TR EN

Dil Seçin

Ara

Ekolojik Okuryazar Olmak

Ekolojik Okuryazar Olmak

Canlı ve cansız tüm yaratılmışlar, hep birlikte bir ekosistemi meydana getiririler. Bu sistemde varlıkların hepsi birbiri ile sıkı sıkıya ilişkiler içerisindedir. Varlıklardan birinin zarar görmesi ya da yok olması sistemdeki ekolojik dengeyi de bozmaktadır. 

İnsan dışındaki tüm canlılar mevcut çevre şartlarına uyum sağlama yeteneğine sahipken, insan çevre koşullarını kısmen de olsa kontrolü altına alma yeteneğine sahiptir. Oysa, her canlı gibi insanların da ekosistemin bir parçası olarak bu sistemin bozulmaması için ekosistemle uyumlu yaşaması, onun diliyle konuşması ve yazması gerekmektedir. İşte ekosistemin dilini okumak ve yazmak yani ekosisteme yönelik bilgi, beceri, tutum, değer ve anlayış sergilemek “Ekolojik Okuryazarlık” olarak tanımlandırılır; ekosistemin ilkelerini ve sınırlarını bilen, tabiatla uyumlu yaşamayı ilke edinmiş kişiye de “Ekolojik Okuryazar” denilir.

 

Anaokulu Öğrencilerinden Politikacılara Kadar Herkes Ekolojik Okuryazar Olmalıdır

Ekolojik okuryazarlık; bireylere öncelikle tabiatı fark ettirecek, tabiata uyumlu yaşama becerileri kazandıracak alışkanlıklar geliştirecek, çevre sorunlarının çözüm sürecine katılımlarını sağlayacaktır. 

Ünlü fizikçi Capra, ekolojik okuryazarlık hakkında şöyle diyor: “Önümüzdeki dönemde insan ve diğer canlıların yaşamı, bizim ekolojik okuryazar olmamıza yani ekolojinin temel ilkelerini kavrayarak buna uygun olarak yaşamamıza bağlı olacak.” İşte bunun için, ekolojik okuryazarlığın politikacıların, iş dünyasının, her alandaki profesyonellerin en önemli becerisi olması gereklidir. Ayrıca, anaokullarından üniversitelere kadar her düzeydeki eğitim programlarının önemli bir kısmını oluşturması için çaba gösterilmesi gerekir.

 

Ekolojik Okuryazar Bir Nesil, Gezegenimizin ve İnsanlığın Geleceğini Olumlu Yönde Değiştirecektir

Ekolojik okuryazar bir birey sadece ihtiyacı kadar tüketir, israf yapmaz. 

Ekolojik okuryazar bir birey tabiatı ve içindekilerin görevlerini bilir ve onları korur. 

İşte bu nedenle, bireylerin tabiatla yeniden ilişki kurmalarını sağlayabilecek yolları keşfetmemiz gerekiyor. Bunun için, eğitim süresince öğretmenler, öğrencilerinin ekolojik olarak sürdürülebilir ve tabiatla uyumlu bir yaşam yönünde bilgi ve beceriler kazanmalarına yardım edebilecek şekilde güçlendirilmelidirler. 

Öğrencilere doğa sevgisini aşılamak, doğada kurulmuş olan o düzeni ve ahengi görebilmelerini sağlamak için onları küçük yaşta, sık sık doğa ile buluşturmak gerekir. Böylece, doğanın bir değer olduğunu çocuklara öğretmiş, onun güzelliklerinin farkına varmalarını sağlamış oluruz.

 

Yaşarken İnsan Odaklı Değil, Dünya Odaklı Yaşamak Gerekir

Herkesin neyi ne kadar tükettiğine dikkat etmesi ya da günlük yaşamında kullanılan araç ve gereçlerin, doğanın hangi parçasının sökülüp çıkarılarak elde edildiğini düşünmesi gerekir. Bunun için; AZ TÜKETECEĞİZ, YENİDEN KULLANIM ve GERİ DÖNÜŞÜME önem vereceğiz.

 

İslam ve Ekolojik Okuryazarlık

Yüce kitabımız Kur’ân-ı Kerîm; Biz, gökleri, yeri ve bunlar arasında bulunanları, eğlenmek için yaratmadık. Biz onları ancak hak ve hikmetle yarattık; lâkin çokları bunu bilmiyor. (Duhân, 38-39) gibi ayetleri ile pek çok defa kâinattaki sır ve hikmetlere dikkat çekmektedir.

Gerçek bir Ekolojik Okuryazar, evrendeki ölçü ve dengeyi görür ve ona göre yaşar. Aslında dinimiz de bunu emrediyor. Kur’an-ı Kerîm’de “Gerçekten biz, her şeyi bir ölçü ve dengede yarattık” (Kamer, 49) ayeti ile yeryüzü ve gökyüzündeki canlı cansız bütün varlıkların belli bir ölçü ve dengeye göre yaratıldığı, insanın çevre ve tabiattan faydalanma esnasında, bu ölçü ve dengeyi bozmaması gerektiğine dikkat çekilmektedir. 

Eğer bunun aksi yönde davranacak olursak; İnsanların kendi elleriyle işledikleri yüzünden karada ve denizde fesat (bozulma) ortaya çıktı. Belki vazgeçerler diye, yaptıklarından bir kısmını Allah onlara böylece tattırıyor (Rum, 41) ayetinin manasına mazhar olacağımız kesindir. 

İşte tam da bu noktada Kur’an’ın asrımıza bakan bir tefsiri olan Risale-i Nur’da Hicr 21. ayetinin tefsiri yapılırken ekolojik dengeye uygun hareket etmeyen insanoğlu şöyle ikaz edilmektedir: “Ey israflı, iktisatsız; ey zulümlü, adaletsiz; ey kirli, nezafetsiz, bedbaht insan! Bütün kâinatın ve bütün mevcudatın düstur-u hareketi (hareketindeki prensibi) olan iktisat ve nezafet ve adaleti yapmadığından, umum mevcudata muhalefetinle, mânen onların nefretlerine ve hiddetlerine mazhar oluyorsun. Neye dayanıyorsun ki, umum mevcudatı zulmünle, mizansızlığınla, israfınla, nezafetsizliğinle kızdırıyorsun?

“Evet, ism-i Hakîm’in (Allah’ın Hakîm isminin) cilve-i âzamından (en büyük belirtisi) olan hikmet-i âmme-i kâinat (kâinatta her şeyde görünen ilahi hikmet, gaye, faydalılık), iktisat ve israfsızlık üzerinde hareket ediyor, iktisadı emrediyor.”

Ekolojik düşünen, doğal sistemleri anlayan bir ekolojik okuryazar olmak dileğiyle…