TR EN

Dil Seçin

Ara

Satır Arkası

Satır Arkası

MUTLU OLMAK POLYANNACILIK MI?

Mutsuz olmayı, şuna buna söylenmeyi, karamsarlığı öylesine derinden öğrenmişiz ki, ''Bu ülkede yaşanmaz.'' ve nihayet ''Batsın bu dünya!'' demeye hakkımız olduğunu düşünüyoruz. Ve daha da kötüsü, iyimser birini gördüklerinde canları sıkılıyor kötümserlerin, adeta ''Şuna bir şey söyleyeyim de keyfi kaçsın.'' diyorlar içlerinden.

Yıllardır seminerlerimde iyimser olmanın öneminden söz ettiğimde en az bir kişi çıkıp, ''Hoca iyi de o zaman bu Polyannacılık olmaz mı?'' der. Bu karamsarlığa prim veren bakış tarzı beni üzüyor. Şimdi söz konusu cümleye tekrar bakalım:

''İyimserlik, küçük şeylerden mutlu olmak Polyannacılık sayılmaz mı?''

Bu görüşte, sanırım iki hata var. Birincisi, ''iyimserlik eşittir Polyannacılık'' iddiasıdır ki bu doğru değildir. İkincisi, böyle söylendiğinde Polyannacılığın kötü olduğunu kim söyledi?

Polyannacılık, kayba uğradığımızda, elimizde kalanları fark etme ve sevinme becerisidir. Polyannacılık bir psikolojik savunma mekanizmasıdır. Aşırı olmadan yerinde kullanıldığı sürece kişiyi kaygıdan, sıkıntıdan korur; kişinin yarına kalma ihtimalini artırır. Polyannacılık, kendini avutmak değil, bardağın dolu yanını fark etmektir.

Diyelim ki birisi bir bacağını kaybetti. Şüphesiz bu kötü bir durumdur. Ancak bu kişinin önünde iki yol uzanır:

Birinci yol, bir bacak gittiği için yaşamdan elini çekmek, sürekli üzülmek, artık hiçbir şeyden keyif almamaktır. İkinci yol ise şudur: Kişi eğer geriye dönüş yoksa, mevcut durumu kabullenir, elinde kalan bacak için sevinir, yaşamdan elini çekmez, yaşama sevincini kaybetmez. İkinci yol polyannacılıktır. Polyannacının ömrü, birinciye oranla daha kaliteli geçer. Polyannacı tavır, Çin atasözünü hatırlatıyor. Şöyle demiş Çinli:

Tanrım, bana değiştirebileceğim şeyleri değiştirme gücü ver. Değiştiremeyeceğim şeyleri kabullenmemi sağla. İkisini ayırt edebilmem için de akıl ver.

Değiştiremeyeceğimiz kayıplar karşısında, yaşama sevincimizi kaybetmemek Polyannacılıktır. Karamsarlığa oranla da herhalde daha gerçekçi bir tavırdır.

           — Prof. Dr. Üstün Dökmen

 

***

 

Büyük işler başarmak için, sadece harekete geçmek yetmez; ne yapmak istediğimizin rüyasını da görmek gerekir.

Sadece rüyasını görmek de yetmez; o rüyanın gerçekleşeceğine inanmak da gerekir.

           — A. France

 

***

 

Elime biraz para geçti mi kitap alırım:

geriye kalanla da yiyecek ve giyecek.

           — D. Erasmus

 

***

 

OLAĞANÜSTÜ BİR BEYİN

Dört üniversitede hocalık yaptım, önemli eserler verdim diye olağanüstü bir beyne sahip olduğumu zannetmeyin. 

Başarımı içinde bulunduğum günü, dolu dolu değerlendirmeme borçluyum.

           — S. W. Osler

 

***

 

İŞİN ZEVKİ

Eğer Allah istediğimiz her şeyi bize vermiş olsaydı; bize olan en büyük mükâfatından mahrum kalırdık.

Yeni bir iş başarmış olmanın zevkinden.

           — F. A. Clark

 

***

 

ŞEHİR, İNSAN VE MODERNİTE

Bir söyleşide, Prof. Dr. Sadettin Ökten Hoca şu önemli bilgileri veriyor:

- Şehir, nasıl bir şehir olmalı?

İnsani bir şehir...

Bir kere ölçek çok mühimdir. Bakın serçeler hangi irtifadan uçuyor, kargalar hangi irtifadan uçuyor. Ağaç ne kadar büyüyor, siz bir nefeste kaç adım atabiliyorsunuz. Bunların içinde Allah'ın tabiata koyduğu bir alt limit, üst limit var. İnsan bu ölçüleri bozabiliyor. 100 katlı, 200 katlı bina yapabiliyor. Bozmayın bu ölçüyü. Şehir yapıyorsanız çok yükselmeyin.

Ölçü bozulduğu zaman önce gözün ölçüsü bozulur, sonra kalbin ölçüsü. Şu anda biz ölçüsü bozulmuş kalplerle yaşıyoruz. Kalbin ölçüsünün bozulması hırstır. Haris olursunuz.

- Türkiye Müslümanları dinî hayatın mihverine oturmuyor derken ne demek istiyorsunuz?

Yeni tanıştılar, çok hoşlarına gitti bu modernite. Otomobiller, seyahatler, evler, paralar... Şimdi şaşırmış vaziyetteler. Biraz geçsin bakalım.

Ben İslami endişesi olan insanları da hiçbir şekilde itham etmiyorum çünkü zor bir vartadan, bir çukurdan geçiyoruz.

- Ama muhafazakârlık ve dindarlık yükseliyor gözüküyor?

Hayata yön veren bu çağdaki medeniyet telakkisini, İslam'a yamamaya çalışıyorsanız bu olmaz.

Batı'nın modernite ile başlattığı şey bitti artık. Şu an dünyaya bir şey söyleyemiyor. 12 milyon Somali'de açken, modernite hâlâ New York piyasasıyla oynuyor.

Şimdi Türkiye'de yaşayan bir insan AVM'lerde hayatın içinde savrulurken post-moderniteyi bilmez. Batı'nın sona erdiğini anlayamaz. Onun gözünde son çıkan film, ünlü bir model vs. vardır ama Batı bu değil.

- Modern çağda İslamî hayat yaşanabilir mi?

İslamî hayattan ne anlıyoruz onu konuşmak lazım. Şüphesiz mümkündür. Bir coşku yakaladığınız zaman Allah'ın ''yapma''larını zaten siz yapmazsınız, canınız yapmak istemez. İslamî bir coşkudur bu. İşte biz bu coşkuyu kaybettik. O coşkuyu kaybedince ''yapma''ları söyleyenlerin lafı da etkisiz. Çünkü onların da coşkusu yok.