TR EN

Dil Seçin

Ara

Ruh Sağlığımızı Korumak İçin Ne Yapmalıyız?

Bu kadar özet bir soruya çok özet bir cevap lazım. En özet cevabını da İnşirah suresinde buluyorum: 1-Boş kaldığında hemen bir işe sarıl 2-Ve sadece Rabbine yönel.

 

Bu kadar özet bir soruya çok özet bir cevap lazım. En özet cevabını da İnşirah suresinde buluyorum: 1-Boş kaldığında hemen bir işe sarıl 2-Ve sadece Rabbine yönel.

Birinci madde şuna işarettir ki: İnsan hareket ve mücadele için yaratılmış, gerilim içeren bir varlıktır ve ancak ciddi bir işle meşgul olduğunda gerilimini boşaltıp, yaratılışının da gereğini yerine getirip rahatlayabilir.

“Mutlu insan, mutlu olup olmadığını düşünecek vakti olmayan insandır” denilmiştir. Zira ne kadar sağlıklı ve mutlu olsanız da, durup kendinizle uğraşmaya başladığınız an, mutlaka bazı sorunlar, eksikler görür veya üretirsiniz. “Oramda şu var, buram ağrıyor. Dün filan kişi neden keyifsizdi acaba? Falan kişi neden böyle yaptı acaba?..” diye gereksiz düşüncelerde boğulmaya başlarsınız.

Oysa sürekli bir faaliyet ve koşturmaca içinde olan kişinin bu tip ufak şeylerle uğraşacak vakti olmaz. Mesela çarşıda boş boş dolaşıyorsanız, “Adam omuzuma niye çarptı? Karşıdaki bana neden baktı?..” vs. diyebilirsiniz. Ama bir yere yetişmek için hızla yürüyorsanız, bunların hiçbiri dikkatinizi çekmez. Aynen bunun gibi, klinik pratikte şunu gördüm ki; insanlar zorlu dönemlerde hastalanmıyorlar, tersine en çok, zorluklar bitip rahata erdiklerinde depresyona giriyorlar. Ve en fazla psikiyatrik rahatsızlık da emeklilerde görülüyor. Zaten o yüzden herkese tabir yerindeyse “mezarda emeklilik” öneriyorum.

İkinci cümle ise şuna işaret olsa gerektir ki: Bunca karışık koşturmacalar, insanın kalbini, zihnini dağıtır. Herşeyden etkilenen ve herşeyi isteyen insan, neye el atacağını bilemez, neyi önceleyeceğini kestiremez bir kaos içinde kalır. Üstelik yöneldiği ve bağlandığı her şey geçicidir ve eninde sonunda elinden çıkmaktadır. Kaybedeceğini bile bile sevmek veya elinden çıkacağını bile bile sahiplenmek, onulmaz bir yaradır.

Böyle bir insana huzur verecek olan, herşeyin dizgini elinde, herşeyin anahtarı yanında, heryerde hâzır ve nâzır olan, sonsuz güç ve rahmet sahibi Rabbine yönelip tevhiddeki huzuru bulmaktır. Sadece onun rızasını düşünmek, başkalarından beklentilerini sıfırlamaktır. Her yaptığını sadece onun rızası için yapmak, onu bunu değil, yaratıcısını memnun etmeyi hedeflemektir. Yaratan sadece O ise, görünürde başkalarının eli ile gelen her şey, iyi olsun, kötü olsun, her şey Ondan geliyorsa, Ondan başka istenmeye değecek yoksa, Ondan başka bize sonsuza dek eşlik edecek yoksa, Ona teslim olmak, kalben Ona yönelmek, sadece Ona kul olmak lazımdır.

Ve herşeyi yaratan, istediği her şeyi ‘ol’ deyince olduran birine kul olmak, Onun emrinde bir asker gibi yaşamak ise, öyle bir mutluluktur ki, anlatılmaz, yaşanır ancak. Ve son olarak bu iki cümleyi kabaca bir benzetme ile özetleyebiliriz:

Boş oturmayıp harekete geçmek ve yönünü de doğru çizmek lazımdır. O zaman iki hayatta da huzur sahiline varılır.