TR EN

Dil Seçin

Ara

Kurban Üzerine Düşünceler

Kurban Üzerine Düşünceler

Kurban, vazgeçebilmektir; kendinden, en sevdiğinden, Allah’tan maada gönlünü bağladıklarından...

İbrahim “halilullah”dı. Halil, dost demek, yani Allah’ın dost edindiği kişi. Ancak bu unvanı kazanmak kolay değildi. Nemrud’un ateşini göze almak gerekiyordu. İbrahim tevhidi ikrar etmekle kalmamış, hakkalyakîn yaşamıştı. “İllallah” demeden önce “Lâ-ilahe” demek gerekiyordu. İbrahim “Lâ-ilahe” demenin bedelini ödemişti. O devrin ilaheleri putlardı. Her devrin putları farklı olabilir. Her kulun reddetmesi gereken putlar da başka olabilir. Kimin gönlünde hangi put yer edinmişse onu kırmadan Allah’a nasıl ulaşabilir ki? Putlar çok: makam-mevki, mal-mülk, çoluk-çocuk, şan-şöhret, eş-dost, para-pul, zevk-sefa, güç-iktidar...

İbrahim, kavminin kabullerine karşı durdu, baskılarına direndi; inandığı gerçeği çok açık ve tavizsiz bir dille yüzlerine haykırdı. Devrin hâkim güçleri onu ateşe attılar. Her devirde böyle olmuştur: yalan üzerine kurulu güçler, hakikatten hep korkmuşlardır ve tehdit olarak gördükleri her farklı sesi, soluğu kesmeye çalışmışlardır.  Ama Allah dilerse ateş yakmaz, su da boğmaz. Nitekim İbrahim’i yakmadı. Allah nurunu tamamlamak isterse, kim onu söndürebilir ki? Söndürülmeye çalışılan, “olmaz” denilenler, bir bakarsın Allah’ın yardımıyla “her şeye rağmen” oluverirler. Olduran da öldüren de Allah’tır. Alan da veren de O’dur. Dilediğini aziz kılar, dilediğini zelil eder. Kulları üzerinde “Kahir”dir.

İbrahim kazandı, ama kazanma ve kaybetme süreci devam ediyordu. İbrahim kavminin ulusuydu, hükmediyordu. Ama bir şeyi eksikti ve onu yüreğinde duyuyordu, çok insani bir şey... Bir evladı olmamıştı. Allah’tan tek dilediği ona bir oğul bahşetmesiydi. Sonunda o duası da kabul oldu ve İsmail’ine kavuştu.

İbrahim’in gözünde İsmail’i hayal edebilirsiniz. İbrahim için İsmail çok değerliydi, “gözünün nuru”ydu. Ama Allah “dağına göre kar” verirmiş. Allah, İbrahim’den, İsmail’ilinden vazgeçmesini istedi. İsmail’den, yani en sevdiğinden, yıllarca dua edip arzuladığı ve geç de olsa kavuştuğu dileğinden.  Ne o tereddüt etti, ne de İsmail... “Sabredenlerden” olmayı tercih ettiler. Hacer de öyle dememiş miydi: “Beni bebeğimle bu çorak ve ıssız arazide kendi reyinle mi bırakıyorsun, yoksa Allah’ın emri üzere mi?” Allah istemişse tereddüt olmazdı.

İbrahim, İsmail’inden vazgeçebildiği için Kurban, bayram oldu. Kurban, vazgeçebilmektir; kendinden, en sevdiğinden, Allah’tan maada gönlünü bağladıklarından... Vazgeçmeden Allah’a nasıl yaklaşabiliriz ki? Gönlümüz Allah’tan başka varlıklara bağlanıp kalmışken, nasıl O’na kavuşma iştiyakımız gerçek olabilir ki?

Kurban vazgeçenlerin bayramıdır. İbrahim gibi kendini insanlığa, topluma adayanların kişisel hazlarına takılıp kalma lüksleri olamaz. Onlar sadece İsmail’lerinin değil; herkesin babasıdırlar.