Eskiden İstanbul, gerçek bir balıkçı şehriymiş. Balığı da, balıkçısı da bolmuş. Tutulan balıklar, Yemiş İskelesi ve Balık pazarında satılmaya başlanır ve balık bollaştıkça da semt semt yayılarak mahalle pazarlarında satılırmış. Balığın çok fazla tutulduğu günlerde de, Tophane’den Rumeli Kavağı’na ve Üsküdar’dan Anadolu Kavağı’na kadar her yerde bulmak mümkün olurmuş.
Rumeli ve Anadolu Kavağı’ndaki pazarlarda balık satılması, balığın çok bol olduğunu da gösterirmiş yani.
O günlerden bir günde, ihtiyar bir kadıncağızın canı balık çekmiş. Pazara çıkmış ve bir balıkçı tezgâhına yanaşmış. Şöyle bir baktıktan sonra beğendiği balıkların fiyatını sormuş. Fakat o günler balığın az bulunduğu zamanlar olduğundan balık fiyatları biraz pahalıymış. Haliyle de balıkçının söylediği para, kadıncağıza çok gelmiş.
Kadın balıkçıya rica eder bir sesle bir daha sormuş: “Bu fiyat çok, yarısını vereyim anlaşalım olmaz mı?” demiş.
Balık azlığından ve fiyat çokluğundan zaten satışları kıtlaşan balıkçı, başını olmaz diye iki yana sallamış ve balıkların bol olup Anadolu Kavağı’nda satıldığı zamanlara gönderme yaparak:
“Hanım teyze be” demiş, “O senin dediğin fiyat, ancak balık kavağa çıktığı zaman olur…”
İşte bu deyimin hikayesi böyledir amma, günlük kullanımda anlamı değişerek, “bir işin hiçbir zaman olmayacağını anlatmak” için kullanılmaktadır. Hatta unutkanların bir hediyesi olarak “Kurbağa ağaca çıkınca…” diye türevleri de ortaya çıkmıştır.
•••
Bu deyim, “gerçekleşmeyecek bir şeyin, gerçekleşmesi kabul edilirse, varsayılırsa” anlamında söylenir.