TR EN

Dil Seçin

Ara

Tiroid Bezi

Tiroid Bezi

Tiroid boynumuzun ön yüzünde gırtlağımızın üstünde bulunan bir hormon bezidir.

 

TİROİD boynumuzun ön yüzünde gırtlağımızın üstünde bulunan bir hormon bezidir. İki loblu, yassı, kabaca bir H harfine benzer. Loblar ince bir boyunla birbirine bağlanmış olup, sağlıklı insanlarda yassı olduğu için göze batmaz. Fakat bazen büyür ve şişer, o zaman dışarıdan bir yumru gibi görünür, bu haline ‘guvatr’ denir.

 

Tiroidin ağırlığı 20-25 gr kadardır, ama vücudumuzun en çok kan alan organlarından biridir. Dakikada organın gramı başına ortalama 5 ml kan alır. Bu 20 gr’lık küçük bezin içinden dakikada 100 ml, saatte 6 lt, günde ise 144 lt kan geçiyor demektir. Dolaşımdaki kan ortalama üç litre kabul edilirse, hemen hemen her yarım saatte bir, damar içindeki bütün kan tiroid içinden geçmektedir.

Organın bu kadar kanlı olması elbette cerrahi müdahalelerde bir risk faktörüdür. Acemi bir elin yaptığı küçük bir neşter darbesi ortalığı kan gölüne çevirip, doktorun paniğe kapılmasına sebep olabilir.

Tiroid bezi, hormonal emir komuta sistemi içinde hipofiz tarafından kontrol edilir. Bu küçük laboratuvarda sentezlenen hormonlar son derece hayati önem taşır.

Tiroid hormonları, başlıca iki çeşittir, bunlar T3 ve T4 diye kısaltılır; biz burada bunlara troksin diyeceğiz.

Troksin, iyotlu bir amino asit türevi olup, minik bir moleküldür. Yapısında tirozin denen amino asit ve iyotlar bulunur. Tirozini proteinlerden alırız, iyotu da çeşitli besinlerden, sebzelerden, sulardan, deniz ürünlerinden ve havadan temin ederiz.

Tirozin eksikliğine pek rastlanmaz, fakat iyot eksikliği sık görülür. Bazı bölgelerde yağmur sularının etkisiyle topraktaki iyot denizlere taşınır ve toprak iyottan fakirleşir. Bu eksiklik o bölgede yetişen bütün bitkilere ve dolayısıyla da hayvanlara yansır. Bu durum da sonuç olarak troksin sentezini etkiler.

Troksin hormonunun hedefi hemen hemen bütün organlar, dokular ve bunların hücreleridir. Troksin buralarda metabolizma hızını ayarlar. İhtiyaca göre yağ ve şeker yıkımlarını, ısı ve enerji üretimini düzenler. Bunun için hücrelere oksijen girişini artırır. Soğuk bir ortamda isek metabolizmamız hızlanır, hücrelerde yanma reaksiyonları artar, böylece vücut ısısı sabit tutulur.

Fakat bu işler için troksine bir yardımcı da yaratılmıştır, bu da glikozun hücrelere girmesini kolaylaştıran insülindir. Isı ve enerji üretimi için troksin ile insülin arasında bir dayanışma ve sinerji vardır.

Troksinin destek verip, destek aldığı diğer bir hormon ise büyüme hormonudur. Troksinin etkisiyle ortaya çıkan enerjinin bir kısmı ısıya dönüşürken bir kısmıyla da büyüme hormonunun tetiklediği sentez reaksiyonları yürütülür; böylece hücre bölünmeleri, hücre çoğalmaları, doku tamirleri artar ve büyüme gerçekleşir. Eğer çocukluktan itibaren bir troksin eksikliği varsa, çocuk cüce kalır, yani büyüme hormonun etkili olabilmesi için yeterli miktarda troksine de ihtiyaç vardır. Troksin, kanda 3-5 mikrogram kadar bulunur. Bu seviye beyindeki bir merkez tarafından devamlı kontrol edilir. Herhangi bir sebepten (en sık rastlanan iyot eksikliğidir) troksin seviyesi kanda azalırsa hipofiz uyarılır, hipofiz de troidi uyarır, daha çok üretim yapılmasını ister.

Fakat troide yeteri kadar iyot girişi olmuyorsa, troid bu talebi karşılayamaz.

Aslında vücutta biraz iyot stoklanmıştır, tiroid içinde kandakinden 20 kat daha fazla iyot bulunur fakat düzenli bir giriş olmazsa bu stok çabucak tükenir.

Hipofizin programında özür dinleme, mazeret kabul etme şuuru olmadığından baskıyı devam ettirir, bu durum troidin kendini zorlamasına ve büyümesine yol açar ve guvatr ortaya çıkar. Eğer hastaya dışarıdan yardım edilmezse nefes borusuna baskı yapacak kadar bir kitle halini alır ve ameliyatla alınması gerekir.

Tiroide dışarıdan yardım etmek aslında gayet kolaydır, guvatr görülen bölgelerde iyotlu sofra tuzu kullanmak bu problemi önlemekte oldukça etkili olur. Sofra tuzuna 1/100.000 oranında iyot katarak iyotlu tuz yapılmaktadır.

Troksin eksikliği yetişkin bir insanda ortaya çıkarsa metabolizma yavaşlar. Hasta yeteri kadar ısı ve enerji üretemez, halsiz ve yorgundur. Besinleri yakamadığından kilo almaya başlar, normal havalarda bile üşümeye başlar.

Bu insanlarda kolesterol yüksekliği de dikkat çeker. “Uyuklayan şişko” denen bir görüntü ortaya çıkar. Bu insanlar çok kere tembellik ve çok yemekle de itham edilir. Halbuki sadece boyundaki 20-25 gr’lık bir laboratuvarda tembellik vardır.

Bazen de tiroid bezinin bir bölümü çok çalışmaya başlar, ihtiyaçtan fazla hormon üretip, kana verir. Bu hastalarda metabolizma hızlanır, ısı ve enerji üretimi artar, kilo kaybı, sıcaktan şikayet ve aşırı terleme ortaya çıkar. Kalb hızlanmıştır ve hasta sinirlidir. Bu durum bazen bezin kendisinin hastalanmasından olduğu gibi, bazen de amiri olan hipofizin hastalanmasından doğabilir. Hipofiz, tiroidi çok sıkıştırıyorsa, ortamda ham madde (iyot) sıkıntısı da yoksa, troksin sentezi artar ve buna bağlı belirtiler ortaya çıkar.

Görülüyor ki, organlarımız sanki şuurluymuş gibi çalışır görünürken aslında bir programa göre ve bir dengede çalışmaktadırlar. Bu programı ve dengeyi bozduğumuzda ise problemler ortaya çıkar. Öyleyse, peygamberimizin sünneti üzere yaşayalım, bedenimizin ve çevremizin dengelerini bozmayalım.