
Her Şey Güzeldir; Çirkinlik Bile!
Ekim 2013, 442 |
![]() |
Eklenme Tarih: 19 Mayıs 2020 17:12 | Metin Karabaşoğlu |
Etrafında gördüğü her şey için, insan, ikili bir ayrım yapar durur. Güzel-çirkin diye ayırır önce. Sonra, ‘güzel’in veya ‘çirkin’in içinde de bir ayrım yapar. Meselâ, güzel diye ayırdıkları içerisinde sadece ‘güzel’ dedikleri de vardır, ‘daha güzel’ buldukları, ‘çok güzel’ dedikleri ve ‘en güzeli’ olarak seçtikleri. ‘Çirkin’ dedikleri için de benzer bir derecelendirme yapar insan.
Baksanız, insanın böyle yapmaya hakkı da vardır. Çünkü, Allah’ın yarattığı kâinatta onun gerçekten güzel bulduğu şeyler olduğu gibi, ona hiç de güzel gelmeyen şeyler de vardır.
Meselâ, bir karanfilin, gülün, sümbülün veya yaseminin kokusu için, güzellik üzerinden bir derecelendirme yaparız. Kimimiz için sümbülün, kimimiz için yaseminin kokusu en güzelidir. Ama öte yandan, bazı çiçeklerin kötü, hatta çok kötü koktuğu da ortadadır.
Aynı şekilde, demini almış bir çayın, fırından yeni çıkmış bir ekmeğin, bir taze pastanın, ocaktan şimdi indirilmiş bir yemeğin kokusu güzeldir. Ama bayat bir pastanın veya bozulmuş bir yemeğin kokusunun güzel olduğunu kimse söyleyemez. Her ikisinin tadı da kötüdür üstelik...
Veya, bir kedi yavrusu, bir kuzu, bir koyun, bir güvercin, bir uğurböceği çok da sevimli gözükür gözlerimize; ama bir yılan, fare, akrep veya çiyan için aynısını söylemek imkânsızdır.
İçinde yaşadığımız ve beş duyumuzla tanıdığımız kâinatta yaptığımız bütün güzel-çirkin, iyi-kötü, sıcak-soğuk, sevimli-sevimsiz ayrımları böylece oluşur işte. Durum böyle olunca da, “Her şey güzeldir” gibi sözler, bize gerçeklikten uzak ve hayattan kopuk romantik cümleler gibi gelir.
Ama sıkı durun: Doğrudur bu söz. Bozuk bir yemeğin kokusu ve tadı çirkin de olsa, yılan veya çiyan göze hiç de güzel gözükmese, bazı çiçeklerin kötü koktuğu apaçık bir gerçek de olsa, her şey güzeldir!
Her şey güzeldir; ama bazıları doğrudan, bazıları sonuçları itibarıyla güzeldir.
Meselâ bozulmuş bir yemeğin kokusu güzel değildir, ama kokusunun güzel olmaması güzeldir. Bozulmuş bir yemeğin tadı da güzel değildir, ama tadının güzel olmaması güzeldir. Yılan, akrep veya çiyan çirkin ve sevimsiz gözükür bize, ama onların çirkin ve sevimsiz gözükmesi güzeldir.
Çünkü bozulmuş bir yemekteki kötü koku ve kötü tat, bozulmuşluğun getirdiği tehlikelere karşı bizim için bir uyarı işaretidir. Bozulduğu için görüntüsü kötüleşen bir yemek, bu haliyle, bize “Ben rızık olmak için artık size uygun değilim. Bu halimle sizi beslemez, bilakis zarar veririm” uyarısı göndermektedir. Bozuk yemeğin gözümüze verdiği bu mesaja direnir ve kaşığımızı veya çatalımızı kaba değdirirsek, bu kez ağzımıza girmeden önce, burnumuza gelen kötü kokusuyla uyarır yemek bizi. Bu uyarıyı da dikkate almayacak olsak, aynı yemek bu kez damağımıza bıraktığı kötü tatla bizi uyarır. (Yine de dirensek, önce mide, sonra barsaklar bu yemeği sindirip kılcal damarlardan kana karıştırmaya itiraz edecektir!)
Sözün kısası, bozulmuş bir yemeğin görüntüsü, tadı ve kokusu güzel değildir; ama bozulmuş bir yemeğin görüntüsünün, kokusunun ve tadının kötü olması güzeldir! Böylece âlemlerin Rabbi bize bir haber vermekte; hayatımız için yarar değil zarar getirecek bir yemekten bizi uzak tutmak istemektedir.
Yılanın veya çiyanın bize kötü, soğuk, çirkin ve sevimsiz gözükmesi de, yine bu sebepten güzeldir. Her şeyi hikmetle yaratan âlemler Rabbi, bu mahlûkları elbette bir hikmetle yaratmıştır; ama onlar, insanla iç içe yaşamak, insan tarafından sevilip okşanmak üzere yaratılmış mahlûklar değildir. Bir kedi yavrusu, bir kuzu veya bir koyun insana çok sevimli gelirken, insanın diğer sözkonusu mahlûkları görünce bir soğukluk ve uzaklık hissetmesi, bizi onlardan gelebilecek bir tehlikeye karşı korumak içindir. Onlar bize güzel gözükür durumda değildir; ama onların soğuk, sevimsiz ve çirkin gözükmesi sonuç itibarıyla güzel, hem de çok güzeldir!
Bu açıdan bakınca, görürüz ki, bu güzelim kâinatta çirkin şey yoktur. Her şey ya doğrudan, ya sonucu itibarıyla güzeldir.
Velhasıl, güzel Rabbimizin yarattığı şu kâinat o kadar güzel ki, çirkinlerde ve çirkinlikte bile bir güzellik var!
Ekim 2013, 442 Sayısı Tüm Yazıları
- 6 Her Şey Güzeldir; Çirkinlik Bile! / Metin Karabaşoğlu
- 8 Gözdeki Kör Nokta / Prof. Dr. Adem Tatlı
- 9 Komşu / M. Emin Şişman
- 10 Küllî Ubudiyet Nasıl Olur? / Prof. Dr. Alaaddin Başar
- 12 Satır Arkası / Ender Akay
- 14 Suyun Akışkanlığındaki Hikmetler / Prof. Dr. Suat Canbazoğlu
- 18 Su / Melike Kabay
- 19 Çağırsa Da Gitmesek, Çağırmasa Küssek / Zafer Araştırma Grubu
- 20 Çiftçi Karıncalar / Prof. Dr. Fatih Satıl
- 22 Hal Çizgisi / Para / Osman Suroğlu
- 23 Ne Yapabilirim Ki? / Ömer Sevinçgül
- 24 Unutkanlık / Kapalı Hafızadan Açık Hafızaya / Prof. Dr. Nevzat Tarhan
- 26 Kırkambar / Zafer Araştırma Grubu
- 28 Bir Kur'an Mucizesi: Kemik Erimesi / Prof. Dr. Volkan Tuzcu
- 30 Ne Gariptir Şu İnsanoğlu / Selim Gündüzalp
- 32 Bir Şifa Kaynağı Balık / Doç. Dr. Kazım Uysal
- 34 İbadetler İnsanın Meyveleridir / Mehmet Kırkıncı
- 35 Yediveren / Suat Ünsal
- 36 Mutluluğun Yolları Ve Tuzakları / Prof. Dr. Kemal Sayar
- 38 İsraf Ve Kapitalizm / Prof. Dr. Faruk Beşer
- 39 Sahabenin Ticareti / Yaşar Esen
- 40 Hamdlerin Özünde Gizli Esma / Dr. Senai Demirci
- 42 En Cana Yakın Çocuk / Ellen Kreidma
- 43 Kalbinin Tesellisini Aramak / Banu Yaşar
- 44 Dünyanızın Merkezi Sizsiniz / Mehmet Tüzün
- 46 Kardeşlik Rüzgârı / Doç. Dr. Metin Hatipoğlu
- 47 Dut Ağaçları / Arif Nihat Asya
- 48 Turizmde Madalyonun İki Yüzü / Prof. Dr. Orhan Batman
- 49 Panorama / Aslınur Bahar
- 50 Yapraklar Boşuna Dökülmüyor / Kamil Kırış
- 52 O'nun İzinde / İbrahim Erdinç Şumnu
- 53 Cömertlik Nasıl Ölçülür? / Rasim Özdenören
- 54 Soyut Sanat Nedir? / Doç. Dr. Rasim Soylu
- 56 A Vitamininin Faydaları Ve Zararları / Dr. Yaşar Çil
- 57 Hazır Cevaplar / Zafer Araştırma Grubu
- 58 Düşünceler / Zafer Araştırma Grubu
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Ruh Bakımı
O sokaktan geçip o yokuşu adımladığım ilk günün üzerinden günler, aylar ve yıllardan öte, onyıllar geçmişti. Yirmi küsur yıl aradan sonra bir kez daha adımladığım o sokakta onca yıldır görmeye hep alışık olduğum dükkânlarda, daha önce göremediğim şeylerin öne çıktığını ilk o gün farkedecektim.
Her Şey Güzeldir; Çirkinlik Bile!
Etrafında gördüğü her şey için, insan, ikili bir ayrım yapar durur. Güzel-çirkin diye ayırır önce. Sonra, ‘güzel’in veya ‘çirkin’in içinde de bir ayrım yapar. Meselâ, güzel diye ayırdıkları içerisinde sadece ‘güzel’ dedikleri de vardır, ‘daha güzel’ buldukları, ‘çok güzel’ dedikleri ve ‘en güzeli’ olarak seçtikleri. ‘Çirkin’ dedikleri için de benzer bir derecelendirme yapar insan.
Göremediğimiz Mucizeler
Alışkanlık perdesiyle körleşen bir göz, hepsi bir kudret mucizesi olan mevcutlara sıradan şeyler imiş gibi bakar. Bu yüzden, bırakın her şeye bir mucize olarak bakmayı, en büyük mucizeleri bile akıldan uzak görür ve inkâra kalkışır.