"O, gökleri ve yeri yoktan yaratandır." (Şurâ Suresi, 11)
Patlamalarda düzensizlik ve dağılma meydana gelirken, Big Bang ile tam tersine mükemmel bir kâinat teşekkül etmiştir.
Araştırmalar gösterdi ki, kâinatta şahit olduğumuz düzeni ve bunun devamını sağlayan dört temel kuvvet vardır. Büyük patlama anında bitişik olan bu dört temel kuvvet, hayat için gerekli kuvvetlerdir. Peki bu kuvvetler nedir?
1- Kütle Çekim Kuvveti (Yer çekim kuvveti)
Maddeler arasında cisimlerin uzaklığı ile ters orantılı olan kuvvettir. Dolayısıyla kütlesi olan her şey birbirini çeker. Kütle çekimi kuvveti yıldızların, gezegenlerin ve dolayısıyla ağır atomların şekillenmesine sebep olur. Yer çekimi denilince akla gelen ilk bilim adamı Newton bu konuda şöyle demektedir:
“Gökteki hadiseleri kütle çekim kuvvetiyle açıkladık, ancak bu kuvvetin sebebini tayin etmedik. Güneş, gezegenler ve kuyruklu yıldızlardan meydana gelen bu en güzel sistem, ancak ilim sahibi ve güçlü bir varlığın bilgisi ve hâkimiyetiyle işleyişini sürdürebilir.”10
2- Elektromanyetik Kuvvet
Aynı yüklerin birbirlerini itme ve zıt yüklerin birbirilerini çekme kuvvetidir. Dolayısıyla elektron, yörüngesinde bu kuvvetle tutulur. Bu kuvvet olmazsa atom ve dolayısıyla hayat da olmaz.
3- Güçlü Nükleer Kuvvet
Atom çekirdeğindeki proton ve nötronları bir arada tutan kuvvettir. Bu kuvvetin yokluğunda protonlar bir arada durmaz ve atom teşekkül etmezdi.
4- Zayıf Nükleer Kuvvet
Hidrojeni helyuma dönüştüren kuvvettir. Yıldızların yanmasına sebep olur ve böylece ağır elementler yaratılır.
Büyük patlamadan kısa bir süre sonra birbirinden ayrılan bu kuvvetlerin ayrılma zamanını aşağıdaki şemada özetleyebiliriz.
Patlama sırasında dengeyi muhafaza eden bu dört kuvvet, sonsuz ilim, irade ve kudret sahibi olan Allah’ın, kâinatta her an tasarruf ettiğini gayet açık bir şekilde göstermektedir. Şayet Allah’ın bu tasarrufu bir an çekilmiş olsa, bütün kâinat ipi kopmuş tesbih taneleri gibi darmadağın olur.
Kozmik Radyasyon
Kâinatın genişletildiğinin bir diğer delili de, eğer kâinat bir noktada patlayıp başladı ise, kâinatın her tarafında aynı kozmik dalgaların bulunması gerekiyordu. 1965 yılında Arno Penzias ve Robert Wilson çok duyarlı bir dalga dedektörünü denerlerken ilginç dalgalar keşfettiler. Dünya kendi ekseni ve güneş ekseni etrafında döndürüldüğünden dedektörün yönü farklı yönlere çevirildikçe her taraftan neredeyse eşit seviyede dalga geliyordu. Bu büyük patlamanın yeni bir deliliydi. Bu çalışmaları ile Penzias ve Wilson 1978’de Nobel Ödülü kazandılar.
Yaratılışın Altı Devresi
Kur’an-ı Kerîm’de kâinatın altı safhada yaratıldığı ifade edilmektedir:
“Gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları altı günde (altı devrede) yaratan, sonra arşa hükmeden Allah’tır. Ondan başka bir dostunuz ve şefaatçiniz yoktur. Düşünmüyor musunuz?”11
Bilim adamları kâinatın yaratılışı ile ilgili çalışmalar yaparken inceleme kolaylığı açısından altı dönem olarak ele alırlar.
Steven Weinberg, “İlk Üç Dakika”12 isimli kitabında kâinatı sıcaklığının düşmesine göre altı film karesi şeklinde sınıflandırmıştı. Burada farklı bir sınıflandırmayı ifade edeceğiz:13
Birinci Aşama: Planck dönemi olarak adlandırılan bu dönem 10 ila 43. saniyede 10 üzeri -33 santimetre boyutunda ve 10 üzeri 32 Kelvin sıcaklığında büyük patlama olmaktadır. Kâinatı teşkil eden; kütle çekim kuvveti, elektromanyetik kuvvet, zayıf nükleer kuvvet ve güçlü nükleer kuvvet bu safhada bir arada idiler.
İkinci Aşama: Kozmik çorba olarak adlandırılan 10 ila 32. saniyede sıcaklık 30 milyar derecedir. Bu safhada Einstein’in ünlü denkleminin de ifade ettiği gibi, büyük patlama ile ortaya çıkan enerji, madde ve antimaddenin meydana gelmesine sebep olmaktadır.
Üçüncü Aşama: Elektron yaratılmaktadır. Bu aşamada sıcaklık 10 milyar derecedir.
Dördüncü Aşama: Radyasyon dönemidir ve ilk patlamadan yaklaşık üç yüz bin sene geçmiştir. Sıcaklık 1 milyar 90 milyon derecedir. Burada madde plazma halindedir.
Beşinci Aşama: Maddenin yaratılışı 300.000 yıl ile 500.000 yıl arası zaman geçmiş ve sıcaklık 3.000 dereceye düşürülmüştür.
Altıncı Aşama: Yıldızların ve galaksilerin meydana getirildiği dönemdir.
Sonuç
Bilim-din ilişkisi ile ilgili yazılmış birçok tercüme eserde bilim ve dinin çeliştiği algısı oluşturulmaya çalışılmaktadır. Bunun en önemli sebebi batılı yazarların, bilim ve dinin çeliştiğini söylerken, din olarak tahrif edilmiş Hıristiyanlık ve Yahudiliği kastetmeleridir. Fakat bu kitaplar Türkçe’ye tercüme edilirken din kelimesi ile İslamiyet de algılanmaktadır. Bu sebeple birçok insan İslamiyet ile bilimin çeliştiğini sanmaktadır.
Bu yazımızda son bilimsel gelişmeler ile Kur’an-ı Kerîm’in haberlerinin uyum içerisinde olduğuna dair örnekler verdik. Dikkat çekici olan şudur ki, Kur’an-ı Kerîm ile kâinatın gerçekleri uyum içerisindedir. Bu uyumun sebebi, her ikisinin de Allah’ın eserleri olmasıdır. Yani Kur’an-ı Kerîm Allah’ın Kelâm sıfatının, kâinat kitabı ise Kudret sıfatının eseridir.
Yukarıda ifade ettiğimiz gibi, kâinatın yaratılışında mükemmel bir sanat vardır. Elbette sanat varsa onu bir yapan olacaktır. Madem “Yapan bilir, elbette bilen konuşur.” Kur’an’da kâinatın yaratılışı pek çok yerde nazara verilir. İşte bu ayetlerden bazıları:
“O, gökleri ve yeri yoktan yaratandır.”14
“O, gökleri ve yeri örneksiz yaratandır. Bir işe hükmetti mi ona sadece «ol» der, o da hemen oluverir.”15
“Göğü kudretimizle biz kurduk ve şüphesiz biz (onu) genişletmekteyiz.”16
Kaynaklar:
10. Michael Guillen. Dünyayı Değiştiren Beş Denklem. Tübitak Popüler Bilim Kitapları, 2001.
11. Secde Suresi, 4. ayet.
12. Steven Weinberg. İlk Üç Dakika. Tübitak Popüler Bilim Kitapları, 1998.
13. Tuna, T., Ol dedi oldu. Şule Yayınları, 2006.
14. En’âm Suresi, 101. ayet; Şurâ Suresi, 11. ayet.
15. Bakara Suresi, 117. ayet.
16. Zâriyat Suresi, 47. ayet.