TR EN

Dil Seçin

Ara

Satır Arkası

Satır Arkası

KULLUKTA SONSUZ BİR ZARAFET BULUYORUM

İhrama girmek, nefsaniyeti ve ölümü sembolize eden dünyevi kimliğin tüm alametlerinden soyunmak demektir.

İslâm dinine girmeden önce, bireyselliğin övüldüğü ve kişiliklere tapınıldığı bir toplumda yaşıyordum. Dahası, dans gösterilerimi satabilmek için, bedensel bir güzellik ürettiğim sanatsal bir ortamda doğmuştum. Esasen, sanat dünyasında kişi kendini ne kadar ''dışa dönük'' ve ''yozlaşmış'' biri olarak tanıtırsa, o derece başarılı olur.

Şimdi, imanlı bir hayat yaşarken beni en çok bunun tam tersi olan ''tanınmama durumu'' ve haccın kutsal hâli olan ihramın temsil ettiği, bencillikten uzak olmanın güzelliği çekiyor. Tevazuda, hiçlikte, alçak gönüllülükte ve kullukta sonsuz bir zarafet buluyorum.

İslâm dini, insanoğlunda baştan aşağı bir mucize gerçekleştiriyor. Başka hiçbir din insanda bu denli eksiksiz tahavvül oluşturmuyor. Bu, içindeki velînin doğuşudur. Benim başıma gelen şey tam anlamıyla bir mucize olarak değerlendirilebilir; şöhretten ihrama, sahteliğin yüzeyselliğinden gerçek insanlığın nuruna dönüşüm. Böylece, Mekke'de hacıları gruplar halinde izlerken sarhoş olmuştum; hepsi tek bir renk, tek bir kıyafet, tek bir ses ve tek bir bedenle Allah'ın evinin huzurunda bir araya gelmişlerdi. Yineliyorum, nefsten arınmanın güzelliğini izleyerek mest olmak ne büyük müjde!

Batı insanı iç âlemden şekil âlemine doğru geçiyor. Yoksunluktan, hiçlikten, değer, mânâ, içerik ve manevi boyut eksikliğinden bir arzu doğar. Hayatın kaybolmuş değerleri için bir araştırma başlar. Batılılar için kayıp hazineyi bulmak nispeten kolaydır; zira onlarda bu hazineyi bulmak için istek vardır. Halbuki dışsal bir hayattan içe doğru, yani şekilden mânâya geçmek çok zordur. Eğer bir kimseye doğuştan iman verilmişse, onun herşeyi var demektir. Bu yüzden o kişide araştırma yapmak iştiyâkı olmaz. Onların maneviyata ve mânâ âlemine karşı çok az hevesi var, çünkü onlar zaten herşeye sahip olduklarını hissediyorlar. 

Asıl gelişme 'yokluk'tan gelir. İsviçre'deki hayatımda darlık, mânâdan uzaklık ve boşluk hissediyordum. Aşkın yokluğunu yaşıyordum ve bu acı benim devâm oldu. Bu yokluk zenginliğim, bu alçalma da yükselişim oldu. Diğer bir deyişle kaybım kazancım oldu.

               — Rabia Brodbeck

 

***

 

Mümin bir delikten iki defa ısırılmaz.

               Hadis-i Şerif

 

***

 

''YENİ BİR KİTAP ÇIKMIŞ; İZLEDİN Mİ?..''

Artık yeni çıkan kitaplar okunmadan önce izlenecek. Şimdilerde yayıncılar genç neslin ilgisini çekmek için kitaplara fragmanlar çekiyor. Kitap tanıtım videoları son birkaç yıldır daha fazla karşımıza çıkıyor. 

Peki bu videolar insanın hayal gücünü öldürmez mi?

2011'den beri kitap videoları yapan bir şirketin sahibi Chris Roth şöyle diyor: ''Gençliğimde kitapları ve albümleri yalnızca kapaklarına göre seçerdim. Kimileri gerçekten iyi, kimileriyse sıkıcıydı.'' Sonraları kapağından etkilense de içi aynı etkiyi vermeyen kitaplar sayesinde bu alışkanlığından vazgeçmiş Roth. Yani ona göre, bir kitap kapağının etkisi neyse, bir kitap fragmanının etkisi de ancak o kadar olacaktır. Yani fragmanların amacı hayal gücünü tahrik edip kitabın okunmasına istek uyandırmak.

Bu sebepten kitap tanıtım videolarını izleyince bu videolarda dikkat edilen hususlar aynı: Kitabı anlatmadan ilgi çekebilmek. Kahramanın yüzünü göstermemek. Hikâyenin geçtiği mekânlardan uzak durmak. Konuşma kullanmamak en başta geliyor. Ama bunlar genelde edebiyat ve romanlar için geçerli. Başka türden, mesela iş hayatına yönelik kitap fragmanlarında karşınıza doğrudan kitabın yazarı çıkıp kendisi ve çalışması hakkında ufak bilgiler verebiliyor.

Son olarak başka bir gerçek de var: Comscore'un 2011 sonunda açıkladığı araştırmaya göre Türkiye yüzde 93,6'yla internet üzerinden video izlemede birinci sırada. Aynı araştırmaya göre kişi başına günde yaklaşık olarak 10 video izleniyor. Eğer bunların arasında kitap videoları olsa ve bu videolardan biri bir insanı kitap okumaya sevketse elbette iyi olur.

               — Betül Tomor

 

***

 

Atlı karıncaya binmiş bir çocuğun, neden her dönüşte anne babasına el salladığını ve anne babanın da ona neden her defasında karşılık verdiğini anlamadıkça, insanın tabiatını anlamamışsın demektir.

               — B. Tammeus

 

***

 

İnsan tükettiğiyle değil, ürettiğiyle yükselir.

Maddi ve manevi iyilik üretme çabanızla yerde ve gökte ün kazanırsınız.

Sizi yediğiniz meyvelerle değil, yetiştirdiğiniz ağaçlarla hatırlarlar.

               — Muhammed Bozdağ

 

***

 

Kitapsız bir ev üzücü olmalı...

Daha üzücü olanı ise; okuyanı olmayan kitaplarla dolu bir evdir.

               — M. Rivas