TR EN

Dil Seçin

Ara

En Büyük Kara Hayvanı : Fil

Karada yaşayan en büyük hayvan fildir.

 

Yeryüzündeki en büyük hayvanın büyük balina olduğunu, balinaları konu aldığımız yazımızda anlatmıştık. Karada yaşayan en büyük hayvan ise fildir. 8 tonluk dev bir fil ile 80 kiloluk bir insanı kıyasladığınızda,  filin tam 100 kat daha büyük olduğunu görürsünüz.

Filgiller, hayvanlar âleminin ‘hortumlular’ takımına mensup bir familyadır. Bu familyanın günümüzde varlığını sürdüren iki türü, Asya fili ve Afrika filidir.

Her iki türün ayırt edici özellikleri, gövdelerinin çok iri, burunlarının hortum biçiminde uzun, bacaklarının kalın ve sütun biçiminde, kulaklarının geniş (özellikle Afrika filinde), kafalarının çok iri ve sürekli uzayan üst kesici dişlerini (fildişi) savunma dişleri olarak kullanmasıdır. Ama Asya filinin dişisinde genellikle bu savunma dişleri bulunmaz. Ayrıca Sri Lanka’da yaşayan alt türün erkeklerinde de %30 oranında fildişi yoktur. Renkleri bozdan kahverengiye kadar değişen fillerin derileri kalın, kılları seyrek ve kabadır.

Burun delikleri uzun hortumlarının ucunda yer alır; kaslı ve çok amaçlı bir organ olan hortumun ucundaki parmaksı uzantı, hayvanın küçük nesneleri tutabilmesini sağlar. Bu uzantı Afrika filinde çift, Asya filinde tektir. Filler su içmek için önce suyu hortumlarına çeker, sonra ağızlarına boşaltırlar.

Afrika fili yaşayan kara hayvanlarının en irisidir; ağırlığı 8 tonu, omuz yüksekliği 3-4 metreyi bulur! Hindistan filinin ağırlığı 5 ton omuz yüksekliği 2,5-3 metre dolayında, kulakları da Afrika filininkinden çok daha küçüktür.

Fillerin bütün azı dişleri aynı anda çıkmadığı için ağızlarında işlevsel olan tek bir azı dişi bulunur; bu diş yıprandıkça Allah yenilerini verir. Afrika fili 60 yaşına geldiğinde altıncı ve sonuncu azı dişini de yitirir.

Fillerin ortalama yaşam süresi 60-80 yıldır. Fillerin birbirleriyle iletişim içinde olması onların bir araya toplanmasını sağlar. Ayaklarını vurarak ya da değişik sesler çıkararak 40-50 hertz arasında değişen frekanslarla iletişim kurarlar.

 

Yaşadıkları bölgeler ve dağılımları

Asya filinin anayurdu Hindistan Yarımadası ile Asya’nın güney doğusu, Afrika filininki de Sahra’nın güneyindeki bölgelerdir. Eskiden cüce fil adıyla ayrı bir tür olarak kabul edilen hayvanların Afrika filinin yavruları olduğu anlaşılmıştır. Filler, çok yoğun bir bitki örtüsü ile kaplı olan ormanlardan çıplak savanlara kadar çok değişik yaşam ortamlarında görülebilir. Yaşlı dişilerin önderliğinde yaşayan küçük topluluklar, yiyeceğin bol olduğu yerlerde daha geniş sürüler oluştururken erkekler genellikle dişilerden ayrı sürüler halinde yaşar.

 

Fil ailesi nasıl beslenir?

Belirli mevsimlerde besin ve su kaynaklarının daha bol olduğu yerlere göç eden ve zamanlarının büyük bir bölümünü beslenerek geçiren bu hayvanlar günde 225 kg ot yiyebilir ve 200 litreye kadar su içebilirler! Ayrıca 1 hafta içerisinde 2 tondan fazla yemek tüketirler.

 

Yavruları

“En büyük kara hayvanı” unvanını taşıyan filler, uzun süren bir gebelik dönemi geçirirler. Gebelik süresi Asya filinde ortalama 610 gün, Afrika filinde ise yaklaşık 2 ay daha uzundur. Hindistan filleri 8-12 yaşlarında anne olabilecek olgunluğa erişirken, Afrika fillerinde bu süre 14 yılı bulabilir.

 

Nesillerinin tükenme tehlikesi

Doğal yaşam alanlarının yok edilmesi ve fildişi için avlanmaları nedeniyle fillerin soyu tükenmeye yüz tutmuştur. Özellikle fildişi ticareti için yasak avlanmalar, Afrika fillerinin sayısını azaltırken, bazı koruma bölgelerindeki sınırlı alanlarda giderek artan fil sayısı da çevreye zarar verecek boyutlara ulaşmaktadır.

 

Hizmetçi devler

Filler her ne kadar insanlardan kat kat daha güçlü olsa da, insanoğlu Allah’ın kendisine bahşettiği akıl ve irade sayesinde fillere de hâkim olmayı başarmış ve birçok hayvanda olduğu gibi onlardan da istifade etmiştir.

Asya fili yüzyıllar boyunca savaş, tören ve yük hayvanı olarak önemini korumuş, bakıcılarının yönetiminde ormandan tomrukların taşınmasında kullanılmıştır. Afrika fillerinin yük hayvanı olarak kullanılması çok daha kısıtlıdır. Filler ancak 20 yaşından sonra iş yapabilecek güce ulaştığından, bu hayvanlar hiçbir zaman tam anlamıyla evcilleştirilmemiştir.

 

Bir fil hatırası

Fillerden istifade, her şeyde olduğu gibi ancak Allah’ın müsaade ettiği takdirde gerçekleşebilir. Tüm kâinatı emrine boyun eğdiren Allah (cc.) istemedikten sonra elbette insanlar da filler de hiçbir şey yapamaz.

Rasulullah’ın dünyaya geldiği yıl vukû bulan bir olay, bize bu konuda ibretli bir ders vermektedir:

Kâbe’yi yıkmak üzere, içinde fillerin de bulunduğu ihtişamlı bir orduyla yola çıkan Ebrehe, Allah’ın gönderdiği kuş sürüleri sayesinde büyük bir bozguna uğradı. Değil fil ordusu ile Kâbe’ye saldırmak, filleri yerlerinden bile kıpırdatamadı. Bu hezimet Ebrehe’nin aklına elbette gelmezdi. Çünkü Ebrehe, Allah istemedikçe fillere hiçbir şey yaptıramayacağından habersizdi.

Bediüzzaman Hazretlerinin Lem’alar isimli kitabında Hz. Yunus’un (as.) kıssasını anlatırken “hükmü hem balığa, hem denize, hem geceye, hem cevv-i semâya” geçen Zat (cc.) diye dikkat çektiği şekilde, elbette ki Rabbimizin hükmü herdaim hem fillere, hem kuşlara, hem her şeye geçmekte.

 

Fil Suresi

Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de Fil Suresi’nde mealen şöyle buyurur:

“Görmedin mi, fil halkına Rabbin neler etti? Tuzaklarını boşa çıkarmadı mı? Üzerlerine bölük bölük kuşlar gönderdi. Onlara pişmiş balçıktan taşlar attılar. Böylece Rabbin onları yenilmiş ekin çöplerine çevirdi.”