TR EN

Dil Seçin

Ara

Güneşin Altında Buz Parçası

Güneşin Altında Buz Parçası

"Allah, mü'minlerden,

canlarını ve mallarını,

karşılığında onlara Cenneti vermek üzere satın almıştır.”

(Tevbe Sûresi; 111)

 

Sıcak yaz gününün yakıcı güneşi, komşumdan dinlediğim bir hatırayı aklıma getirdi.

Gençlik yıllarında sıcak bir yaz günü, Adapazarı’ndan trene binip ilk defa İstanbul’a gitmesini anlatmıştı:

Haydarpaşa’ya kadar trenle seyahatim çok hoşuma gitti. Yol boyu ağaçları, çiçekleri, renk renk dağları seyrederken zamanın nasıl geçtiğini anlamadım.

Haydarpaşa garında trenden indim; o tarihi mekâna ve etrafa bakarak kendi kendime burada yaşamanın ne kadar keyifli olduğunu düşündüm.

Sonra hemen bir bilet alarak vapura bindim.

Az önce topraktan yeşeren ağaçları çiçekleri tefekkür ederken, şimdi denize, üzerindeki gemilere, martılara bakarak hayran hayran temâşâ ediyordum.

Vapurla karşıya geçtim. İskeleden aşağı indim. Küçük bir seyyar satıcının heyecanla, hızlı hızlı şöyle bağırdığını duydum: ABÜZ, ABÜZ, ABÜZ…

Hayret ettim. Tamam ilk defa İstanbul’a gelebilirdim ama “ABÜZ” de ne demekti acaba?..

Kalabalığın içindeki o çocuğun yanına gittim. Koçum ABÜZ ne demek, sen ne satıyorsun?

Çocuk bana dik dik baktı ve önündeki buz parçalarına başıyla işaret edip, “abi buz, abi buz” diye bağırıyorum.

Kendime güldüm. Çocuğun, hızla eriyen buzlarını bir an önce satmak için alel acele bağırmasını “abüz, abüz” diye duymuşum. 

O an o çocuk gibi biçare bir buz satıcısının feryadı aklıma geldi: “Bu sıcakta, sermayesi buz olan bu garipten alışveriş yapmak istemez misiniz!?”

Bir an kendimi, elindeki buz parçasını yitirmeden satmak isteyen o çocuğun yerine koydum. Evet, bizim de buz parçası gibi her an eriyen bir sermayemiz var: ömrümüz. 

Zaman karşısında bir buz parçası gibi eriyen ve gün be gün tükenen bir ömrü varken, Allah ile ticaret yapmayanın vay haline.