kendisini kaybetmiş bir hâlde şöyle dedi:

- Aman, ne diyorsun? Yüzbaşım seslendi. Emri yerine getirmem lazım. Tabii kalkacağım...

Fedakâr bir hemşireyi siperde yaralı Mehmetçik’e yardım ederken resmeden çarpıcı bir kartpostal

 

SAFİYE HEMŞİRE’NİN GÖRDÜĞÜ HAL

Kahraman Mehmetçik, ölüme kanat çırparken bile vazife şuuru ve mesuliyet duygusuyla hareket ediyor, komutanının emrini yerine getirebilmenin kaygısını yaşıyordu.

Bir ara Bekir Çavuş’un yüzüne birkaç su damlası düştü. Başını kaldırıp baktığında, Safiye Hanım’ın ağladığını gördü.

Kendi halini unuttu, hasta bakıcıyı teselli etmeye koyuldu. Son can havliyle şu ibret verici vasiyeti dile getirdi:

- Kulun kul için ağlayacağı zaman değildir... Beni bu kutsal topraklardan ayırmayın, gömüleceksem buraya gömün!

Yaralı bir Çanakkale gazisi, şefkat ve ihtimamla bakım görürken

 

‘EMRİ YAPAMADIM KOMUTANIM!’

Safiye Hüseyin, Bekir Çavuş’un sabaha kadar başında bekledi.

Bu yiğit askerin, şehit olacağı ana kadar Kuran-ı Kerîm’den ezberindeki ayetleri okuduğuna şahit oldu.

Bekir Çavuş, sabahın alaca karanlığında ruhunu teslim edene değin devamlı olarak annesini ve yavuklusunu sayıkladı.

Bir de komutanının emrini diline virt etti:

- Emri yapamadım! Emri yapamadım!

Allah (cc) tüm şehit ve gazilerimize gani gani rahmet eylesin, ruhları şâd olsun! (Âmin)

 

Kaynakça:

1. Şefika Kurnaz, Cumhuriyet Öncesinde Türk Kadını, Ankara, 1991.

2. S. Karal Akgün, Murat Uluğtekin, Hilâl-i Ahmer’den Kızılay’a, 1. Kitap, Ankara, 2002.

3. “Türk Hemşireliğinin Çok Büyük Kaybı; Safiye Hüseyin Elbi’nin Kendi Kalemi ile Hayat Hikâyesi”, Kızılay Dergisi, Ağustos, 1964, Sayı: 16.

4. Aziz Kalyan, Çanakkale İçinde Vurdular Beni, Tercüman 1001 Temel Eser, İstanbul, 1975.

5. Burçak Evren, “İlk Kadın Hemşiremiz Safiye Hüseyin”, Tombak Antika Kültürü Koleksiyon ve Sanat dergisi, 2000, Sayı: 31.

6. Mehmet Karayaman, “İlk Türk Hemşirelerinden Safiye Hüseyin Elbi’nin Hayatı ve Hatıraları”, Yeni Tıp Tarihi Araştırmaları, İstanbul, 2012.