TR EN

Dil Seçin

Ara

Satır Arkası

Satır Arkası

'DİJİTAL DEVRİM' İNSANÎ DUYGULARI ÖLDÜRÜYOR MU?

Bir dijital devrim yaşıyoruz. Bu devrim, internetin keşfiyle başladı ve insanlığın gördüğü en hızlı, en etkili ''soft devrim'' olarak yayılıyor. Yazının bulunmasından bu yana geçen 4 bin yıllık süre içinde, hiçbir devrim ve buluş bu denli çok insanı etkilememiş ve bu denli yaşamımızı değiştirmemiştir.

Dijital devrimin hayatımızda ne kadar faydalı ve ne kadar zararlı etki yaptığı konusunda sağlıklı bir araştırma bulunmuyor. Zira henüz süreç tamamlanmadı, yani devrim devam ediyor. Bu devrimin başlangıcı ve şu anda geldiği durum göz önüne alınırsa, insanoğlunun yaşantısını tahmin edilenden çok daha derin ve radikal şekilde etkileyeceği görülür.

İnternetin doğuşunu Minnesota Üniversitesi'nde ilk ara yüzün yapıldığı 1991 yılı kabul edersek, kimsenin bilmediği bu buluş sadece 23 yılda 1,5 milyar insan tarafından tanındı ve kullanıldı.

Düşünün ki yaşadığımız dijital devrim endüstriyel üretimden, finansal değerlere, insan psikolojisinden, doğanın gelişimine kadar her alanda bir şekilde etkiye sahip.

Benim üzerinde daha çok kafa yorduğum şey, dijital devrimin insan davranışları üzerindeki etkileri.

İnsan duyguları dijital devrimle birlikte değişiyor. Bazı duygularımız ölüyor, bazı duygularımız baskın hale geliyor. Örneğin 'özlem' duygusu her geçen gün kayboluyor. Artık ailemizi, dostlarımızı eskisi kadar özlemiyoruz dikkat ettiniz mi? Çünkü her an onlarla iletişim halindeyiz. Kolayca görüşmek varken, neden bu trafikte bir de onun yanına gidelim ki?..

Özlemek, sevmek, kızmak, gülümsemek, sohbet etmek, arkadaş olmak ve daha bir çok temel davranışımız değişiyor. İnsanlar bir araya gelmiyor ve gittikçe dijital bir yaşama doğru evriliyoruz. Bu dijital yaşamda insan yalnızlaşırken, merhamet, acımak, yardım etmek, aşık olmak, sahip olmak gibi bir çok insanî değerlerin kaybolduğunu göreceğiz.

Dijital devrimin etkilerinden ürkmediyseniz, devrim sizi de etkilemiş olmasın...

           — A. Kutlu

 

***

 

Bir çocuğu eğitirken ilk düşüncem; onun namuslu bir insan olmasıdır. Bunun için de önce iyi bir yürek, sonra zeki bir kafa gerekir.

           — D. Diderot

 

***

 

Zirvesine göz koyduğum dağlara bak. 

Koşup takıldığım çitlere bak.

           — Cahit Zarifoğlu

 

***

 

TARKOVSKİ'NİN GÜNLÜĞÜNDEN...

''Rabbim! Yaklaştığını hissediyorum... Çünkü ben senin dünyanı, senin yarattığın gibi ve senin insanlarını, senin olmalarını istediğin gibi görmek istiyorum. Seni seviyorum Rabbim ve senden başka bir şey istemiyorum. Bütün bunların senin olduğunu kabul ediyorum. Beni senin değerli kölen olmaktan alıkoyan şey benim kötülük ve günahlarımın ağırlığı ve alçak karanlığı. Ah! Rabbim. Bana yardım et. Rabbim ve beni affet!''

Tarkovski'nin günlüğüne düştüğü bu notlar, onun sadece bir yönetmen olmasının ötesinde, ''ruhun mükemmelliğini arzulayan'' bir sanatçı olduğunun da göstergesi. Çünkü kendi deyimiyle; ''Ruhun mükemmelliğini arzulamayan hiçbir insan değerli değildir...''

''Sanat bir tür duadır.'' diyen Tarkovski, ''Ben, Tanrı'nın şair olma; başka bir biçimde dua etme imkânı tanıdığı bir insanım.'' diye ekliyor.

Tarkovski, ''İnsanın özü itibariyle manevi bir varlık olduğunu ve hayatın anlamının bu maneviyatı geliştirmesinde yattığını'' da söylüyor. Yine onun deyişiyle hayatın hedefi, ''Doğduğumuzda bulunduğumuz seviyenin en azından bir basamak üstüne çıkmak.'' olmalı diyor ve ekliyor, ''İnsan, ruhunu Tanrı'ya teslim edeceğini düşünerek yaşamalı.''

Tarkovski, ''Gerçek bir yönetmenin amacının, hakikati açıklamak'' olduğunu söyler. Kendi filmleri için de, ''İnsanları Tanrı'ya ne kadar yaklaştırırsa, o kadar iyi olur.'' der.

           — Serkan Akdeniz

 

***

 

Ey telâşlı insan...

Sana karıncayı ve bir arıyı incelemeni öğütlerim.

Biri yerde, diğeri havada, günde belki bin defa sabırla gider gelirler. Topraktan ve çiçekten götürdükleri göze bile batmaz...

Fakat yuvalarını açınca, yeraltında bir ambarla, kovanda bir bal tulumuyla karşılaşırsın...

Nasıl oluyor diye düşünecek ne var!

Sabır öyle bir güçtür ki, dileyene dağı devirtir.

           — Hz. Fatıma (r.anha)