TR EN

Dil Seçin

Ara

Acbüzzeneb Ne Demek?

Acbüzzeneb Ne Demek?

Acbüzzeneb kavramı doğru yorumlamaya ihtiyaç gösteren müteşabihattandır. Acbüzzeneb kelimesine, bildiğimiz kuyruk sokumu kemiği mânâsının kısır döngüsünden çıkarak, en azından günümüz ilminin ulaştığı derinliklerin daha ötesinde mânâlar yüklememizin, daha sağlıklı olacağı açıktır. Nitekim Üstad Bediüzzaman Hazretleri “acbüzzeneb” tâbirini, “eczâ-i esasiye ve zerrât-ı asliye”1 kelimeleriyle, “insanın cesedinden bir çekirdek, bir tohum hükmünde küçücük bir cüz’”2 veya “insanın tohumu hükmünde olan zerreler”3 tanımlamalarıyla açıklar. Ki bu esas ecza ve insanın tohumu ve çekirdeği hükmündeki asıl zerreler, ikinci yaratılış için kâfi bir esastır, yeterli bir temeldir. Ve Sâni’-i Hakîm, insan bedenini onların üstünde bina eder.4

Bugün anlaşılmıştır ki, insan vücudunun harika bir bilgi bankası vardır ve bu bilgi bankasına bu gün itibariyle DNA denmektedir. DNA’da şifrelenen bilgiler insanın saç şekli ve göz renginden boyunun uzunluğuna kadar insanın bütün fiziksel özelliklerini ihtivâ etmektedir. Düşünün ki, insan vücudunda en az 100 trilyon hücre… ve her bir hücrenin çekirdeğinde, milimetrenin milyarda biri büyüklüğünde, insan bedeniyle ilgili bütün bilgileri bulunduran, yapısı bozulmayan ve çürümeyen bir DNA zinciri!... Üstad Hazretlerinin ifadesiyle, insanın “ecza-i esasiyesi ve zerrat-ı asliyesi”5

İşte Peygamber Efendimizin (asm) mübarek dilindeki acbüzzeneb, bugün adına DNA zinciri denen, Bediüzzaman’ın “zerrat-ı asliye” olarak tanımladığı, bozulmaktan korunmuş, insan bedeninin sonunu ve son ucunu teşkil eden o “mikro zincir” olsa gerektir. İnsan bedeni bu mikro zincir üzerine binâ edilecektir. Ve elbette en doğrusunu insanları yaratacak olan Allah (cc) bilir. Nitekim Bediüzzaman, bu ikinci yaratılışı şöyle ifade etmektedir: “Haşir ve neşr-i ekberde beşerin her bir ferdi; aynıyla, cismiyle, ismiyle, resmiyle iâde edilecektir.”6

 

 

Dipnotlar:

1. Sözler (yeni), s. 854.

2. Sözler (yeni), s. 1000.

3. İşârâtü’l-İ’câz, s. 60.

4. Sözler (yeni), s. 854.

5. Sözler (yeni), s. 854.

6. Lem’alar, s. 119.