TR EN

Dil Seçin

Ara

Her Şey Güzeldir; Ya Bizzat Veya Sonuçları İtibarıyla

Her Şey Güzeldir; Ya Bizzat Veya Sonuçları İtibarıyla

Her birimizin, bakış açısı ve yorumuna göre şekillenen özel bir dünyası var. Yaşadıklarımızı, olayları, varlıkları güzel veya çirkin bulmamız; görüş ufkumuza, büyük resmi görüp görmemeye ve kullandığımız gözlüğe bağlı. “İman ise, her şeyi güzel, ünsiyetli gösteren şeffaf, berrak, nuranî bir gözlüktür.” Bu gözlükle bakıldığında “O, yarattığı her şeyi en güzel şekilde yaratandır.” (Secde suresi, 7) âyetinde görülen sırlardan biri, Kur’an tefsirinde şöyle izah edilir...

“Her şey güzeldir, ama herkes göremez.”

— Konfüçyüs

 

Her birimizin, bakış açısı ve yorumuna göre şekillenen özel bir dünyası var. Yaşadıklarımızı, olayları, varlıkları güzel veya çirkin bulmamız; görüş ufkumuza, büyük resmi görüp görmemeye ve kullandığımız gözlüğe bağlı. “İman ise, her şeyi güzel, ünsiyetli gösteren şeffaf, berrak, nuranî bir gözlüktür.” Bu gözlükle bakıldığında “O, yarattığı her şeyi en güzel şekilde yaratandır.” (Secde suresi, 7) âyetinde görülen sırlardan biri, Kur’an tefsirinde şöyle izah edilir:

“Her şeyde, hatta en çirkin görünen şeylerde, hakikî bir hüsün ciheti (güzellik yönü) vardır. Evet, kâinattaki her şey, her hadise, ya bizzat güzeldir, ona hüsn-ü bizzat denilir veya neticeleri cihetiyle güzeldir ki, ona hüsn-ü bilgayr denilir. Bir kısım hadiseler var ki, zahiri çirkin, müşevveştir (karmakarışıktır). Fakat o zahirî perde altında gayet parlak güzellikler ve intizamlar var.” 

Gül bizzat güzeldir, gübre ise neticesi itibariyle güzel. 

Atmacaların serçe kuşlarına saldırması, görünüşte güzel değildir. Serçelerin kabiliyetlerinin gelişmesi için ise bu gereklidir ve güzeldir. 

Kartallar, leylekler yavrularını şefkatle besler ve korurlar. Zamanı gelince de, onları uçurumdan aşağı iterler. Bu bize çirkin gelebilir. Günü geldiğinde kanatlarının farkına varmaları için ise bu zaruridir ve neticesi itibariyle güzeldir. 

Bahar mevsiminde, fırtınalı yağmur hoşumuza gitmeyebilir. Bahar çiçeklerinin açması için ise, bu yağmurlar çok değerlidir ve güzeldir.

Melek bizzat güzeldir. Şeytanın yaratılması ise, neticesi itibariyle güzeldir. 

Özetle; her şey ya bizzat güzeldir veya neticeleri itibariyle güzel.

En basit hayat tabakası olan bitkilerde görünür ki, yer altına girmiş çekirdek gün gelir bir ağaç olur. Meyvelerin, çekirdeklerin, tohumların ölümü, zahirde (görünürde) bozulmak ve dağılmaktır. Görünüşte çürümek çirkin gibidir. Tohumun ölümü, sümbülün hayatını netice verir ki, bu güzeldir. Ebedi âlemde baki bir hayat sümbülü vermek için, insanın ölümle toprağın altına gitmesinde olduğu gibi.

Bir çiçeğin açışında, bir kelebeğin uçuşunda Allah’ın isim ve sıfatlarının yansımaları görülür. Aslında çürüyen tohum da, çürüyen elma da, düşen yaprak da, çürüyen beden de tabiatta işleyen ritmin bir parçasıdır. Ancak kainattaki ahenkli sistemin bütününe, büyük nakışa bakıldığında bu görülebilir. Dikkatle araştırıp düşünüldüğünde anlaşılır ki: Bu âlem çürüyeni ile de, doğanı ile de, öleni ile de ya bizzat güzeldir veya neticeleri itibariyle güzel.

… 

Yaratılışta esas olan hayırdır. Şer ve çirkinlik, güzelliklere oranlandığında çok azdır. 

Pek çok faydaları olan yağmurdan zarar gören tembel bir adam diyemez ki; “yağmur rahmet değil.” 

Yaratılışta küçük bir şer ile beraber, büyük bir güzellik ve hayır vardır. Küçücük bir olumsuzluk gelmesin diye, büyük bir hayrı terk etmek, büyük bir kötülük olur. Onun için o küçük şer dahi, hayır hükmüne geçer. 

Şerri yaratmak; kötülük ve çirkin değildir. Şerrin işlenmesi, şer ve çirkindir. İşleyen mesul olur.

Çirkin gördüğümüz şeyler de, güzelliğin derecelerini anlamamıza vesile olduğundan neticesi itibariyle bir güzellik olur.

Bazı büyük park veya bahçelerde düzenleme çalışması yapılırken, bahçe mimarı, rengârenk ve zarif çiçeklerin ortasına, büyük ve kaba kaya parçaları yerleştirir. Böylece çiçeklerin güzelliği daha belirginleşir. Çiçeklere odaklanan ve kaya ile kıyaslayan, çiçeklerdeki güzelliğin farkına daha çok varır. Çiçekler bizzat güzeldir. Bahçedeki kaya parçaları ise neticesi itibariyle güzel. Fakat, kayalara odaklanan, sadece onlarla meşgul olan, çiçeklerden keyif almaz. Olumsuzluklara yoğunlaşıp, hayatı ıskalayanların üstlendiği rol maalesef budur.

Olayları sadece kendi açımıza göre değerleyip, hüküm vermenin yanıltıcılığına dair, Bediüzzaman’ın görüşünü yansıtan aşağıdaki cümleler konumuza ışık tutar mahiyettedir: 

“Âlemdeki nizamda binlerce hikmet vardır. Bir ferdi razı etmek için bin hikmet feda edilmez. Eğer her ferdin keyfine göre hareket edilirse, dünyanın nizam ve intizamı fesada gider (bozulur).” 

Ey halinden yakınan, şikayet eden, sen nesin? Neye binaen itiraz ediyorsun? Küçücük hevesini, kainatın gidişatına mühendis mi yapıyorsun?
Kokmuş olan zevkini nimetlerin derecelerine ölçü ve tartı mı yapıyorsun? Ne biliyorsun ki, istediğin şey, sonra senin başına dert olmasın.

Ne vücudumuzun, ne kâinatın mühendisi değiliz.

Yaptığımız işlerdeki bilincimizin payı, bilinç dışımız ile kıyaslandığında binde bir bile değildir. Esas işler bilinç dışı organizasyonda gerçekleşiyor. Bu organizasyonun mühendisi biz değiliz.

Parmağımızı kaldırmak gibi bir kararımızda, haberimiz olmadan beynimiz sahne arkasında muhteşem bir organizasyonla işliyor. Nöronlar arası eylemler planlanıyor, oylanıyor, sunuluyor. Bu büyüleyici sırları keşfettikçe inkişaf ediyoruz.

Bu sırlardan biri de; canlılığımızın devamı için her saniyede vücudumuzda 11 milyon byte veri akışı gerçekleşmesine dair. Sadece 40 byte veri akışı bilincimizin kontrolünde. Bu şuna benziyor: Biz onbir milyon ağacın bulunduğu bir veri ormanı içinde iken, bilinç dediğimiz el fenerimizin ışığının sadece 40 ağacı göstermesi gibi bir şey.

İnsan kendini ve kâinatı tanıdıkça, sonsuz ilim ve kudret sahibini tanıma ufkuna doğru ilerler. “O, yarattığı her şeyi en güzel şekilde yaratandır.” âyetindeki bazı sırları keşfeder. Bilim sahasındaki hayret ve hayranlık uyandıran buluşlar tefekküre yepyeni pencereler açar…

Görür ki; her şeyi hikmetle yaratan ve her bir varlığı bizzat veya sonuçları itibariyle en güzel şekilde var eden, binbir gizemle donatan, görevi bitince terhis ettiren Allah’tır. Ve biz Allah’ın verdiği bedenin sadece emanetçisiyiz. Allah neyi yaratmışsa, mevcut şartlar içerisinde, olandan daha güzeli yoktur.

İman gözlüğü ile bakınca her şey güzeldir. 

Hastalık da güzel. Hastalığın manevi güzelliği sıhhatinkinden geri değil. 

Musibet de güzeldir. Sabreden bir insanın kazandığı sevap, çoğu nafile ibadetle kazanılan sevaptan çok daha büyük olabilir. 

İhtiyarlık da güzel ve hatta ölüm dahi güzel.

Fakat yüzeysel bakınca, her olayı sadece kendimize bakan fayda ve zararlarına göre değerleyince hata ediyoruz. 

Hoşumuza giden veya gitmeyen bir durum karşısındaki niyet ve tavrımız, Allah’ın rızasını netice verirse güzeldir, yoksa güzel değildir.

“Çirkin hayat yoktur, o hayatı çirkinleştiren insanlar vardır. Kimi hırsından, kimi kompleksinden, kimi cahilliğinden yapar bunu. Ve kendilerine sorsanız hep haklıdırlar. Bu hiç değişmeyecek.” diyen C. Bukowski, değişmeyen bir gerçeği görmeye ve düşünmeye davet ediyor bizi.