TR EN

Dil Seçin

Ara

Ayçiçekleri Neden Güneşi İzler?

Ayçiçekleri Neden Güneşi İzler?

Sürekli yüzü güneşe dönük olan ayçiçeklerine bu ismi kim neden vermiştir?

Sarı ve yeşilin bir arada buluştuğu ayçiçeği tarlalarının kenarından geçerken hep merak etmişimdir: Sürekli yüzü güneşe dönük olan ayçiçeklerine bu ismi kim neden vermiştir?

Latince adı “Helianthus annuus” olan bu bitkiye birçok yerde “Güne Bakan”, “Gündöndü” ve “Günçiçeği” gibi isimler verilmiştir. Helianthus eski Yunancadan gelen bir isimdir; “helios” yani güneş, “anthos” ise çiçek anlamına gelir.

Dünyanın birçok dillerinde de bu çiçeğin ismi hep güneşle bağdaştırılmış. İngilizce’de güneş çiçeği manasına gelen “sunflower”, Fransızca’da güneşe dönen manasında “tourne-sol” isimleri verilmişken bizim dilimizde nedense “Ayçiçeği” denilmiş. Güneş daha batarken sanki morali bozulup başını önüne eğen bu bitki, güneş iyiden iyiye kaybolunca ayın yüzüne bakmazken isminin ayçiçeği olmasının ne gibi mantığı olabilir ki?

Aklımı kurcalayan bu soruyu bir tarafta bırakıp biz ayçiçeğinin aşkını anlatan şu hikayeye kulak verelim: Ayçiçeği güneşe aşık olunca, gülmekten kırılmış bütün bitkiler. ‘Güneş gökyüzündeki tahtından bir an bile ayrılmaz. O ulaşılmazdır. Sen kim, o kim. Vazgeç bu sevdadan.’ demişler hep bir ağızdan. Ayçiçeği sesini çıkarmamış. Sevdalı gözlerini dikmiş güneşe; bakmış bakmış bakmış… Uzun müddet hiçbir şeyin farkına varmayan güneş, nihayet bir gün, ayçiçeğinin bakışlarını hissetmiş üzerinde. Önce geçici bir heves sanmış ama zamanla yanıldığını anlamış. Ayçiçeği öyle inatçıymış ki, güneş tahtını nereye taşıdıysa, yılmadan usanmadan o yöne çevirmiş başını. Derken bir öğleden sonra, artık bu takipten bıkan güneş sapsarı gazabıyla kavurmuş ayçiçeğini. Daha ayçiçeğinin üzerinde simsiyah duman tüterken, insanlar akın etmişler olay mahalline. ‘Yaşasın!’ demiş içlerinden biri. ‘Şimdi ne güzel çitleriz bu aşkı.’

Şimdi hikayeyi bırakalım da bu güneşi izleme hareketinin bilimsel açıklamasına bakalım:

 

Günebakan Çiçekleri Neden Güneşi İzler?

Günebakan çiçeğinin sürekli güneşe dönmesinde, sapın güneşe bakmayan yüzünde biriken büyüme hormonu “auxin (oksin)”nin rolü vardır. Oksin bitkide büyümeye hizmet eden bir hormondur. Oksin çiçek sapının ışık görmeyen tarafında daha fazla birikir, bundan dolayı o bölge ışık gören tarafa nazaran daha fazla büyütülür. Böylece çiçek güneşe doğru yönelmiş olur. Ve çiçekler arasında bu hareketiyle farklı bir eser tefekkür sahnesinde sergilenir... (Şekil 1)

 

Güneşi İzleme Hareketinin Hikmeti Nedir?

Aslında, günebakanlar başlarını sürekli güneşe doğru çevirirler şeklindeki yaygın inanış bir dereceye kadar doğrudur. Günebakanın çiçeği tam olarak açılıp sarı taç yaprakları da yaratıldığı zaman ağırlığı da arttığından dönme hareketi yavaşlar ve sonunda tek bir yöne bakmaya başlar. Bu sabit yön doğudur.

Günebakan polenleri 30 derecenin üzerindeki sıcaklıklarda zarar görür. Fakat sürekli doğuya baktığında, öğle üzeri çiçeğe gelecek net radyasyon azalmış olur ve doğuya yönelik konumu, daha serin ve daha sağlıklı büyüme ortamı sağlar. Ayrıca bitkinin çiçekleri sabahın erken ve nispeten serin saatlerinde daha fazla güneş ışığı alır. Böylece gece üzerine yağan çiy kurur, mantar oluşumu önlenmiş olur. Sabahları daha fazla güneş alan taç yapraklarının sıcaklığı arttığı için böcekler için cazip bir ortam sağlanmış olur ki, bu da ne kadar çok böcek o kadar çok tozlaşma demektir.

Şimdi bir an durup düşünelim:

Polenlerinin zarar görmesini engellemek, bunun için en uygun yön olan doğuya yönelmek, böylece üzerine yağan çiyin de kurumasını sağlamak ve aynı zamanda mantarlanmayı önlemek, taç yapraklarıyla böcekler için cazip bir ortam oluşturmak gibi hedefleri bir bitki düşünüp, bu amaçlara uygun olarak kendini dizayn edebilir mi?.. Madem bir bitki bu gayeleri gerçekleştirmek için çalışamaz, o halde apaçık ortada ki, Allah (cc) belli sonuçlar için bitkiye bu özellikleri vermiştir.

Görüldüğü gibi günebakan çiçeğinin yapısı, hareketleri ile güneş arasında tesadüfen oluşamayacak bir plan vardır. Bu kusursuz işler, aynı zamanda Allah’ın (cc) her şeyi en ince ayrıntısıyla bilen ilminin, sanatının ve kudretinin ne güzel birer şahididir.

Zemin bahçesini rengârenk süsleyerek çeşitli kokular neşreden, bu kadar çeşitli ve ayrı ayrı nakışlar taşıyan çiçekler anlayanlara hâl dili ile Nakkaş’ını söyler ve onu hatırlatırlar. Bizlere düşen görev de bu nakışları tefekkür edip Kâainat Sahibi’ni bulmak ve rızasını kazanmaktır.

 

Kaynaklar

1. Kocaçalışkan, İ. Bitki Fizyolojisi, Nobel Yayınevi, 2008.