Yaklaşık iki yıldan beri üzerinde çalıştığım “İKİ CİHAN GÜNEŞİ-PEYGAMBERİMİZ” adlı kitabımızı, Rabbimin ihsanıyla ve kardeşlerimizin dualarıyla Mart ayında tamamladım. Bunun için, bütün âlemlerin zerratı ve Allah Resulünün sevapları adedince şükürler ediyorum. Bu süre içinde, Efendimiz’i (sav) çok az tanıdığımı ve bir yazar için en zor şeyin, Allah Resulüne ait bir kitap yazmak olduğunu açıkça gördüm. Kâinatın hürmetine yaratıldığı o Zatı (asm) iyi anlayamama ve anlatamama endişesi, beni bu yıllar içinde tedirgin ettiyse de, daha sonra bu endişem kısmen kayboldu. Çünkü hiç bir insan onu tam olarak anlayamadığı gibi, hiç bir kitap da tam olarak anlatamazdı. Kitabın son bölümlerine geldiğimde, bu sefer de bir ölüm korkusu başladı. “Kitabım bitmeden önce ölürsem?” endişesi, bütün yazarlar gibi, beni korkutuyordu. Çok şükür ki bir çok eksiklerine rağmen, Allah tamamlamayı nasip etti.
Bu konuda şimdi artık en büyük duam, bana bu kitabı yazmayı nasip eden Rabbimin, onu her biriyle tek tek iftihar ettiğim nurlu kardeşlerimin de yardımıyla bütün muhtaçlara ve özellikle gençlere ulaştırması, bu kitabı okuyanların kalplerini, gönüllerini ve ruhlarını, Allah aşkıyla, Peygamber sevdasıyla, Kur’an ve sahabi sevgisiyle (daha da fazla) doldurmasıdır.
Zafer Dergisi’ndeki kardeşlerim, Nisan sayısı için benden Allah Resulü ile ilgili bir yazı istediklerinde, kitabımın en son sayfalarındaki ifadeleri aynen yazmayı uygun gördüm. Çünkü o sözler, Allah Resulüne aitti. Ve o konuştuğu zaman, elbette bizlere susmak düşerdi.
“Vallahi ben, sizin İslâm dinini bırakıp tekrar müşrik olmanızdan korkmuyorum! Benim korkum, dünyanın zevklerine kapılmanız, birbirinizi kıskanıp öldürmeniz ve sizden öncekilerin yok olup gittiği gibi, yok olup gitmenizdir!
Size öyle iki şey bıraktım ki, onlara sımsıkı sarılırsanız, hiç bir zaman doğru yoldan ayrılmazsınız!.
Onlardan birincisi, Allah’ın kitabı olan Kur’an’dır!
Kim Kur’an’ı okur ya da ezberler, onun helalini helâl, haramını da haram bilirse, Allah o kimseyi Cennet’ine koyar ve o kişiye, ev halkından on kişinin bağışlanması için bir hak tanır. (Onu şefaatçi kılar)
Bıraktığım diğer şey, sünnetlerimdir.
Ümmetimim fesada kapıldığı (bozulmaya başladığı) zamanda, kim benim sünnetime uyarsa, (yaptığım şeyleri yapıp, kaçındığım şeyleri terk ederse) yüz şehit sevabı kazanabilir!
Şunu unutmayın ki: “Gerçek hayat, âhiret hayatıdır!”
Allah’a kulluk edin! Beş vakit namaz kılın! Ramazanda orucu bırakmayın! Beytullah’ı haccedin! Zekatınızı, gönlünüzden koparak verin!
Bunları yaparsanız, Allah’ın Cennet’ine girersiniz.
Ben sizleri, Cennet havuzunun başında bekleyeceğim.
Ve başka ümmetlere karşı, sizin çokluğunuzla övüneceğim.
Sakın fazla bir günah işleyip de, benim yüzümü kara çıkarmayın.”
Denizden alınan tek bir damlacık, o denizi ne kadar tarif ederse; Allah Resulünün yüceliğini, maddî ve manevî güzelliklerini yansıtmaya çalıştığımız satırlar da, O’nu ancak o kadar tarif eder.
Bizler, İki Cihan Güneşine duyduğumuz minnet borcumuzu biraz olsun yerine getirmek ve ışığını daha da yaymak amacıyla, onun hakkında yazılan binlerce cilt esere, bir eser daha katmayı istedik. Ve bunu bir yazar için, büyük bir şeref bildik.
Gayret bizden olsun, rıza Allah’tan, şefaat de o Resulden inşallah.