TR EN

Dil Seçin

Ara

Satır Arkası

Satır Arkası

CEHALETİ NASIL BİLİRSİNİZ?

Bilgiye ulaşmanın çok kolay olduğu bir çağda yaşıyoruz. Fakat bu kolaylık bazı şeyleri değiştirmiyor. Cahil kalmak ya da kendini cahilliğe hapsetmek bu değişmeyenlerden. Cahillik/cehalet, ilmin zıddı olup, bilmeme halini ifade eder; üç şekilde görülür:

1. Cehl-i basit: Bilmemek ve bilmediğinin farkında olmaktır.

2. Cehl-i mu'kab: Bilmemek ve bilmediğinin farkında olmamaktır.

3. Cehl-i mürekkep ise; bilmediği halde, kendini biliyor zannetme veya yanlış bilgisini doğru kabul etme halidir. 

Birinci cehaletin giderilmesi kolay, ikinci ve üçüncüsünün tedavisi hayli zordur. Çünkü, böyleleri hem bilmiyorlar, hem bilmediklerini de bilmiyorlar.

Cehaleti bir hastalığa benzetirsek, cehl-i mürekkep; hastanın kendisini sağlıklı zannetmesi halidir. Dolayısıyla kendini hasta görmeyen tedaviye ihtiyaç duymaz. İlaç verilse de kullanmaz. Böyle bir hastanın tedavisi oldukça zordur.

Cehl-i mürekkepte bilgiye ihtiyaç hissetmez insan. Çünkü zaten her şeyi bildiğini zanneder. Deveyi hendekten atlatırsın, ancak cehl-i mürekkebe giriftar olmuş birine bir hakikati anlatamazsın.

           — İrfan Tunahan

 

***

 

Okumadığın gün karanlıktasın.

           — Nuri Pakdil

 

***

 

Olgunlaşmak; kalbin daha hassas, kanın daha sıcak, zekânın daha işlek, ruhun daha huzurlu olması demektir.

           — Cemil Meriç

 

***

 

17 yaşındaki gence ordu teslim eden peygamberin, 27 yaşındaki evladına ev, iş ve eş emanet edemez ümmeti olduk.

           — Nurettin Yıldız

 

***

 

ÇAĞIMIZIN PUTU: OSCAR

Amerikan film endüstrisinin lokomotifi Oscar, aslında Hollywood'un sektörü canlandırmak için kurduğu bir enstitünün verdiği ödülün adı.

Ödüllerin niye Oscar olarak adlandırıldığına gelince...

1930'lu yıllarda organizasyon yöneticilerinden biri ödül olarak verilen heykelciği Oscar isimli amcasına benzetiyor ve bunu duyan bir muhabir, ismin yaygınlaşmasına aracılık ediyor. 

Dünyanın her yerinde kısaca Akademi olarak adlandırılan bu kurumun, 6 bine yakın üyesinin oyları ile belirleniyor bu ödüller. Peki bu 6 bine yakın üye kimlerden, hangi isimlerden oluşuyor?

Yoksa, Akademi üyeleri dediğimizde cevap olarak yine Hollywood'un kendisiyle mi karşı karşıya kalıyoruz. Yani bir grup azınlıktan müteşekkil bir toplum diyebilir miyiz?

Zira, Akademinin ruhunu anlamak ve düşüncesini okumak için, ödülleri kime ve hangi konuya verdiklerine bakmalı. Çünkü ödüllü filmlerin yüzde doksanı ya ''Yahudi'' propagandasına hizmet eden veya cinsel eğilimleri farklı olan türdeki filmler olduğunu görebiliyorsunuz.

Üstelik çoğu filmin yaşam tarzımıza müdahale etmesi, düşünce haritamızı yönlendirmesi de ciddi ciddi ele alınmalı. Elbette bütün filmleri bu kategoriye sıkmak yanlış olur. İçlerinde gerçekten ödüle layık filmler de yok değil. Ama 84 yıldır verilen akademik ödüllerin arasında bunlar belki iki elin parmağını geçmez...

Dolayısıyla rahatlıkla, 'Oscar'ı Hollywood'un kendi kendine bakışı olarak değerlendirebiliriz. Ödül alanlar da verenler de, Hollywood'u Hollywood yapan anlayışın temsilcisidir. Kazananları belirleme konusunda kimi alışkanlıklar yıldan yıla fazla değişikliğe uğramadan eski üyelerden yenilere geçiyor. Bu da hiç şüphesiz sonuçları tahmin etmeyi kolaylaştırıyor.

Öyle ya da böyle... Aslında Oscar, 84 yıldır modern hayatın bize dayattığı bir ''put'' olma özelliği taşıyor.

           — Davut Şahin, modern dünya tarafından hayatın amacı olarak sunulan eğlence kültürünün bir sembolü Oscar'ı böyle değerlendiriyor.

 

***

 

YENİ BİR DÜŞÜNCE

Bir bilim adamına bir gün üniversitedeki arkadaşları sorarlar:

''Neden en iyi düşünceler sabahları tıraş olurken insanın aklına geliyor?''

Şu cevabı verir:

''Alışılmadık yeni düşüncelerin ortaya çıkışı için zihnin bilinçli gerginliğinin gevşemesi gerekir. İnsan alışıldık bir iş yaparken, dinlenirken ya da yolda yürürken, bu iç denetimlerin baskısı ortadan kalkar ve yenilikçi düşünceler ortaya çıkar.''

 

***

 

BİR MASUMU ÖLDÜRMENİN BEDELİ

Asr-ı Saadet'ten Hz. Peygamber (asm) kaynaklı bir tarihî misal:

Hz. Bediüzzaman 19. Mektub'una almış. Muhallim ibni Cessame. Özetle Mekke'nin fethinde İslâm ordusunun içinde evlâtlarıyla feth-i mübîne katılan bu zatın bir Müslümanı şehit etmesinin akabinde Hz. Peygamber (asm) onu çadırından kovuyor, ''Allah Muhallim'e merhamet etmesin'' buyuruyor.

Bu zat 7 gün sonra ölüyor, ölüsünü toprak dışarı atıyor. Dikkat, bu zat sahabe! Gözyaşlarımı tutamadığım bir hadise. Sormak lazım masum insanlara katliâm yapanlara ve onlar gibi olanlara: Siz bu halinizle Hz. Peygamber'in (asm) yanına nasıl çıkacaksınız?

           — İnsanlar Allah'ın kullarıdır. Hayata iman gözüyle bakmayanlar sahipsiz canlılar olarak gördükleri insanları çeşitli bahanelerle öldürebiliyorlar. Halil Uslu, Saadet Asrından bir örnekle bu büyük cürmü işleyenlere büyük soruyu soruyor.