TR EN

Dil Seçin

Ara

Zamanın Ruhunu Okuyan Yeni Gelenekçi Lider

Bediüzzaman’ın önemli liderlik özelliklerinden biri de zamanın ruhunu okuyabilmesidir. Zamanın mânâsını anlayıp gerektiği zaman nasıl davranacağını bilmiştir. Gerektiği zaman geri çekilmiş, gerektiği zaman atılmış, gerektiği zaman siyasetsizlik yapmış, her dönemin önemine ve mânâsına göre davranmayı bilmiştir.

“Eski hal muhal, ya yeni hal ya izmihlal.” sözü onun yeni sorulara yeni cevaplar verilmesi, eski cevaplarla yetinilmemesi gerektiği görüşünü yansıtır. Evliya menkıbeleri anlatarak dinî liderlik yapmaya kalkmamıştır.

Mesela namaz konusunda onlarca hadisi işleyip yorumlamadan birbiri ardınca dizip naklederek namazın kılınması gerektiğini anlatmak yerine, hayatın içinden, analitik düşünceye uygun cevaplarla namazın hikmetini ve kılınması lüzumunu vermiştir.

 

Yeni bir dil

Bediüzzaman, Sözler adlı eserindeki “Dördüncü Söz”de bunu şöyle bir örnekle açıklar: Bir efendi iki tane kölesine yirmi dört altın verir ve ticaret yapmalarını ister. Günün sonunda da yaptıkları ticarete göre mükâfatlandıracağını vaat eder. Bir tanesi yiyip, içip, eğlenip hiçbir şey biriktirmez. Diğeri ise yer, içer, eğlenir; ama bir tane altın biriktirir. Bediüzzaman Dördüncü Söz’de metafor yaparak insana da hayatı boyunca her gün yirmi dört altın değerinde yirmi dört saat verildiğini, sadece bir saatini Yaratanına ayırması karşılığında kârlı bir ticareti önerdiğini yazar. Her vakit namaz yaklaşık on dakika aldığına göre toplam beş vakit namaz abdestle birlikte bir saati tamamlar.

Yirmi üç saat insanı özgür bırakmış, sadece bir saati ona ayırmasını istemiş ve bununla ilgili bazı kurallar koyarak uygulamasını talep etmiştir. Seyahatin sonunda yeterli para biriktirdiyse cennete gönderilmek için uçak gibi ulaşım aracıyla, eğer yeterli ücret biriktirilmediyse hesabını vermek üzere yürüyerek gidileceği vaat edilir. Yapılan emeğe göre hayat sonunda karşılığının verileceği söylenir.

 

Asrın ruhuna uygun anlatım

Bediüzzaman bu hikâyede asrın insanın anladığı dili kullanarak, kapitalizmin kâr-zarar analizinden bir örnek vererek anlatmıştır. Namazın nasıl kılınacağı, abdestin farzları gibi bir ders vermemiş; namazın ‘neden kılınacağını’ açıklamıştır. Çünkü Kur’ân-ı Kerim’in etrafındaki surlar yıkılmıştır.

İnsanlar artık “Nasıl kılarım?” diye sormuyor, ‘neden kılması gerektiğini’ soruyor. Bu soruya cevap verilmedikçe namazın güzelliklerinin anlatılmasıyla bir sonuca varılamayacağını anlayan Bediüzzaman, namazın insana sağladığı dünyevî ve uhrevî faydalarını anlatmıştır. ‘Kârlı ticaret’ gibi günümüz dünyasının kapitalist kavramlarını kullanan Said Nursî, günde bir altın biriktirme ile hayatın sonunda adeta kabarık bir banka hesabı şeklinde kişinin karşısına çıkacağını anlatır.

 

Problemlere çözüm sunan bir lider

Bediüzzaman’ın verdiği örneklerden, onun zamanın ruhunu okuyarak ne gelenekçi, ne de modernist olan, fakat ikisini birleştirerek yeni gelenekçi bir akım oluşturan bir insan olduğunu görürüz. Bu yeni hali savunması ve sahiplenmesi değişime açık olduğunu gösterir. Ama bunu dünden gelen doğruları da savunup sahiplenerek yapar.

Muhâkemat adlı eserinde kullandığı ‘mühezzebe ve müzehhebe’ tabiriyle geçmişi eleştiren bir gözle okuyup, tortuları reddederek ondaki güzellikleri parlattığı anlaşılır. Yani mevcut olanı alıp, tortularını temizleyip, güzelleştirip süslendirmekte ve o güzelliği tezhip etmektedir. Özü aynı bırakarak etrafındaki çerçeveyi farklılaştırmaktadır. Yani eskiyi olduğu gibi bugüne aktarmamıştır.

Bu özelliği de, onun değişimci ve dönüşümcü bir lider olduğunu gösterir. Takipçilerini de dönüştürmüştür. Bu özelliğinin bir yansıması da, sakal konusundaki tavrıdır.