TR EN

Dil Seçin

Ara

Satır Arkası

Satır Arkası

KAR VE ÇOCUK

Karın soğuk olduğu büyüklerin söylediği bir yalan. Sorun bakalım üşüyor mu çocuk? Eldivenlerini üşüdüğü için değil, üzülmeyesiniz diye takıyor. Yüzünün kırmızılığı heyecandan. Ensesine giren kartopu bile sıcacık. Allah çocuklar üşümesin diye sıcak yağdırıyor karı. Isıtmasaydı ağızlarından duman çıkar mıydı?

           — A. Ali Ural

 

***

 

ŞİMDİ

Yaşadıkça anlarız ki ne yapmak istiyorsak, ne yapabileceksek, şimdiden başlamalıyız. Ancak şimdiye hâkimiz. Hayat birbirinin peşi sıra geçen şimdilerin yekûnudur. Ve şimdiyi anlamayan hayatı anlamaz. “Şimdilik durmak” değil, “şimdiden başlamak.” Şimdiye hürmet edelim. Şimdi ne yapıyorsunuz, ne ile meşgulsünüz? Bütün imkânlar buradadır. Muhakkak olan şey yalnız bu şimdiden ibarettir. Projelerimizi geciktirmeyelim. Şu an bizim midir? Boş muyuz? Şimdi başlayalım. Yarının şimdileri, bu anın şimdisi kadar muhakkak değildir.

           — Peyami Safa, ‘şimdi’yi anlamadan hayatın da anlaşılamayacağına dikkatimizi böyle çekiyor.

 

***

 

ALIŞKANLIĞIMIZIN SİSLİ PERDESİNDE SAKLANAN BABAMIZ

Çoğumuz, babamız henüz hayattayken onun yüzüne bir kere bile dikkatle bakmayız. Baba, ‘baba’ demeye başladığımız günden itibaren sürekli karşımızda duran bir alışkanlıktır. Yıllarca babamızdan değil, bir alışkanlıktan bahsederiz:

Annemize, “Babam bugün niçin gecikti?” diye sorarız; kardeşimize, “Babam yine su istiyor.” der ve dertleniriz; bazen de “Babama hangi yalanı uydursam?” diye planlar kurarız kafamızda. Baba, her seferinde, bize biraz uzak, biraz yabancı birisidir.

Her gün elbiselerini giydirip sokaklara saldığımız o ‘biraz’ yabancının, zamanın karşısında nasıl da eriyip gittiğini fark etmeyiz bile. Oysa ilkin ve hep onun elbiseleri yaşlanır, ilkin ve hep onun saçları ağarır, ilkin ve hep o öksürür. Bir alışkanlığın perde gerisinden baktığımız o yüzde zaman, çizgilerden, girintilerden ve çıkıntılardan yeni bir yüz yapar; bunu da fark etmeyiz. İçimizden az buçuk dikkat kesilenler bilirler ki, baba, göz altlarındaki torbalarda yorgunluk biriktiren kederli göçmenidir evimizin. Bir an gelir, göz altlarındaki torbaların bağcığını gözlerinin feriyle bağlayamaz olur artık. O iki bağcık da, hiç ummadığımız bir vakitte, hiç ummadığımız bir yerde çözülüverir. Çözülüverir ve babamız, bizden sakladığı bütün yorgunluklarını orta yerde bırakıp, kederli yüzünü terk eder. Biliyor musunuz? Babamız bir gün gerçekten ölür!

           — Ali Ayçil, bu dokunaklı satırlarında, hakkını ödeyemeyeceğimiz babalarımızı hatırlatıyor bize. Baba olmak böyle bir şey herhalde, ailesi için her şeyini vermek, ama hiçbir karşılık beklemeden sessiz sedasız yapmak...

 

***

 

Bilim ve tekniğin yeni bir problem ortaya çıkarmadan bir meseleyi çözebildiğini hatırlamıyorum.

           — Bernard Shaw

 

***

 

TELEVİZYON

Yalnızlığın baş tetikleyicisi televizyondur. Yaptığı tek şey aileyi yalnız başına ‘toplamaktır.’

           — Televizyonu evimize bayram havasıyla aldığımız çok zaman olmadı; belki de yakın bir zamanda hayatımızdan çıkardığımızda bayram yapacağız. A. Mantague, Avrupa insanının içine düştüğü yalnızlık probleminde televizyonun rolünü böyle ifade etmiş.

 

***

 

Yeşilliklerden, çiçeklerden meydana gelen bahçe geçicidir. Fakat akıl ve fikirlerden meydana gelen gül bahçesi hep yeflil ve güzeldir.

           — Hz. Mevlana (ks)

 

***

 

35 YILLIK ARAŞTIRMA SONUÇLANDI

Osmanlı Araştırmaları Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Prof. Dr. Ahmet Akgündüz:

“Bediüzzaman Said Nursi’nin annesi tarafından seyyid, babası tarafından şerif olduğunu arşiv belgeleriyle ispatlandı.”

Osmanlı Araştırmaları Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Prof. Dr. Ahmet Akgündüz, yaklaşık 35 senedir üzerinde çalıştığı “Bediüzzaman’ın soy ağacı” çalışmasını tamamladını açıkladı.

Düzenlediği basın toplantısında konuşan Akgündüz, Bediüzzaman Said Nursi’nin annesi tarafından seyyid, babası tarafından şerif olduğunu arşiv belgeleriyle ispatladığını açıkladı. Araştırmayla ilgili yaptığı açıklamada Musul’daki arşivleri de incelediklerini belirten Prof. Akgündüz, ulaştıkları belgelerin sonuçlarını şöyle anlattı:

“Bediüzzaman Hazretleri’nin, baba tarafından Abdülkadir Geylani’nin torunu yani Hz. Hasan’ın neslinden ‘şerif’ olduğu ortaya çıkmıştır. Annesi Nuriye Hanım’ın ise Hz. Hüseyin’in neslinden ‘seyyid’ olduğu belirlenmiştir. Bunu, Osmanlı arşivinin tamamı desteklemektedir.” diye konuştu.

Araştırmanın nasıl sonuçlar doğuracağı şeklindeki sorulara da cevap veren Akgündüz, “Bediüzzaman’ın soyunun Hz. Resulullah’a dayanması, Onu Kürtçü, bölücü, devlet ve ordu düşmanı şeklinde tasvir edenlerin duvarlarını yıkacağı ümidindeyim.” dedi. Böylece Bediüzzaman Hazretleriyle ilgili bir mesele aydınlığa kavuşmuş oldu.

 

***

 

Lokman Hekim, oğluna şöyle buyurdu: “Oğlum, gününün bir kısmını kitap okumaya ve ilim öğrenmeye ayır; çünkü kitap okumayı terk edersen, bilgilerini zayi edersin.”

           (Bihar’ul-Envar, c.1, s.69)